Mehmet Tez

Mehmet Tez

mehmet.tez@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Brezilya’nın Almanya’dan yedi gol yemesinin, sahada tek bir varlık gösterememesinin ardından memlekette genel tepki şu oldu:
Makine gibi yetiştirilen ruhsuz Almanlar, sıcakkanlı Brezilya’yı ezdi geçti, üstelik bir de aşağıladı. Efendim yedi gol de atılır mıymış, favelalardaki çocukları ağlatmışlar vesaire vesaire...
Bu maçın sonucundan bir tür ezik edebiyatı, zavallı Brezilya romantikliği, duygusuz Almanlar retoriği çıktı. Öyle ki bu retoriği bir adım öteye götürdüğünüzde bu insanlıktan nasibini almamış Almanlara üzülmeye başlıyorsunuz. “Yazık bak biz ne güzel duygusalız, sıcakkanlıyız hem sevinci hem üzüntüyü uçlarda yaşıyoruz. Yaşamak bizimkisi gibi olur. Bunlar hep makine gibi...”
Brezilya Hollanda’dan da üç yedi. Almanya Arjantin’i yenip şampiyon oldu hâlâ aynı tepki: “Sevinmeyi bile bilmiyorlar, biz olsak ne biçim sevinirdik...”
Sorunun temeline tarihsel geri kalmışlığı koy, işin içine sıcakkanlılığı ekle, böylece her derdine deva bulursun. Çalışmasan da olur, nasılsa en kral sensin. Tipik bir üçüncü dünya bakış açısı.
İşin ilginci, bu bakış açısı global markaların da benimsediği ve desteklediği bir tür pazarlama siyaseti.
Üçüncü dünya ülkelerinin kendilerini iyi hissetmesi ve tüketmesi lazım. Onları pohpohlamanın en şahane yolu da “Siz fakir ve gelişmemiş kalın, böyle daha güzelsiniz” fikrini herkese benimsetmek.
Reklamlara bakın. Futbol bu reklamlara göre ancak ve ancak gettolardan, mahalle aralarındaki arsalardan, kaosun, fakirliğin, geri kalmışlığın içinden yükselebilir. Fakir ama umutlu çocuklar dev futbol arenasında kendi içlerinde saklı cevheri bularak yükselecekler. “Avrupalının her şeyi var ama onda olmayan şey de bende işte...” inancı. Buna bir de kutsal bir gurur, ilahi bir adalet havası kattınız mı tamam.
Bu reklamlarda sabahtan akşama çalışıp ter döken Almanlar yok. Gün ağarmadan antrenmana giden, affedersiniz eşek gibi çalışan Hollandalılar da, Belçikalılar da (bence şahane futbol oynadı Belçika)...
Brezilyalı gazeteci Pepe Escobar, “Almanlar Bahia’daki kamplarında sabah akşam çalışırken, Brezilyalılar birbirlerine yeni saç modellerini gösteriyordu” diye anlatıyor, Brezilya’nın son yıllara yayılan yanlış politikalarını eleştirirken. “Brezilya’nın çalışmaya ihtiyacı yok çünkü onlar Brezilyalı, kazanmak için Brezilyalı olmak yeter, daha ne olsun...”
Almanlar 2002’de Brezilya’ya finalde 2-0 yenildikten sonra ne yaptılar biliyor musunuz? Çalıştılar. Sistematik bir şekilde yeni spor okulları açarak, futbol eğitimini ciddiye alarak yeni bir nesil yetiştirdiler. Brezilya ne yaptı? Hiçbir şey. Geleceğe yatırım gereksiz çünkü zaten gettolar var. Yaşasın fakirlikten doğan futbol. Cepten yiye yiye geçen on yılların ardından sonuç: 7 gol. Hem dersini çalışmamışsın, hem sinirlisin, hem kibirlisin. Bana cennet vatanı hatırlatıyor bu tablo.
Escobar, bu sonucu memleketindeki siyasetçilerin ve işadamlarının vizyonsuzluğuna, beceriksizliğine ve kibrine bağlıyor.
Ve asıl kazananı açıklıyor: Vergiden muaf 4 milyar dolarlık kazancıyla FIFA. Başkan Dilma Rousseff’in fakir fukaranın vergisiyle dünya kupası tesislerine ve statlara harcadığı 13.6 milyar doları paylaşanlar da kazançlı.
Kaybeden elbette fakir, eğitimsiz, geri kalmış, geri bırakılmış, elinden artık futbol sevinci de alınmış gariban Brezilyalılar.
***
Benim artık “Sıcakkanlılık ne güzel şey” edebiyatına karnım tok. “Fakir fukarayız, başarısızız, hiçbir varlık gösteremiyoruz ama sevinmeyi, yaşamayı biz biliyoruz” kandırmacasını görmek, duymak istemiyorum. Bunlar 7 golle tarihe karıştı.
Ne “Yaşamayı biz biliyoruz” uyutması, ne de “Dünya bize kumpas kuruyor” saçmalıkları. Sporda, müzikte, kültürde, eğitimde, siyasette, dış ilişkilerde, ekonomide...
Çalış, geleceğe yatırım yap, sonra nasıl sevinileceğini herkese gösterirsin.
(Not: Bu yazıyı yazarken Brezilyalı gazeteci Pepe Escobar’ın 10 Temmuz tarihli “The fall of a superpower” isimli makalesinden faydalandım.)