Mehmet Soysal

Mehmet Soysal

mehmet.soysal@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Televizyonlardaki dizilere, sinemalardaki filmlere bakıyoruz arada bir...
Aşka dair bir şey yok.
İçindeki rol dağıtımına bakıyoruz, iyi insanlar hiç yok!
Ve kötü adamlara dair hikâyeleri izlemekten başını kaldıramayan bu millet iflah olmayacak!
Organize suç şebekelerinin destanlaştırıldığı, uyarıdan daha çok, özentili bir yaşam biçimi dayatılıyormuş algısının daha yüksek olduğu, reyting elde etmenin ve daha fazla para kazanmanın amaçlandığı yapımlarda hep karaktersiz karakterlerin ucuz öyküleri anlatılıyor.
İkiyüzlü karakterlerin bir tarafı kan ve şiddet, diğer tarafı ise işledikleri suçların perde arkasındaki gizemli oyunlar.
Ve marazi aşklar, cinayetler, bela adamlar ya da kadınlar.
Milletin yıllarını böyle çaldınız, peki ne öğrenebildik?
Hiç...
*
Bu ülke yalan rüzgârlarıyla uyutulurken, magazinsel bir hayata, spor tribünlerine mahkûm edilirken, dedikodu programlarıyla avutulurken acı gerçeklerle karşı karşıya geldik, 15 Temmuz akşamında...
Devletin içine sızan, devletin içinde devlet olan, uzaktan kumandalı organize bir şebekenin yıllarca süren yapılanmasında binlerce askeri, hâkimi, savcısı, polisi, bürokratı, akademisyeninin, medyanın ve iş dünyasının kirli tezgâhında duran şeytan üçgeninden kimse bahsetmedi, yazmadı, çizmedi, anlatmadı, uyarmadı...
Ve dizisi, filmi, romanı, haberi, tiyatrosu ve belgeseli çekilmedi!
Ve bu meslekler kutsallaştırıldı ama üniformaların, cübbelerin içindekiler asla kutsal değildi dediğimizde, bu evrensel gerçekte kimseyle buluşamadık!
*
15 Temmuz akşamında hepsinin içinden yedi başlı bir canavar çıktığına birlikte şahit olduk...
Ve bu ülkenin subaylarının bir gün Yunanistan’a sığınabileceğini hayal dahi edemezdik.
Milletinin üzerine tankların yürüyeceğini, kendi halkına ateş edileceğini rüyada bile görsek ancak kâbus diyebilirdik...
Bu kâbustan bugüne kadar bahseden hiçbir dizi veya film oldu mu?
Cumhuriyet diyen koro ne hikmetse bu travmaya hiç değinmiyor!
*
Sosyal medya ise her geçen gün açık hava tımarhanesi gibi...
Meğerse herkesin içinde bir canavar varmış da kendini ifade edeceği bir yer yokmuş!
Komedi, geyik, hakaret, slogan, methiye, propaganda ve seksten ibaret...
Televizyonlar ise hâlâ evlendirme programlarını kurtarma peşinde...
İlkel bir mahalle olmaktan kendini hâlâ kurtaramadı bu ülkenin medyası...