Yazarlar Körfez'i görmek

Körfez'i görmek

11.02.1998 - 00:00 | Son Güncellenme:

Körfez'i görmek

Körfezi görmek

Ali SİRMEN

SAVAŞ kapımızın eşiğinde ve her kafadan bir ses çıkıyor. Çoğu da gerçeğin bir yanını yansıtıyor üstelik.
Ama bütün bu doğrulardan bir sentez çıkıyor mu?
Sanırım asıl sorun burada.
Şimdi, fazla iddialı olmadan, Körfez'de başlangıcından bu yana neler olduğuna bakmaya çalışalım.
1 - Körfez bunalımı, 1991'den bu yana, bir Amerikan bunalımıdır. Bu bunalımdan son irdelemede hep ABD karlı çıkmıştır.
Nitekim, Türkiye ve Irak ekonomik olarak kaybederken, Suudi Arabistan, Irak'ın petrol üretiminin durmasından bu yana, fazladan üretim ile 70 milyar dolar dolayında para kazanmıştır.
Ve de bu para, silah siparişi yoluyla ABD'ye akmış bulunuyor.
Kısacası, savaşı Suudi Arabistan'a finanse ettiren ABD, hem finansörü daha zengin etmiş, hem de o zenginliği kendi kasasına aktartarak, karlı çıkmıştır.
2 - ABD'nin amacı, Saddam'ı devirmek değildir. İlk operasyonu sınırlı tutarak, Bağdat'a girmeyip, bombalamakla yetinerek, bunu göstermiştir.
Bu politika bugün de değişmiş değildir. Nitekim, şu anda bölgede bulunan Amerikan askeri sayısı, bir kara harekatının öngörülmediğini göstermektedir.
ABD Saddam'ın Irak halkı üzerindeki demir yumruğunu umursamamakta, hatta belli bir ölçüde zorunlu görmektedir. Ama bu arada kendi demir yumruğunu da Saddam'ın üstünde tutmaya çalışmaktadır.
3 - ABD'nin kısa erimli amacı, ne olursa olsun, Bağdat'a uygulanan ambargoyu kaldırmamaktır. Çünkü Irak'ın petrol üretimine başlaması halinde petrol fiyatları düşecektir. Bu da Washington'un politikasına etki yapan petrol şirketlerinin işine gelmemektedir.
4 - Bill Clinton, Körfez'i yalnızca "uçkurgate"ini unutturmak için değil, aynı zamanda bu etkili çevrelerin desteğini sağlamak için de germektedir.
5 - ABD'nin uzun erimli politikası ise tutarsızlıklarla doludur.
Kısacası Sam Amca, dostum Ergun Balcı'nın da, geçen hafta Kent TV'de yaptığımız söyleşide de belirttiği gibi, ne Saddam ile yaşayabilmektedir, ne de Saddamsız.
6 - Kuzey Irak'ta bir Kürt devleti kurdurma girişimi de bu tutarsızlığın bir parçasıdır. ABD böyle bir girişimi denemiş, ama başaramamıştır.
Washington'un uydu bir Kürt devletine çok sıcak baktığından kimsenin kuşkusu olmamalıdır. Ama bu amaç gerkçekleşmemiştir, bundan sonra da gerçekleşmesi güç görünmektedir.
7 - Kuzey Irak'ta Kürt devletinin önündeki en büyük engel, bizzat Kuzey Irak Kürtleridir. Son olaylar göstermiştir ki, o topluluklar kabile ve aşiret düzeyinden, devlet kuracak düzeye yükselebilmiş değillerdir.
8 - Saddam'ın elindeki silahlar konusu abartılmaktadır. Üstelik aynı silahlar öbür bölge devletleri, İran, Suriye ve İsrail'de de vardır.
9 - Saddam, Türkiye'nin dostudur demek güçtür ama, Saddam Türkiye'nin düşmanı da değildir. Yeter ki, Türkiye, Irak'ı kendine düşman edecek girişimlerde bulunmasın.
10 - Körfez'deki Made in USA gerginlikten, Irak ile birlikte, en büyük zararı gören ülke Türkiye'dir.
Biraz sadeleştirilmiş biçimde ortaya koymaya çalıştığımız bu on nokta üzerinde sanırım çoğunluk görüş birliği halindedir.
Malumu ilan gibi görünen bu gerçekler gözönünde bulundurulduğunda, Türkiye'nin izlemesi gereken politika konusunda da, daha açık bir fikir edinmek mümkün olacaktır.


Yazara Email A.Sirmen@milliyet.com.tr