İsmail Özcan

İsmail Özcan

Tüm Yazıları

Günümüzde bazı kişi ve çevreler, İslam'ı; sevgi, hoşgörü, bağışlama... gibi evrensel ilkelerinden soyutlayarak giyim, sakal, bıyık gibi şekle indirgemiş durumdalar. Her devirde bu bakış açısına sahip kişi ve gruplar var olmuşsa da, zamanımızda bu çok göze batıcı hale gelmiştir. O kadar ki, bazılarının gözünde teferruat dediğimiz şeyler, öz ve ruh yerine geçmiş; dinde esas olan öz ve ruh ise ikinci plana veya geri plana itilmiştir. Bu, ebedi ve evrensel bir din olan İslam'ı, bu niteliğinden uzaklaştırmaya yarayan yanlış bir çabadır. Günümüzde her inanç, her felsefi sistem, bakış açılarını alabildiğine genişletme mecburiyeti duyarken, İslam'ın özünde var olan geniş bakış açısını daraltmak bu dine kötülük etmektir. İslam itici değil, çekici; ayrımcı değil kucaklayıcı bir dindir. Şekil unsurunu öne çıkaranlar veya ona ağırlık tanıyanlar, toplumda zaten mevcut olan kutuplaşma eğilimine de bilerek veya bilmeyerek hizmet etmiş oluyorlar.

Haberin Devamı

Bu memlekette samimi olarak hac görevini yerine getirmek isteyen, ama hacdan döndüğünde çeşitli nedenlerle sakal bırakamayacağını ifade eden bir Müslüman'a, "Senin haccın geçerli olmaz" denebilmektedir. Sakal bırakan hacı, sakal bırakmayanı, görüşülüp konuşulmaya layık görmeyebilmektedir.

Bazı hoca efendiler, "Beş vakit namazını kılmayan, boşuna oruç tutmasın", veya "Beş vakit namazını, Cuma namazını kılmayanlar bayram namazına da gelmesin" gibi itici sözleriyle İslam'ı yaşamaya az çok hevesli olan insanları bilhassa gençleri bu heveslerinden soğutabilmektedirler. Bazı dini gruplar, cemaatler, bırakın bir grup ve cemaate dâhil olmayanı, başka, bir dinî grup ve cemaate dâhil olana bile iyi gözle bakmamaktadır. Hâsılı, Müslümanlık iddiasındaki bazı kimselerin ölçüleri o kadar dar ki, içine kendilerinden başka kimse sığmamaktadır.

Yüce Rabbimizin, kutsal kitabımızda yer alan sınırsız af ve merhamet fermanları; âlemlere rahmet olan peygamberimizin; kâfirlere, münafıklara bile şamil olan ılımlı, bağışlayıcı, hoşgörülü tutumu dikkate alındığında, hiçbir tür fanatizmin, şekilcilik hegemonyasının dinde prim yaptığını söylemek mümkün olmaz.

Haberin Devamı

Gayretkeşlik, kraldan fazla kralcılık herhalde bazı insanların doğasında mevcut bir özelliktir. Böyleleri her devirde bulunmuştur. Peygamber devrinde bile. Bunlardan birkaçı, Cenabı Hakkın en sevgili peygamberi Hz. Muhammed (s.a.v.)in Müslümanlığını az bulup; hiç evlenmemek, devamlı namaz kılıp oruç tutmak suretiyle ondan daha fazla Müslüman olmaya kalkışmışlardır. Bu girişimleri duyulunca, Hz. Peygamberin, İslam'da ruhbanlık olmadığı, her işte kendisini örnek almaları gerektiği konusunda ikazına hedef olmuşlar, tutumları da Peygamber tarafından kınanmıştır Efendimiz şu hadisiyle de bu ikazını herkese ve her devre şamil hale getirmiştir: (Ağır ve yıpratıcı olanı seçmek suretiyle) "dinle yarışa giren her kişi mutlaka yere serilir." (1)

Dinimizde şeklin değil, ruhun; kabuğun değil, özün önemli olduğunu ise şu hadisiyle perçinlemiştir: "Allah sizin suretlerinize (dış görünüşünüze) ve mallarınıza (zenginliğinize) değil, kalplerinize ve amellerinize (davranışlarınıza) değer verir." (2)

Haberin Devamı

1)Buhari, İman :69

(2)Müslim, Birr:33

Dini bilgiler

AŞR-I ŞERİF

“Şerefli, değerli on” anlamında bir deyimdir. On ayetten oluşan Kur’an bölümünü ifade eder. Genellikle cemaatle kılınan namazlardan sonra, hatim duası ve mevlitlerde, dinî bir atmosferde yapılan sünnet, nişan, düğün törenlerinde okunan kısa ve özlü Kur’an bölümlerine “aşr-ı şerif” denir.

Aşr-ı şerif’ler her zaman tamı tamına on ayet olmayabilir. Ayetlerin uzunluk kısalıklarına göre bir iki ayet eksik, bir iki ayet fazla olabilir. Ama yine de “aşr-i şerif “ diye isimlendirilir. Sadece “aşir” sözü de “aşr-ı şerif “ anlamında kullanılmaktadır.

Kıssadan hisse

  1. ALİ’NİN BÜYÜKLÜĞÜ

Birgün ashab Peygamberimiz (s.a.v)’den Hz. Ali’yi niçin çok sevdiğini sordu. Hz Peygamber o anda mecliste bulunmayan Hz. Ali’yi çağırmaya adam gönderdi ve orada bulananlara sordu:

- Birisine iyilik etseniz, o da size kötülük etse ne yapardınız?

Cevap verdiler:

- Yine iyilik ederiz.

- Yine kötülük yapsa?

- Biz yine iyilik ederiz?

- Yine kötülük yapsa?

Ashab cevab vermedi, başlarını öne eğdiler. Bunun anlamı kötülüğe kötülükle mukabele etmesek bile iyilik yapmaya devam etmeyiz, demekti.

Bu sırada Hz. Ali o meclise geldi. Rasulullah Hz. Ali’ye sordu:

- Ya Ali, iyilik ettiğin biri sana kötülük etse ne yapardın?

- Yine iyilik ederdim.

- Yine kötülük yapsa?

- Yine iyilik yapardım.

Hz. Peygamber soruyu tam yedi defa tekrarladı. Hz. Ali yedi defasında da “yine iyilik ederdim” diye cevap verdi. Ashab,

- Ya Rasulallah, Ali’yi çok sevmenizin sebebini şimdi anladık, dediler.

 

Arif Nihat Asya’dan nükteler

İstanbul’da, uluslararası standartlarda Hilton'dan başka otel bulunmadığı 1950’li yıllarda Arif Nihat Asya’nın yazdığı bir dörtlük şöyle:

Bir kafileyiz zavallıdan yoksuldan,

Nidelim üstün yaratılmış kul kuldan;

Eller seyreder İstanbul'u Hilton’dan,

Biz seyredeniz Hilton’u İstanbul’dan.

Arif Nihat Asya’ya eğilir, bükülür, istenen biçime sokulabilir cam icat edildiğini söylemişler.

Bu habere tepkisi şöyle olmuş:

— Desenize, camı da en sonunda kendimize benzettik.

Arif Nihat Asya, Sinoplu Diyojen’in söylediği ünlü “Gölge etme, başka ihsan (iyilik) istemem!” sözünü; ortamın ve çevrenin insan yaşamındaki etkisini anlatmak için şöyle söylermiş:

— Çölde Diyojen’e rastladım, gölge et, başka ihsan istemem, dedi.