Mehmet Tez

Mehmet Tez

mehmet.tez@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Daft Punk’ın 21 Mayıs’ta piyasaya çıkacak yeni albümü “Random Access Memories” iTunes üzerinden ücretsiz stream edilmeye başlandı. Daft Punk sihirli formülü bulmuş, simyacı misali disco’yu altına çevirmiş

Hani ikinci el plakçılarda ya da eskicilerde yerdeki kutularda duran “üç tanesi beş lira” tadında plaklar vardır. 70’lerin adı sanı pek bilinmeyen İtalyan, Fransız ve Alman disco plakları. Bob Dylan’lar, Beatles’lar, Led Zeppelin’ler, baş köşede yüksek fiyatlara alıcı beklerken bunlar yerlerde sürünür. Üzerlerinde apartman topuklu kadınların abartılı makyajlar, kabarık saçlar ve dönemin ışıltılı şuh kıyafetleriyle dans ettiği, kimi zaman sahilde sere serpe yayıldığı, zamanla yırtılıp pırtılmış ezilmiş plaklar...
İşte onları bulunca alın bence, çünkü önümüzdeki bir-iki yılda çok değerli olabilirler. Daft Punk’ın uzun zamandır beklenen ve belki de yüzyılımızın en büyük lansman kampanyasıyla karşımıza çıkan yeni albümü “Random Access Memories” o yıllara saygı duruşu niteliğinde.
2010’ların ana akım dans müziğini yine Daft Punk belirleyecek. Ve bu akımın adı hiç şüphesiz disco...

* Daha ilk şarkıdan itibaren (“Give Life Back To Music”) disco ritmine kilitlemiş Daft Punk bu albümü ve sonuna kadar da vazgeçmiyor. Zaten 70’lerin İtalyan disco prodüktörü Giorgio Moroder için dokuz dakikalık bir şarkı yapılması bile (“Giorgio by Moroder”) durumu anlamaya yeterli. Moroder’ın (bugün 73 yaşında) kendini ve disco yıllarını anlattığı konuşmanın ardından başlayan bir disco klasiği adeta. Ben Moroder’ı ve şarkıyı dinlerken Cerrone’u da hatırladım.
O yılların efsane Fransız disco prodüktörü kendisi. “Supernature” isimli disco hit’ini dinleyin, ne demek istediğimi anlayacaksınız.
* “Game of Love”, “Discovery” albümündeki “Something About Us”ın izinden gitmiş (buradaki klarnet soloyu Hüsnü Şenlendirici atsa enteresan olurmuş). Daft Punk, tempolu şarkıların ardından “interlude” tarzında moody şarkılar sıkıştırmış araya. “Within” bunlardan biri. The Strokes solisti Julian Casablancas’ın söylediği “Instant Crush” ise albümün ikinci hit’i olur. (İlkinin ne olduğunu hepimiz biliyoruz sanırım. Pharrell Williams vokaliyle “Get Lucky”.)
* “Touch”, albümün 70 üzeri katılımcılarından bir diğeri olan şarkıcı, besteci ve söz yazarı Paul Williams’ın vokaliyle geliyor. Saykodelik bir intro’nun ardından disco ritimlerine emanet etmişler bizi. İnsan kendini “Aşk Gemisi”nde ya da Club Med’de gibi gamsız tasasız hissediyor (2011 tarihli “Paul Williams Still Alive” isimli belgeseli de izleyin).
* “Beyond”, tipik bir Daft Punk şarkısı. Romantik-elektronik “beat”ler... Bu albümün geneli düşünüldüğünde deneysel diyebileceğimiz “Motherboard”un ardından prodüktör Todd Edwards’la yapılan “Fragments of Time” geliyor. Şahane bir soul şarkısı.
* Daft Punk geçmiş albümlerinden farklı olarak bu albümde çok daha fazla canlı kayıt kullanıyor. Davullar, baslar, gerçek zil ve trampet çok yakışmış. Funky gitarları meşhur disco ekiplerinden Chic’in gitaristi Nile Rodgers çalıyor (Daft Punk’ın 60’ın üzerindeki üçüncü katılımcısı).
* Panda Bear ile birlikte kaydedilen “Doing It Right” albümün ilk görüşte âşık olduğum iki-üç şarkısından biri. Gizli hazineleri keşfetmeyi sevenler için.
* “Contact” güzel bir kapanış parçası. Bu albümde gelenek olduğu üzere uzunca bir intro’nun ardından dile geliyor. Elektronik uzay diskosu kafaları. Daft Punk’ın en sevdiği şey.
Ben bu albüme resmen bayıldım. Turnesi ve şovları nasıl olacak hayal edince bile fena oluyorum. Daft Punk sanki uzun zamandır üzerinde çalıştığı formulü bulmuş, simyacının metali altına çevirmesi misali disco ve elektronik müziği canlı çalınan enstrümanlarla vücuda getirip altın eylemiş ve bu albüme koyarak önümüzdeki yıllara imzasını atmış.
Bundan sonra uzunca süre bu albümden şarkılar radyolarda dönecek, remiks partilerde ve kulüplerde çalınacak, eve yeni alınacak ses sistemlerinin kalitesi bu şarkılarla ölçülecek (şahane bir sound var gerçekten), defilelerde bu albümden faydalanılacak, reklamlarda bu albümden şarkıların kıytırık taklitleri ve replikaları duyulacak. Suyu çıkmadan dinleyin, tadına varın derim. Küçükken kar yağdığında kendini hemen sokağa atan ve “kar başkaları tarafından bozulmadan ilk ben oynayayım” diyen tiplerdenseniz ne demek istediğimi anladınız.

Haberin Devamı

“Get Lucky”yi hit yapan şey

Haberin Devamı

Albümün tartışmasız ilk hit’i.
Bu şarkı insanda “Ne var bunu ben de düşünebilirdim” hissi yaratıyor. Zaten hit şarkıları hit yapan da budur. Pharrell Williams’ı bulmuşken bırakmamışlar, “Get Lucky”den başka bir şarkı daha söyletmişler. “Lose Yourself to Dance” de şahane bir mid-tempo disco şarkısı. Pharrell Williams’ı N.E.R.D. kadrosunda da pek severdik. Daft Punk onu şahane kullanmış. (Bu arada Williams’lı N.E.R.D.’ün 2003’teki “Daft Club” albümünde yer alan “Harder Better Faster Stronger” remix’ine hâlâ bayılırım.