SALGINDA 2. RAMAZAN BAYRAMI

13 Mayıs 2021

İsmail Özcan

Âfak bütün hande, cihan başka cihandır;

Bayram ne kadar hoş, ne şetaretli zamandır.

A. Ersoy

2020 yılının Ramazan ve Kurban Bayramlarını dünyayı sarsan, her güzel geleneği ve alışkanlığı hayatımızdan çıkaran Covid-19 küresel salgınının etkisinde geçirdik. Bu yüzden bu iki bayramı görülmemiş kısıtlamalarla çok sönük, çok neşesiz, çok mahzun olarak kutlamıştık. Kutlamıştık, lafın gelişi, aslında her iki bayramda, geçmiş bayramlarımızla mukayese edildiğinde salgın öncesindeki sıradan günlerimiz kadar bile bir sevinç, bir mutluluk duyamamıştık. Geçmiş bayramların birçok özelliğinden, güzelliğinden, birçok renginden vazgeçmek zorunda kalmıştık. Bayramı bayram yapan şen şakrak birliktelikler; sevdiklerimizle, eşimiz dostumuzla bir arada yemeler, içmeler birden bire hayatımızdan çıkıvermişti. En yeni en güzel giysilerimizi giymenin de bir anlamı kalmamıştı.

Ne yazık ki 2021’in bu Ramazan Bayramını da bir yıl önceki bayramdan farklı, yani daha şen, daha canlı, daha renkli geçiremeyeceğiz.

Yazının Devamı

TÜRK MÜSLÜMANLIĞI

12 Mayıs 2021

Tanrısı, kitabı, peygamberi itibariyle tek bir Müslümanlık olduğunda şüphe yoktur. Ama bu tek Müslümanlığı kabul eden toplumların, milletlerin anladığı, yorumladığı ve yaşadığı şekilde farklı, değişik Müslümanlıklardan bahsetmek de imkân dışı değildir. Dolayısıyla İslam’ı Türklerin anladığı, algıladığı, yaşadığı şekliyle bir Türk Müslümanlığından da pekâlâ bahsedilebilir. Böyle bir anlayış asla İslam’ın değiştirilmesi, kaynağına yabancılaştırılması, reforme edilmesi anlamına gelmez.

İşin doğrusu şudur: Türk Müslümanlığı spontane bir olgudur. Birtakım manipülâsyonlar sonucu meydana çıkmamıştır. Türklerin Müslüman oluşlarından itibaren yaşadığı; Müslüman olmadan önceki ve sonraki kültürlerinden, örf ve adetlerinden renkler kattığı Müslümanlıktır. Bu durum sadece Türklere has da değildir. Araplar da Müslüman olduktan sonra İslam öncesi örf ve adetlerinden, yaşama tarzlarından makul ve güzel (maruf) olanlarını peygamberimizin izniyle devam ettirmişlerdir. Türk

Yazının Devamı

BİR CİNNET HALİ: ÇIĞ GİBİ BÜYÜYEN CİNAYETLER

11 Mayıs 2021

Bir karşılaştırma yapılacak olsa Türkiye’nin dünyada en çok cinayet işlenen ülkeler arasında yer alacağına şüphe yoktur. Bir şeye daha şüphe yoktur: Türkiye çok cinayet işlenen ülke olmasının yanında en ilkel en çağdışı gerekçelerle ve en vahşi yöntemlerle insan yaşamına son verilen ülkeler arasında da yine ilk sıralardadır.

Ülkemizde hemen hemen cinayet işlenmediği gün olmuyor. Kadın, erkek, genç, yaşlı, çocuk, bebek herkes bu cinayetlerin kurbanı olabiliyor. Ama en çok, en sık ve bunun yanında en haksız, en vahşi cinayetlere hedef olan insanlarımız, her yaştan kadınlarımız. Neredeyse hemen her gün ülkemizin şurasında burasında bir veya birkaç kadın töre cinayetlerine, karşılıksız aşk ve kıskançlık cinayetlerine, kadının tek taraflı ayrılma isteğine tahammülsüzlük cinayetlerine, ülkemizde sayısı çok bol olan magandaların tecavüz girişimlerine karşı koyma cinayetlerine kurban gidiyor.

Zamanımızda, “En kutsal insan hakkı nedir?” diye aklı başında kime sorulsa, vereceği yanıt, “Yaşama

Yazının Devamı

MÜSLÜMANLIKTA KADER İNANCI

10 Mayıs 2021

Kur’an’da Yüce Rabbimizin her şeyi ölçüp biçerek, hesaplı ve dengeli olarak yarattığına ilişkin ayetler bulunmaktadır.

O’nun katında her şey bir ölçü iledir.”[1]

“Şüphesiz ki biz her şeyi bir takdir (ölçü, hesap, plan) ile yarattık.”[2] bu anlamdaki ayetlerdendir.

Bu ayetler bize şunu anlatmaktadır: Evrende ve onun bir parçası olan dünyamızda hiçbir varlık (yaratık), hiçbir olay kendiliğinden veya tesadüfen (rastlantı sonucu) meydana gelmez. Ancak Allah’ın takdiriyle, iradesiyle, dilemesiyle ortaya çıkar, gerçekleşir.

Kur’an ayetlerinde, “ölçü”, “hesap”, “takdir” kelimeleri karşılığı hep “kader” ve ondan türeyen (takdir de aynı köktendir) sözler kullanılmıştır. Kader, iman esaslarından biri olarak şöyle tanımlanıyor: “Allah’ın, tüm evrende olmuş, olmakta ve olacak olan şeylerin nerede, ne zaman, nasıl ve nice olacağını önceden bilmesi ve buna göre takdir etmesi (kararlaştırması) dir.” Bu takdir tüm

Yazının Devamı

DİNİMİZDE AĞAÇ SEVGİSİ

9 Mayıs 2021

Ağaç ve yeşillik, son yıllarda nüfusu milyonu aşan büyük kentlerde, beton yığınları arasında doğup büyüyüp yaşamak zorunda olan insanların en büyük hasreti olmuştur. Bu hasret giderek yoğunlaşmaktadır. Yakın bir gelecekte, sokağa çıkınca gökyüzünden başka bir yanın görünmediği kentlerde doğup büyümeye başlayan çocuklar, eğer resimlerini de görmeyecek olurlarsa, ağacı ruh gibi soyut bir varlık olarak algılayacaklardır. İnsanoğluna, sağladığı oksijenle nefes alışından evindeki mobilyaya, okuduğu kitaba, yazdığı kâğıda kadar sayısız alanda hizmeti dokunan ağaç, kent halkının hayatından maalesef bu kadar uzaklaştırılmış olacaktır. Bu durum herhangi bir millet için önemsenmeyebilir, ama Türk milleti gibi din ve tarihinden çok ciddi bir ağaç sevgisi ve saygısı miras almış bir toplum için acı verici bir gelişmedir.     

            Türk milleti, ağaç yetiştirmede, ağacın dilinden anlamada, başka milletlere örnek olacak bilgi ve kültür

Yazının Devamı

ÖZÜR DİLEME VE ÖZELEŞTİRİ KÜLTÜRÜ

8 Mayıs 2021

Biz Türkler, birey olarak da tolum olarak özür dileme ve özeleştiri kültüründen nasipsiziz. Hâlbuki özür dileme ve özeleştiri, uygar bir insan olmanın en başta gelen gereğidir. Bilerek ya da bilmeyerek dışımızdaki insanları inciten, üzen bir yanlış yapıldığında o yanlışın itiraf edilmesi ve özür dilenmesi, çağdaş bir insan olmanın çok basit bir kuralıdır. Sanıldığı gibi bizi küçültmez, aksine güvenilirliğimizi arttırır. Batılılar bunu hiçbir komplekse kapılmadan çok kolay, çok rahat yapabiliyorlar. Geçekte ise böyle bir tutum biz Müslümanlara herkesten çok yakışır. Çünkü peygamberimiz insanların yanlış yapmasının tabii olduğunu belirterek yaptığımız yanlışları itiraftan çekinmememizi istemiştir. Bir kimse yanlışını itiraf ettiğinde de bu yanlışa muhatap olanların hiç mırın kırın etmeden bunları bağışlamasını emretmiştir. Şu hadis en güzel referanstır: “Sizin içinizde en kötü, en hayırsız olanlar; hata ve mazeret kabul etmeyenler, kusurları bağışlamayanlardır.”

B&ou

Yazının Devamı

CAMİ MİMARİSİNDE TÜRKLER

7 Mayıs 2021

Müslüman mabedinin hususi adı camidir. Cami, “toplayan, bir araya getiren” anlamındadır. İmparatorluk döneminde mahalle aralarında beş vakit namazın edası için yapılmış daha küçük ölçekli camilere mescit denmiştir. Mescit de “secde edilen yer” demektir. Mescit adı yavaş yavaş terk edilmekte, artık her İslam mabedine cami denmektedir.  Bursa, Edirne, İstanbul gibi imparatorluk merkezi olmuş şehirlerde padişahlar tarafından yaptırılmış büyük ölçekli camilere de “selâtin camileri” (sultanlar/padişahlar tarafından yaptırılan camiler) denmiştir.

            Camiler, hem estetik hem de işlevsel açıdan mükemmel olmasına özen gösterilmiş yapılardır. Bilhassa Müslüman Türkler, camilerin her iki bakımdan da kusursuz olmasına çok önem vermişler, bu yapıların mimarisinde birçok yeniliklere ve orijinalliklere imza atmışlardır. Cami mimarisi Türklerin elinde hat sanatında olduğu gibi güzelliğinin zirvesine tırmanmıştır. Bu yapılar, manevî yönden

Yazının Devamı

ALÇAK GÖNÜLLÜLÜK

6 Mayıs 2021

Alçak gönüllülük, kimseye tepeden bakmamak, kimseyi küçümsememek, kendini kimseden üstün görmemek, yaptıklarıyla, başarılarıyla, övünmemek ve şımarmamaktır. Tevazu da aynı anlamda kullanılmaktadır. İslam dininde tevazu övülmüş, müminlerin tevazu sahibi olmaları istenmiştir. Alçak gönüllülüğün karşıtı kibirdir, kendini beğenmedir. Bu ise dinimizde haram kılınmıştır. Dinimize göre insanların salt insan olmak bakımından birbirinden üstünlüğü yoktur. Peygamberimiz, “İnsanlar, tarağın dişleri gibidir, birbirinin eşidir”[1] “Müslümanlıkta şunun bunun soyundan gelme ne övünme ne de yerinme sebebidir[2] gibi hadisleriyle insanların insan olmak hasebiyle birbirinden üstünlüğünü reddeder. Mevki, mal-mülk, servet gibi değişici, yok olucu unsurlar da dinimizde üstünlük sebebi olarak görülmez. İnsanın üstünlüğü ancak iman gibi, salih amel gibi, doğruluk gibi temel insanî değerlerle ölçülür. Tevazu da bu

Yazının Devamı