Mehmet Tez

Mehmet Tez

mehmet.tez@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Bazı gruplar, sanatçılar, müzik türleri hatta sound’lar, bazı semtlerle özdeşleşir. Kadıköy’ün bir sound’u varsa onu icat edenlerden biri Kesmeşeker olmalı

Kadıköy’e 1980’li yılların ortalarından beri gelip giderim. Önceleri o zamanların İstanbul’undaki her müziksever gibi Akmar’a kaset doldurtmaya gelirdik. Mesele sadece kaset doldurtmak değildir elbette. Sizin gibi yağmur çamur demeden Rush, Camel, Alan Parsons, Budgie, Venom kaseti doldurtmaya gelmiş birilerini bulup iki laf etmek vardır işin içinde. Tanımadığınız insanlarla yıllardır tanışıyor gibi muhabbete girersiniz, çünkü müzik en güçlü paylaşımdır. Ne dil ne ırk dinler. Siyasetin falan ortadan kalktığı çok güzel alanlardır bunlar.

Haberin Devamı

Kadıköy’e sonraki yıllarda müzisyenlik yapıp cover gruplarında çalarken de gelip gittim. Burada bir sürü müzisyen arkadaşım oldu. Onlarla Kadıköy stüdyolarında provalar yaptım. Geceledim, sabahladım. Orada, burda sürttüm. Bir Kadıköylü olamadım ama sokaklarında çok zaman geçirdim.

Yıllar sonra evimi buraya taşıdım. Burada evlendim. Çocuğum burada doğdu. Benim için yıllar içinde yavaş yavaş içine girdiğim sahiplendiğim bir yer Kadıköy. Kadıköy ruhu diye bir şey var ya hani. Ben şimdi bu ruh halini size anlatamam. Çünkü daha iyi anlatanlar varken bana düşmez. Kaybedenler Kulübü’nü dinleyin mesela. Veya Kesmeşeker dinleyin. Hiç dinlemediyseniz bakın yeni albümü “Kadıköy” var. Onunla başlayın. Geriye doğru gidin.

Bir ‘Kadıköy’ albümü

10’uncu stüdyo albümü

Cenk Taner’in müzikal tarihi herhalde Kadıköy’ün de gayrıresmi tarihidir. “Kadıköy’de çok güzel solduk biz” adında bir şarkı yapmış Cenk Taner. İşte o şarkıyı dinlerseniz mesela bu semtin psikolojisini biraz daha iyi anlayabilirsiniz. Veya “Az Ya Da Çok” var. O da olur bak.

Ada Müzik etiketiyle yayınlanan albümde 10 şarkı var. Söz ve müzikler Cenk Taner’e ait. Basta Canay Cengen, vurmalılarda Gökhan Özcan eşlik ediyor. Kesmeşeker’in kurulduğu 1990’dan bu yana 10’uncu stüdyo albümü bu.

Kesmeşeker’in şarkıları insanlardan bahseder ama o insanları Kadıköy’de

Bir ‘Kadıköy’ albümü
görür. Bazen de Kadıköy’den görür. Gidenler, kalanlar, terk edenler, terk edilenler hep Kesmeşeker’in şarkılarındadır. Günlük yaşamda olan biten, sokakta ya da haberlerde gazetelerde gördükleriniz de şarkılarında yer alır ama hep Kadıköy’den görüldüğü gibi. Oraya ne kadar etki ettiyse
o kadar.

Haberin Devamı

Kesmeşeker’in en iyi yanlarından biri dönemsel doğrularla, yanlışlarla, güzel ve çirkinlerle alakası olmaması. Kesmeşeker’in klasman dışı ve türler üstü olmasının nedeni de burada gizli.

Albümün sound’undan biraz bahsetmek gerekirse, bana bir önceki albüm “Doğdum Ben Bu Memlekette”nin aksine, Kesmeşeker’in ilk zamanlarını hatırlattı. Temiz kusursuz, güçlü bir sound değil, daha bir prova stüdyosu sound’u. “Dipten ve Derinden” gibi, “Aşk ve Para” gibi. ‘90’larda bir bara gittiğinizde sahnede çalan bir grup gibi.

“Az Ya Da Çok” unuttuğumuz bir şeyi gitar solosunu hatırlattı. “Keçi” reggae beat’leri üzerinde gezinen, ama bu hafiflik içine ağır sözler döşeyen bir şarkı. “Kadıköy’de Çok Güzel Solduk Biz” albümün ilk dinlemede “Az Ya Da Çok” ile en çok dikkat çeken şarkısı. “Önce Nar, Sonra Pancar”, “Sonbahar”, “Litra”yı hep yüzünüzde bir gülümsemeyle dinliyorsunuz.

Haberin Devamı

“Dahi Çocukları Düşlerinden Vururlar” geçtiğimiz birkaç yılda yaşanan toplumsal dalgalanmalarla ilgili. “Kadıköy’de Zen” albümde Kadıköy’ü anlatan en iyi şarkılardan biri.

Bugün Kadıköy bambaşka bir yer olmaya doğru gidiyor. Ama temelde aynı ruhu koruyor. Çok göç alıyor ama buraya gelenleri de dönüştürüyor. Daha fazla Kadıköylü var artık. Yeni insanlar, yeni hikayeler... Cenk Taner ve Kesmeşeker’in daha anlatacak çok hikayesi var.

Bu sefer oldu galiba

Bir ‘Kadıköy’ albümü


- “LIttle Dark Age” - MGMT

MGMT dinleyenler zamanının çok ötesindeki (kimine göre zamanın tam da ruhu olan) ilk albüm “Oracular Spectacular”ın ardından gelen albümleri hep büyük bir beğenme arzusuyla dinlediler. Ama aynı tadı alamadılar. 2018’de yeni albüm geliyor. Yayınlanan iki şarkı da “galiba bu sefer olacak” dedirtti. “Little Dark Age” new wave etkilerinin aşikar olduğu hayli melodik ve karanlık bir şarkıydı. “Hand It Over”da romantik baslar, ‘70’lerin inceden funk gitarı ve synthesizer’ın uyumu var. Sinyaller iyi. Bilginize.

Meraklısına iç karartıcı diziler

Şöyle gökyüzünün karanlık, bulutlu, kasvetli olduğu küçük bir kasabada geçen suç hikayelerine odaklanan dizilerden bahsediyorum. Yavaş yavaş giderken bir anda hızlanan olay örgülerinden. Sıradan insanların hayatlarını eşeledikçe ortaya çıkan inanılmaz olaylardan. Hollywood tipi klişe anlatımlara teslim olmamış, kamera açısıyla, casting’iyle merak uyandıran yapımlardan. Siz de benim gibi bu tip işlere ilgiliyseniz üç tane önereyim.

Bir ‘Kadıköy’ albümü


1- “Glacé” Netflix’in Fransız yapımı. Karlı dağların arasındaki bir kasaba, bir hapishane, bir seri katil ve birbirine bağlanarak gelişen olaylar.

2- “Hinterland” Bu üç sezonu olan diziye hâlâ denk gelmemiş olabilirsiniz. Galler’de denize bakan uçurumlar, küçük bir kasaba ve sırlar. Her bölüm başlayıp biten bir hikaye.

3- “Disparue” Nice’te geçen bu Fransız yapımı, bir yaz akşamı müzik festivaline gitmek üzere evden çıkan ve geri dönmeyen genç kızın hikayesiyle açılıyor. Onu arayan ailesi, sonunda bambaşka yerlere çıkabilir.