Klasik müzik konserlerinde alkış sonda makbulmuş. Sanatçılar rahatsızmış. Sanat gündemi bu haberle çalkalanıyor. Bu vesileyle muhtelif seyirci tepkilerine ve kullanım alanlarına bir göz atalım
Yılbaşında izlediğim Berlin Filarmoni konserinde (ne konsermiş yaz yaz bitmedi) şef Simon Rattle benzer bir tepki vermiş, bölüm aralarında alkışlanmamasını rica etmişti. Bunu söyledikten sonraki ilk bölümün ardından alkış gelince de arkaya dönüp “işte tam da bunu yapmayın demek istemiştim” gibisinden ellerini iki yana açmıştı muzipçe. (Berlinliler de yanlış yerde alkışlıyor, paniğe gerek yok.)
Ben de Avrupai bir insan olduğumdan tıpkı Berlinliler gibi klasik müzik konserinde nerede alkışlanacağını tam bilemem. O yüzden sağa sola bakıp millete uyarım. Alkış başladıktan iki saniye sonra kimseden ters bi hareket gelmiyorsa ben de alkışlarım. Bu cahilliğimden konserlere daha sık giderek kurtulacağımı tahmin ediyorum.
Ama konu rock, caz, pop, blues, indie-alternatif falan oldu mu iş değişir. O konularda usulleri biraz bilirim. İsterseniz muhtelif türlerdeki konserlerde uygulanagelen sahneyi takdir usullerine ve diğer tepki şekillerime hep birlikte bakalım.
İTİRAF EDİYORUM
* 2013’ün Can Tanrıyar ve Ertuğrul Özkök’ün albümleriyle başlaması beni düşündürmedi değil. Yaz şarkısının bu iki albümden birinden çıkması ihtimaline karşın ben Sortaç’ı desteklemeye karar verdim.
* Bruno Mars’ın yeni albümünde yer alan “Treasure” son dönem duyduğum en “kötü ama eğlenceli” yeni disko şarkısı olabilir.
* Mesajlaşmalarda “bir sen bir ben” ilkesi kaydığında bir anda ortalık fena karışıyor. Sen önceki mesaja yanıt verirken karşıdan yeni mesaj geliyor. Ona yazdığın şeyi karşıdaki yanlış anlıyor vs... Ben buna “diyalog kayması paradoksu” adını taktım. Bir takıldı mı sonsuza kadar gider valla. En iyisi telefon.
* “Aramızda kalsın ama bu şarkılar aslında kötü” diye bir liste yapmak istiyorum zaman zaman.
* Karnaval.com adresindeki Zeplin radyoyu bayağı sevdim. Karnaval radyolarının başında tanıdık bir isim, Ali Şahinbaş var. İyi müzik dinlemek isteyenler kulak versin.
* Geçenlerde denk geldiğim dizinin dramatik yapısından adeta büyülendim! Herkes uzun ama çok uzun bakışıyor, bakışmadıkları zamanlarda kavga ediyor ya da çay içiyorlar. Sonra biri gelip mesaj veriyor. Mahsun’un dizisiymiş.
Retro soul!
Amy Winehouse sesli bir Lana Del Rey düşünün, öyle bir şey. Teşbihte hata olmazmış. İngiliz R&B ve soul şarkıcısı Paloma Faith’ten söz ediyorum. Yeni albümünde prodüktör Nellee Hooper. Björk’ün, Gwen Stefani’nin de prodüktörüydü zamanında ama tarz tamamen farklı. Aslında R&B söyleyen İngiliz Faith, burada hafiften popa itilmiş. Neden kendisinden bahsettim? Bence ses iyi, potansiyel var. Ama yeni albümü “Fall to Grace” kötü. İlk albüme takılın. Retro soul’a Amy Winehouse’ın ardından yeni bir kraliçe aranıyor. Ama bulunamıyor.
Altan Erkekli’nin “anlaşılamayan” aksanı
“Yalan Dünya”da canlandırdığı karakterin hangi aksanla konuştuğunu bir türlü bulamıyorum diye yazmıştım. Konu ilgi çekti. “Ermeni-Rum-Yahudi arasında bir aksanla konuşuyor. Neden Güneydoğulu bir ailenin reisi böyle konuşsun çözemiyoruz” diye soran var. “Diyarbakırlı aksanı yapıyor” diyen var. Diyarbakırlı dindar bir yaşlının aksanı gibi konuşuyor diyen ve başarılı bulan var. Bir okurum Antakya Samandağ yöresinin aksanıyla konuştuğunu iddia ediyor. “Arapça ve Türkçeyi birlikte öğrenenler böyle konuşur” diye yazmış. Bana eski Türk filmlerinde çokça karikatürize edilen Yahudi, Rum aksanı gibi geliyor, bu yüzden de canlandırdığı karakterle bağdaştıramıyorum. Bir görürsem sorarım artık Gülse’ye.