Mehmet Tez

Mehmet Tez

mehmet.tez@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Beyoğlu’ndan müzik haberleri


Ne zamandır Beyoğlu’na çıkıp coşmuyorduk. “Hep aynı yerler nesini merak ediyorsun?” diyeceksiniz. Aslında yanlış da değil. Asmalımescit coşkusu tam gaz. Artık yürüyecek ve oturacak yerden sonra duracak yer de kalmamış. Cumartesi akşamı Karaköy’den Tünel’e çıkan metro ülkenin en kalabalık taşıtı oluyor. Japon turistlerden sokak çalgıcılarına herkes tıklım tıklım Tünel’e.
Şişhane hâlâ yükseliyor. Yüksele yüksele uzaya çıkacak yakında. Cihangir artık bir kafeler cumhuriyeti, bütün esnaf manavı, kasabı, bakkalı kapattı hepsi “komple” kafeci oldu.
İstiklal’de yürümek demek insanlarla ve yüksek sesli müzik kaosuyla mücadele demek. Şanslıysanız bastığınız taşın yanından fışkıran su diğer bacağınızı ıslatmaz. Ya da ara sokaklardan birinde kazılmış gizli ve karanlık bir çukura düşmeden gideceğiniz yere varırsınız. Beyoğlu’nun en sevdiğim yanı da sokakta sigara içilmesi. Açık hava burada daha cool, daha zevkli. Yine de memnunum Beyoğlu’nun gidişatından. Bir sürü müzik yapan mekan açılıyor çünkü.
Bakın ben şunları duydum...




Mini Müzikhol
Godet’cilerin yeni mekanı evinizin kulüp olmuş hali gibi

Cihangir’de Bilsak 5. Kat’ı bildiniz değil mi? O binaya gir, asansöre yürü ama binme, karşısındaki kapıdan içeri gir. İşte orası Mini Müzikhol şimdi. Eskiden neredeyse 10 yıl kadar Barbahçe idi. Gay bar. Ondan öncesini kimse hatırlamaz. Bilsak Fuaye diye bir yerdi. Tanju Aşanel gitar çalardı. Barda güzeller güzeli cool kadın Alkım dururdu. Gitaristlerin, müzisyenlerin toplaştığı yerlerden biriydi. Herkesin bir albüm projesiyle ortalıkta dolandığı günlerdi. Cihangir’de hücre evi gibi müzisyen evleri vardı.
Kendi çapında mütevazı, o zamanın ruhunu yansıtan mekanlarındandı Bilsak Fuaye. 90’ların başında süet çizmeyle dolaşan uzun saçlı artiz olmaya çalışan rock’çılardık. Teoman uzun saçlıydı, Şebnem Ferah Volvox’ta çalan bir amatördü, Başbakan Demirel idi. Zamanın ruhu dediysem yani öyle bir şey, hatırlatayım dedim...
Mini Müzikhol buraya cuk oturmuş. Tabii ki mekan anlamında. Yoksa bunlarla alakası yok. 90’ların ikinci yarısında gece hayatına damgasına vuran Godet ekolü şimdi buraya kalkındırma peşinde. Mekan ince uzun bir yer, DJ kabini karşısında dans pisti, arkada bar var. Yanar döner dekorasyon gece ikiden sonra çok iyi geliyor bünyeye. Zaten burası da saat 1’den sonra sabaha kadar doluyor.
İçeride koridor üzerinde bir küçük “samimiyet odası” ya da lounge, arkada da ikinci bir alan var. Büyük deri bir koltuk, küçük ahşap bir bar ve bir adet akvaryum. Godet’nin sembolü domuz kafası duvarda. Ben, size kendinizi evde hissettiren kafelerdense, size kendinizi evde hissettiren kulüpleri seviyorum. Burasını da sevdim. Kimler geliyor kimler gidiyor detaya gerek yok ama ortam güzel. Müzikler ve DJ’ler çok değişik kafalarda indie’den disco’ya, funk’tan house’a her şeyi çalıyorlar. Bu gece mesela Fuchs çalacak meraklısına. Konuk DJ hadisesi buranın neredeyse politikası. Kendine has değişik isimleri getirmeye de başlayacaklarmış pek yakında.

Flavio by Lokal
İndie ve rock DJ’leri çalacak


Flavio By Lokal aslında bölgeye hakim olanların tanıdığı bildiği pizzacı Flavio. İstiklal Caddesi’nde Asmalımescit’e gelmeden sağda Adidas var ya işte o sokakta. Gönül Sokak. Burasının müzikle ne alakası var diyeceksiniz. Alaka şu, Lokal’in sahibi Osman Yitgin ile DJ Stylist olarak tanıdığımız Metehan Çorumluoğlu burayı müzikli ve eğlenceli bir mekan haline getirmeye karar vermişler. “Blog Party” adı altında bir seri başlatacaklarmış. Yani blogger’ların müzik yaptığı ve partilediği geceler. Biliyorsunuz blog hadisesi her ne kadar “evde tek başına günlük yazıyor” sanılsa da öyle değil pek. Bloggerlar (ben hariç) gayet sosyal insanlar...
Müzik ne tarz derseniz; daha ziyade indie ve rock çalan DJ’ler olacakmış. Burada yeme içme aynen devam edecek ama geceleri olaylar müzik ekseninde cereyan edecek. Şu ara Asmalımescit’te zaten trend bu. 15 Şubat’ta mekan yeni özellikleriyle hizmete giriyor. Lokalciler sıradan bir kafeyi Tünel’in en “in” parti mekanına çevirdiyse burayı da karnaval sokağı yaparlar gibime geliyor. Bekliyoruz...


Salon
Çok amaçlı konser salonu


İKSV’nin yeni konser salonu, Vakıf’ın yeni binası Deniz Palas’ın giriş katında. Önceden yan sokaktan kendine ait bir girişi olacağı söyleniyordu ama şimdilik hâlâ ana binadan giriş var. İki katlı (ikincisi asma kat) çok iyi bir ses düzeniyle donanmış, her türlü imkana sahip güzel bir mekan. Burada klasik müzikten caza, urban tarzlara geniş yelpazede etkinlikler yapılacak. Başladı da yapılmaya. Ama sorunları var. Bir şeye karar vermeleri lazım: Burası konser salonu mu, kulüp mü?
Kulüp değil. Ama klasik bir konser salonu da değil. İki arada bir derede. Şahane bir mekan olmasına rağmen dekorasyonunda sorunlar var. Binada üst katta X restoran var. Her iki mekana aynı kapıdan giriş sorun. Salon yan sokaktaki müstakil girişi kullansa en azından restorana yemek yemeye gelenler binanın önünde sigara içen insanların arasından geçmek zorunda kalmaz. Ve tabii şunu da eklemek lazım, mekan daha çok yeni, eksikleri giderilecekmiş. Şubat bitmeden yeni bir dekorasyon yapılacakmış. Ben buradan umutluyum. Merak edenler haftaya 13 Şubat Cumartesi gecesi Tiger Lillies’i izleyebilirler.

Public
Live Music geceleri geliyor


Bir süre önce Şişhane’nin tam göbeğinde açılan Public yeme içme dışında müziğe de eğilen mekanlardan biri. Ben burası hakkında bir fikir geliştiremedim pek. Kapısında duran valelerle güvenliklerle ilk bakışta Etiler’e ya da Boğaz’a ait bir mekan izenimi yaratıyor. İnsanların geçerken uğrayacağı değil de giyinip kuşanıp gideceği bir yer imajı veriyor daha çok. Genel havası ve müdavimleri itibarıyla da Şişhane’de ama buranın bir parçası değil gibi. Belki daha üst bir müşteri grubuna hitap ediyor bilmiyorum. İşletmeci değilim, anlamam. Ama mekan güzel görünüyor. Ve beni ilgilendiren kısmı şu ki iyi müzik yapılıyor burada. Müzikten sorumlu devlet bakanı Engin Yelkenci. Oxy-gen 96.0 kapanmadan önce en sevdiğim istasyonlardan biriydi, Yelkenci’nin müzik zevkini oradan anlayabilir tanımayanlar. Radyonun kurucularındandı Yelkenci.
Public sabaha kadar açık olduğundan buraya bir bakıma kulüp de diyebilirsiniz. Public “live music” geceleri yapmayı planlıyor. Michael Franks ya da Frankie Knuckles gibi isimleri getirmek istiyorlar. Hem Şişhane’de hem de
yazın açacakları Çeşme Public’te. O kadar uzağa gitme diyorsanız eğer, bu gece Chris Woodward var DJ kabininde. Haftaya da Nicola Conte geliyormuş. Haberiniz olsun.


BUNLARI BİLİYOR MUYDUNUZ?-Dans müziği sahnemizin güzide grubu Wufi’nin bu akşam Beyoğlu’ndaki Bronx Pi’de çaldığını;
-Bob Dylan’ı Echoes Productions’ın getirdiğine dair çıkan haberin yanlış olduğunu ama Dylan üzerine her yıl olduğu gibi bu yıl da çalışıldığını ve muhtemelen üstadı mayıs sonunda Pozitif organizasyonuyla İstanbul’da göreceğimizi...
-Red Hot Chili Peppers’tan Metallica’ya neredeyse alemdeki bütün iyi gruplarla çalışan rock aleminin dahi prodüktörü Rick Rubin’in çingene punkçılar Gogol Bordello’nun yeni albümünü kaydettiğini;
-80’lerin “cheesy” popçuları Hall&Oates’un (bayılırım)
“I Can’t Go For That” isimli şarkılarının bilimum remiksleri ve farklı versiyonlarıyla yeniden dans pistlerinin ve radyoların gözdesi olduğunu; Biliyor muydunuz?

Brit ödüllerine dikkat!

İngiltere’nin ve müzik dünyasının en prestijli ödülleri kabul Brit Ödülleri adayları açıklandı. Şu anda herkes Oscar’a kilitlenmiş durumda ama ben 16 Şubat’ta yapılacak Brit ödül törenini bekliyorum. Sebebi şu, bu ödül töreninde önceden olmadığı kadar fazla yeni ve indie isim aday oldu. Ben her yıl Brit ödüllerine bakarım ve buradan dünyada hangi trendlerin yayılacağını anlarım. Zira İngilizler dolaylı yoldan trendleri belirler. Trendler şöyle seyahat ediyor. Önce Avrupa’nın muhtelif yerlerinden çıkan trendler Londra’ya geliyor, oradan New York ve Los Angeles’a yayılıyor. Sonra dev pop ve eğlence dünyası akımları olarak Avrupa’ya geri dönüyor. Biraz hava bülteni gibi oldu ama durum budur. O yüzden müzikle ilgili olanlara bu ödül törenini izlemelerini tavsiye ederim. Bu ödül töreninde özellikle de kadınlar arasında mücadele büyük. Pixie Lott çıtır popçu, Bat For Lashes indie abla, Florence and the Machine alternatif rockçı, Lily Allen yeni nesil popstar olarak çarpışıyorlar. Diğer dalları ve bu dallardaki adayları merak edenler hemen şuraya: brits.co.uk




CUMARTESİ ALBÜMÜ
Hillside Su Feel Good Vol 3.

Otel, bar, kulüp, kafe ve buna benzer mekanların konseptine uygun bu tip derlemeler genellikle insanda “Bu değersiz bir şey” hissi yaratıyor. Çünkü üzerinde bir marka görüyorsunuz. Halbuki bu tip derlemeler içinde çok başarılı olanları ben elime geçince saklar arada çıkarır dinlerim. Buna iki örnek vereyim. Biri New York’taki Tribeca Grand otelinin derlemesi. İkinci örnek Taksim’deki Point Hotel’in zamanında yaptırdığı bir albüm. Tansu Kaner’in hazırladığı bu albümde günün 24 saatinden sesler ve melodiler, otelin günlüğü gibi bir anlayışla verilmişti ve tamamen orijinal bir işti. Hillside Su otelinin hazırlattığı Feel Good albümlerini de severim. Bu üçüncüsü de gayet şık. İnsanda tatile çıkma fissi yaratıyor. Favorim Afterlife’ın remikslediği Christophe Goze şarkısı “Manana”. Bir de son şarkı olarak Empire of the Sun’dan “We are the People” var.
Bu grubu hala tanımayan
varsa insanlık namına hemen harekete geçsin.

KLASİK
Judas PriestOriginal Album Classics

Geçenlerde Grammy’ler sahiplerini buldu. Metal tarihinin en baba gruplarından Judas Priest de en iyi metal performansı dalında ödül aldı. Columbia bir süre önce “Original Albüm Classics” adı altında bir seri yayımlamıştı. Bu seriden Judas Priest’in beş CD’lik box set’i Türkiye’de satılıyor şu anda. “Sin After Sin”, “British Steel” (favorimdir), “Turbo”, “Painkiller”, “Angel of Retribution” albümleri bu sette var. Artık tarih oldular dediğimiz anda birleşip turneye çıkmış, Türkiye’ye de gelmişlerdi. Şimdi de Grammy aldılar. Vallahi bravo.