Mehmet Tez

Mehmet Tez

mehmet.tez@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Ferdi Özbeğen “Kaybedenler Kulübü” filmindeki “Dilek Taşı” şarkısıyla ilgili “Benim şarkım en güzel sahnede” demiş. Kaan Çaydamlı ve Mete Avunduk: “Ümit Besen, Orhan Gencebay yüksek rakamlar istedi. Sadece Özbeğen ‘Alın, kullanın’ dedi”

“En güzel sahnede benim şarkım var”

Ferdi Özbeğen’in vefat ettiği gece bir baktım Twitter’da bir “Dilek Taşı” ve “Kaybedenler Kulübü” çılgınlığı yaşanıyor; dünya çapında trending topic “Kaybedenler Kulübü”. Meğer Kanal D’de oynuyormuş film. Valla güzel bir anma. Zira yeni kuşak için Ferdi Özbeğen artık bu filmdeki “Dilek Taşı” şarkısıdır.
Mete Avunduk’u aradım. Bu şarkı hakkında bir konuşalım, iki lokma da bir şey yeriz hem dedim. Sağolsunlar kırmadılar, standart.fm’deki programlarından önce Kaan Çaydamlı’yla da buluştuk “Dilek Taşı” muhabbeti yaptık. Laf lafı açtı.
Ferdi Özbeğen hafızalardan çıkıp gitmişti. Kolay unutan milletiz. Akşam yat, sabaha her şey sıfırdan başlıyor. Özbeğen uzun süredir kanserdi ama son yıllarda Taksim’de yeniden program yapmaya başlamış ve kendi meşrebince bir geri dönüş yaşamıştı.

Haberin Devamı



“En güzel sahnede benim şarkım var”

“Kaybedenler Kulübü”nün yaratıcıları Mete Avunduk (soldaki) ve
Kaan Çaydamlı “Dilek Taşı”nı hep çaldıklarını söylüyor.

İngilizce-yerli ayırımı
Galiba onu yeni kuşağa tanıtan, eskilere de hatırlatanlardan biri “Kaybedenler Kulübü” filmi oldu. Mete ve Kaan bu şarkıyı eskiden beri çaldıklarını söylüyor.
Kaan bu şarkıyı 70’lerin sonunda ilk ünlü olduğu zamanlarda duymuş. Aklında o zamanlardan beri yer etmiş. “Bir gün radyoya giderken kendimi bunu mırıldanırken buldum” diyor. Sonra plağı alıp getirmiş ve çalmaya başlamışlar. “Herkesten farklı tepkiler geliyordu. Kasımpaşa’dan bir kahveden arıyorlardı, yurtlardan, evlerden... Bu yeni bir şeydi” diye anlatıyor.
“Arabesk dönemini hatırlıyorum. Ortalık yıkılırdı ama insanlar arabesk diye bir şey yokmuş gibi davranırdı. Sokaklar inler ama evlere, televizyona, radyoya girmezdi arabesk. 80’lerin sonunda, 90’ların başında radyolar kutuplaşmıştı. Türkçe çalan yabancı çalmaz, yabancı çalan Türkçe çalmaz. Biz bu ayrımı ortadan kaldıran programlardan biri olduk. ‘Dilek Taşı’ çalmak istiyorduk, Orhan Gencebay çalmak istiyorduk ve çalıyorduk. Çaldığımız diğer yabancı şarkıları dinleyen bunu da dinler diyorduk. ‘Neden Saçların Beyazlamış Arkadaş’ çalardık mesela.
Hemen telefonlar başlardı.”
Hakikaten bu ayırım vardı. İngilizce-yerli ayırımı ve kutuplaşması. Kaan’a göre 2013’te hâlâ da aşılabilmiş değil.
“Türkçe çalmayız” diyenlere de hafiften dokundu ne yalan söyleyeyim.
“Radyo Eksen, duydum ki yerli müzik de çalacakmış” diye anlatıyor, “Ama ‘saykodelikleri’ çalacakmış. Saykodelik Türk popu... Yok ki aslında böyle bir kategori. 60’larda esrar serbest miydi ki saykodelik rock olsun Türkiye’de. Anadolu pop ya da Anadolu rock diyelim. Neticede hit şarkılar bunlar.
O zamanın hitleri. Ayrıca Türkçe şarkı çalmamak hazımsızlıktır. Bunca yıl sonra da çalıp ‘ama sadece saykodelikleri çalıyoruz’ demek de snobluk.”
Elçiye zeval olmaz, benden aktarması...
“Hakkını veriyor diye çaldık”
Aslına bakarsanız Türkiye müziği ne çektiyse yerli yabancı ayırımından çekti. Hepimiz bu ikili ayrımın tarafı olduk. Halbuki müzik türü diye bir şey yok ki, iyi müzik
ya da kötü müzik var. Kaan anlatıyor:
“Biz bu albümleri çaldığımızda nostalji falan yoktu. ‘Bunları çocukken dinlerdik, hey gidi günler’ diye de çalmadık. Güzel albümdür Ferdi Özbeğen’in albümü, caz gibidir o riff’ler falan. Güzel diye, hakkını veriyor diye çaldık. Ümit Besen’in de kendi içinde güzelliği var, hikayesi var. Coşkun Sabah çalmadık mesela hiç. Kötü bulurduk çünkü. Cengiz Kurtoğlu’na da bir-iki kez elimiz gitti ama onu da hiç çalmadık.”
Film için müzikleri toplarken Ümit Besen ve Orhan Gencebay’a da gitmişler.
“Ümit Besen’den ‘Okul Yolunda’yı istedik. Bizden acayip paralar istedi. ‘Eyvallah, sağol abi’ dedik, yürüdük. Orhan Gencebay’dan da şarkı istedik, olmadı. Ferdi Özbeğen ‘Alın, kullanın’ dedi. Sonra izlemiş. ‘Filmin en güzel sahnesinde benim şarkımı kullanmışsınız, daha ne olsun’ demiş yönetmene. Sağolsun.”
Acaba Ümit Besen ve Orhan Gencebay pişman olmuş mudur bilemem.
Ferdi Özbeğen’le ilgili bir şeyler yazayım dedim. “Şöyleydi, böyleydi” demek yerine böylesi güzel geldi. Allah rahmet eylesin.
Michael Jackson 2009’da öldüğünde “İşte 20’nci yüzyıl şimdi sona erdi” diye yazmıştım. Bu ara o kadar çok giden var ki, bizim 20’nci yüzyıl da hafiften bitti galiba. Ama dram yok, 21. yüzyılda cümleten neşe, sağlık, afiyet...

Haberin Devamı

“En güzel sahnede benim şarkım var”

Haberin Devamı

1978’de 45’lik olarak basılmıştı
Sözleri Ali Tekintüre’ye, müziği Gülden Karaböcek’e ait “Dilek Taşı” ilk kez 1978 yılında Elenor Plak tarafından basılan aynı adlı 45’likte yer aldı. Şarkı aynı yıl Ferdi Özbeğen tarafından yorumlandı ve bu haliyle yıllar içinde tanındı.

Acaba şimdi neredeler?

* Ben çocukken mahallede herkesin ölüp bittiği yeşil gözlü, uzun saçlı esmer kız.
* Parktaki basket sahasında sırf topumuzla oynamak için bizi yalandan takıma alan bıçkın basketçi abiler.
* Ortaokulda göz göze gelmeye bile korktuğumuz büyük sınıflardaki ulaşılmaz ablalar...
* Tophane’de insanların yolunu kesip onlara caribou geyiklerinin neslinin tükenmeye başladığını hep aynı cümlelerle anlatan deli kadın (Şimdiki Münferit’in önünde dururdu)...
* Tarık Tarcan, Engin Koç, Fulden Uras, Eray Özbal, Levent İnanır ve 80’lerin sonu 90’ların başında Türk filmlerinde yer alan muhtelif isimsiz oyuncular...
* Ericsson 388, Nokia 9110...
* Napa denen ve 90’larda moda olan derimsi, içi kürklü, herkesin üzerinde bir tane
olan montlar...

PAZAR ALBÜMÜ

“En güzel sahnede benim şarkım var”

“Clash the Truth”-Beach Fossils

Efendim 60’lar geri dönüyor. Daha doğrusu Kaliforniya sahillerinin sörf müziği geri dönüyor. Bir Beach Boys yok henüz piyasada ama irili ufaklı gruplar türedi. Beach Fossils bunların başarılı olanlarından. Ama sanmayın ki sörf yapıyor bu gruplar. Beach Fossils gibi 2009’da New York’ta kurulanları da var. Bu bir tür “sahil kafası” diyelim. Her neredeysen orada yaşanan bir “kafa”.
“Clash The Truth” teknik olarak “Türkiye sahillerinde Sortaç dışında da dinlenecek şeyler olduğuna inanıyorum” diyenler tarafından memnuniyetle karşılanacak bir albüm.
Bu pazar plaj hayallerine dalmak isteyenlere.

İTİRAF EDİYORUM

* RTÜK yönetmeliğindeki “göğüs ucu” maddesini yazan uzmana sormak istiyorum. Standartlarınız ve ölçüleriniz neler? Kriterleriniz bilimsel mi? Nasıl belirlediniz? İlave “çatal” fıkrası düşünüyor musunuz?
* Alkol kullanımını muhtelif yerlerde yasaklamak için hükümetin sıkça başvurduğu 1942 tarihli “4250 sayılı İspirto ve İspirtolu İçkiler İnhisarı Kanunu” nun hastasıyım. “Zıkkımın kökünü içesiceler kanunu” gibi bir şey. Alkol kullanana ispirtocu muamelesi yapmışlar gibi resmen.
* Konutta yeni ölçüm standardının metrekare yerine metreküp olmasını muhabbetle karşıladım. Yüksek tavan ferahlıktır. Hangi ara ve neden alçak tavana geçti ki insanlık? (“Şirin çatı katı”nızı yemezler artık sevgili emlakçılar. Eğilerek dolaşıyoruz o şirin çatı katlarınızda...)
* Dergicilere, sitelere, hâlâ “Puma Kadınlar” tarzı kategori haberi yapan herkese yeni kuşak adı önerim var: Baby boomer, x ve y’den sonra “Teşvik Cenereyşın”. by RTE & Co. Bu arada Kaan Çaydamlı’dan inci: “Çocuk yapana Allah rızkını verir diyorlar, ne diyosun?” dedim, “Bezini bile vermiyo” dedi bir baba olarak. Kayıtlara geçsin.
* Geçenlerde “Acaba içinde cep telefonu olan ilk Türk filmi hangisi” diye düşündüm. Böyle derin düşüncelere dalıyorum bazen.