Mehmet Tez

Mehmet Tez

mehmet.tez@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Metroda, otobüste, sokakta insanların yüzüne bakamıyorum. Yere bakıyorum. Karşımda kim oturuyor, yanımda duran kim bilmiyorum. Çünkü bakamıyorum. Gelip geçen gölgeler hepsi. Kimdir, nedir, ne hisseder? Bilemem. Merhaba dercesine bir gülümseme, bir günaydın yasak. İletişim yok. Gözler yerde olacak.
*
İnsanların insanlara daha fazla düşman olduğu, birbirinden çekindiği korktuğu, birbirini tehlike ve düşman olarak gördüğü başka memleketler de var mıdır? Vardır elbet. Ben kendiminkini bilirim, onu dert ediyorum, ondan sorumluyum.
Burada kimse karşıdan gelen biriyle göz göze gelmek istemiyor. Bırakın gülümsemeyi, merhaba günaydın demeyi, herkes birbirinden bakışlarını kaçırıyor.
Bakkalda, markette, fırında öndekinin sırtı en güvenli yer. Ofiste havalara, kafede, büfede tabağına bakacaksın biri karşına gelirse.
Vapurda karşında oturana bak bakalım, merhaba dercesine bir gülümse bakalım, neler geliyor başına.
İnsanların birbiriyle tanışıp konuşmak, “iki insan görmek” için gittiği sosyal mekânlarda bile büyük sıkıntı bir insanla göz göze gelmek. Restorana gittin, yan masayla bir göz teması oldu mu? Aman tanrım, göz teması (!). Hele hele bir insanla tanışmak, konuşmak... “Taciz mi ediliyorum? Deli midir nedir? Ne işsin sen birader bakışları... Herkeste bir savunma hali. Karşı tarafa saldırmaya ya da siper almaya hazırlanmalar...
*
Herhangi bir yerde medeni bir ortama girdiğinde gelip sana merhaba nasılsın diyen birine aşırı tepki vermen de işte bundan. Tanımadığın biri senle konuşuyorsa ya asılıyordur, ya iş atıyordur, ya delidir, ya namussuzdur ya da kesin bir kazık yiyeceksindir. Başka türlüsünü kabul edemeyiz biz. O yüzden “Benle konuştu, ben de tecavüz ettim”, “Bana gülümsedi, demek ki bana ‘iş attı’, ben de cesaretlendim” türü tecavüzcü indirimleri hukukumuzda ve toplumsal aklımızın derinliklerinde çok normal, kabul gören şeyler. “E, o da gülümsemiş... Gülümsemese neyse...” Gülümsemek en büyük kabahat. O yüzden “Kahkaha atan kadın”ı makbul bulmuyor bazılarımız. Kendine zorla tecavüz ettirir bu kadın çünkü...
*
Bu ülkede her kadını potansiyel kurban, her erkeği potansiyel katil ve tecavüzcü haline getiren, bizi birbirimize değil yere bakmak zorunda bırakan kimse, pembe otobüsü öneren de odur. İdam cezasını o çağırmaktadır. Kız erkek ayrı eğitim isteyen odur, tecavüzcüye “erkek tarafı” diyen odur, “Tecavüz edilen doğursun, biz bakarız” diyen odur, “Namusunuzun bekçisi biziz” diye haykıran odur, namus yüzünden cinayet işleyen kadın katillerine kader kurbanı diyen odur. Suçu üç beş sapığa, katile caniye yıkmak en kolayı. Bizi birbirimizin yüzüne bakamayacak hale getirmektir en büyük suç.
Ben gene yere bakıyorum, ama utançtan bakıyorum artık. Bırakın erkek olmayı falan, bu toplumda yaşayan bir insan olarak sayısız trajedinin ardından hâlâ meselenin özünü anlayamadığımız için sessizce utanıyorum.

Haberin Devamı

Gündemi anlamak için iki kitap

Haberin Devamı

1. Kafamda Bir Tuhaflık: Orhan Pamuk, yazarlık tarihinin belki de en iyi kitabını yazmış. 500 sayfayı bir günde soluksuz okudum. Beyşehir’den İstanbul’a göçen yoğurtçu/bozacı Mevlut’un 1969’dan 2012’ye uzanan hikâyesini büyük bir iştahla, sonuna geldiğime üzülerek bitirdim. Türkiye’nin bugününü bize dayatılan standart siyasi kalıplar üzerinden karşı tarafa laf yetiştirerek değil Mevlut’un zihnine girerek anlamaya çalıştım. Size de aynısını tavsiye ederim.
2. Türkiye’de Yeni Kapitalizm: Ayşe Buğra ve Osman Savaşkan, AKP’nin fiilen oluşturduğu ve yönettiği, 15 yıldır iktidarda kalmasını ve seçimleri kazanmasını sağlayan ekonomik ilişki sistemini rakamlarla, istatistiklerle bilimsel olarak çözümlüyor. AKP’ye neden oy veriliyor sorusuna daha net ve bilimsel bir yanıt son dönemde görmedim.
Gündemi, tecavüzleri, yolsuzlukları, siyaseti, seçimleri anlamak için bu iki kitabı okuyun.