Mehmet Soysal

Mehmet Soysal

mehmet.soysal@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Dağılmış, dağıtılmış ve ihanete uğramış...

Ve arkadan vurulmuş...

Binlerce yıl kaldığı her yerde hançerlenerek geri çekilmiş...

Kişisel menfaat peşinde koşanların ihanetiyle ya da elde edecekleri iktidar uğruna satılmış...

Girdiği savaşlardan yorgun çıkmış bir devletin ve milletin yeniden bir arada yaşayabilmek uğruna küllerinden doğmayı başardığı anlamlı bir günden bugüne tam doksan dört yıl geçip gitmiş...

Analiz fukarasıyız...

Tarihin muhasebesini yapmayı unutmuşuz ve aklımız sadece yaşadıklarımızın rakamlarıyla meşgul...

*

Biz yaşayalım diye canlarını feda etmiş bir milletin torunlarıyız ama bugünlerde büyük bir boşluğa bizleri düşürmek isteyenler var...

Oysa sınırlarımızın biraz ötesinde kaç millet canlarının derdine düşmüş...

Ve hiç umursamayan, anlamayan, görmeyen ya da görmezden gelen büyük bir kalabalık var...

Bin yıl boyunca yaşadığımız serüven ve yolculuk bugünkü kalabalıklara çok iyi anlatılmalı...

Ateş kusanlardan uzak durmalıyız...

*

Yüz yıl önce Bosna, Selanik, Halep ve Şam, Bağdat, Mekke, Medine, Kudüs, Kerkük, Musul ve Kahire bir Osmanlı şehriyken, avuçlarımızdan zorla alınmış...

Bugün hep birlikte görüyoruz ki her biri başka yerlere savrulmuş...

Ve başka ellere geçmiş...

Nehirler kan akmış günlerce.

İhanet üzerine bir dünya kurmaya çalışanların perişan ve zelil hallerine de şahidiz.

*

Uzaklardan birileri sürekli gelip gitmiş bu topraklara.

Eti tırnaktan söküp almışlar.

Ve yüz yıldan beri içimizi terörize etmeyi başarabilmişler.

Her defasında aynı kör kuyuya düşmüşüz.

İki yakamızın bir araya gelemeyişi de bu yüzden.

Heybesindeki yalnızlığı alıp da kalabalıklardan kaçarak uzaklarda bir yerlere gitmek isteyenlere diyoruz ki bizim yüreğimizi taşıyacak başka bir ülke yok...

*

Bir denizin kenarında bir tahta bankın üstünde buluşalım yine...

Aç kalalım...

Veya susuz...

Lakin bu son ülke ve son durak...

Artık bir arada yaşayarak burada kalalım, burada ihanetlerden uzak durarak birlikte ölelim.

Uçurumları yüreğinde saklamayı başaran ve bin yıldan beri bayrağı taşıyan bir milletin gözlerinden düşmek yerine kendimizi uçurumlardan atmanın daha şerefli olacağını da hiç unutmayalım...