Mehmet Tez

Mehmet Tez

mehmet.tez@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

1952 yılında yayın hayatına başlayan köklü müzik dergisi NME, geçen hafta artık bedava dağıtılacağını açıkladı. Maalesef bu karar da sonucu değiştirmeyecek gibi görünüyor

Yazılı basın çoktan bitti, tabuta son çiviler çakılıyor.” Dergilere, gazetelere bakış dünyada bu yönde. Son 15 yılda dijitale geçişten etkilenmeyen kimse yok. Müzik sektörü, film sektörü, yayıncılık ve elbette medya. Hepsi kendi içlerinde bu sancıları, sıkıntıları yaşadı, yaşıyor. Bu geçişten kurtuluş olmadığı açık. “Bitti” demek yerine bu değişime erkenden ayak uydurmak gerekiyordu. Patronlar ve yöneticiler bunu anlayana kadar “bitti” tabii.

Haberin Devamı

Daha hızlı batacak

Önce dergi ve gazetelerin internette sınırlı varlığı üzerinde duruldu. “Her şeyi internete koyarsak dergi almazlar” deniyordu. Her halükarda almadılar.

Tablet çıkınca uzmanlar “Yayıncılığın geleceği tablette” demeye başladı ama bu alana yatırımlar hep zarar ziyan oldu.
Bugün iPad’i sadece gözü iyi görmeyen yaşlılar kullanıyor.

Ardından her şey bedava dönemi geldi. Müzikte yıkılan bu sistem, yayıncılıkta halen hakim sistem olarak devam ediyor ama o da yıkılacaktır. Yazılı basın derken, gazeteleri ayrı tutalım ve asıl mevzumuz olan dergilere gelelim. Köklü İngiliz müzik dergisi NME (New Musical Express) geçen hafta artık bedava dağıtılacağını açıkladı. Derginin bayi satışı 15 bine düşmüştü. Şimdi her sayı 300 bin adet basılıp daha yaygın olarak ve bedava piyasaya verilecek. Müzik marketleri, müzik mekanları ve özel noktalarda dağıtılacak.

Sanırım İngiltere’ye gittiğimizde artık yerlerde parçalanmış, hırpalanmış NME dergileri göreceğiz. Bedava yapılarak değersizleştirilen şeylerin başına gelen genellikle budur çünkü.

Neden kimse dergi almıyor diye sormak, neden CHP bu kadar oy alıyor diye sormakla aynı. Çünkü
o kadar alabiliyor. Daha fazla alamıyor ki? Kitle bu kadar. Bedava dergiyi de almayacaklar, okumayacaklar. Çünkü bedava olsa da okusak diye bekleyen bir kitle yok. Para verip alana haksızlık edilmiş oluyor. Ödüllendirmek yerine ceza veriyorsun satın alana.

Haberin Devamı

Bedava müzik, müziği kurtarmadı, bedava dergi de dergiciliği kurtarmaz. NME yayın yönetmeni Mike Williams “Biz elbette bunun bizi kurtaracağını düşünmüyoruz ama batmaktansa gemiyi yüzdürme peşindeyiz” diye konuşmuş. Açıkçası bu hareketle NME gemisi daha hızlı batacaktır.

NME’nin ve yaşamak isteyen dergilerin yapması gereken parayla satılan basılı dergiye sembolik de olsa devam etmek, kağıttan edilen tasarrufla nitelikli insana yatırım yapmak, yazarın, editörün hakkını vermek, yayıncılığı ciddiye almaktır. Promosyona muhabirinden, editöründen fazla para harcayan her dergi batmaya mahkumdur.

Öte yandan dergiler hizmet yelpazesini geliştirmek, markalarla ve reklamverenle yeni platformlarda işbirliği yolları aramak zorunda. Bugün olan da zaten bu.

Çıkarılacak dersler var

Dergi bayideki yerini ve görüntüsünü çok sınırlı sayıda basılarak da olsa korumalı. Zira mesela NME’nin internet sitesi zaten çok güçlü. 90’lı yıllarda internete geçmiş bir yayın NME. Herkes web nedir diye sorarken onlar bir müzik dergisi olarak internetteydi. Bugün de zaten herkes internetten takip ediyor bu dergiyi. Bedava dağıtım giden okuru getirmez, size maliyet bindirirken işi ucuzlatmaktan başka bir şeye yaramaz. Reklamdan geri dönüşü de olmaz.

Haberin Devamı

Sıfırdan ücretsiz dağıtılacak bir dergi tasarlayıp yayımlamak başkadır, 63 yıldır parayla satılan klasik dergiyi bedava dağıtmaya başlamak başka.

1952’de yayın hayatına başlayan NME’nin hayatına devam etmesi için yapılması gereken bunlardır. Birlikte bekleyelim görelim. Yazılı basın gündemde daha uzun süre kalır nasıl olsa, gene konuşuruz.

Diyeceksiniz ki işin gücün yok NME’yi kurtarmaya girişmişsin. NME bir İngiliz dergisi ama buradan herkese çıkarılacak dersler var. Ben dergiciliğin bittiğine inanmıyorum, aksine basılı medyanın bu konjonktürde internet yayıncılığının ilk zamanlarına göre değer kazandığını düşünüyorum.
Bu başka bir yazı konusu.

Bir mavi bayrak vardı, ne oldu ona?

2005’te İBB açıklamıştı:

“Sayın Topbaş’ın girişimiyle Marmara temizlendi, arıtma tesisleri sonuç verdi. Sırf başkanın döneminde 277 trilyon harcandı, 138 kilometrelik İstanbul sahil şeridinde mavi bayrak kriterleri yakalandı.”

İSKİ genel müdürü şöyle demiş açılışa dair: “Kadıköy’de yaptığımız ön arıtma tesisi ve deniz deşarjı ile atık suları toplayan kolektörlerin sonucunda şu anda Caddebostan’da su değerleri denize girilebilir seviyede.”

2015’te Kadıköy’den Caddebostan’a yürüyorum. Kokudan genzim yanıyor, gözlerim sulanıyor, kusmamak için kendimi zor tutuyorum. Caddebostan’daki plajlar halka açık değil çünkü İBB turnike koymuş. Bir kişi giriş 17 lira.

Sayın Topbaş yanıt lütfederseniz sormak isteriz: 1) Ne oldu temiz denize, mavi bayraklı 138 kilometrelik sahil şeridine? 2) Ne oldu halkımızın denize ulaşım hakkına? Bugün ne deniz temiz ne de halkımız ulaşabiliyor. 10 yılda bu değişimin nedeni nedir?

PAZAR ALBÜMÜ

“For All My Sisters” The Cribs

İngiliz gitar grubunun altıncı stüdyo albümü. Bu albümde prodüktör Ric Ocasek. 80’lerin pop rock ekibi The Cars’ın gitaristi olarak tanıdığımız Ocasek bugünün tercih edilen pop rock prodüktörlerinden. Dolayısıyla albüm güzel güzel popa giriyor, gitardan ödün de vermiyor. Daha ne olsun?