Mehmet Tez

Mehmet Tez

mehmet.tez@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Müzisyenler her zamankinden daha girişimci. Will.i.am’in akıllı saat markası var, Dr. Dre’nin Apple’a sattığı dev şirketi, Katy Perry’nin parfümü, Kanye West’in giyim kuşam şeysi. Artık müzisyenlik böyle...

Pharrell’in giyim markası, ayakkabı markası var. Beyonce’nin pek çok girişimi yanında parfümü var. U2, Elevation Partners isimli yatırım şirketini kurdu. AVM’si de var, gökdeleni de... Saya saya bitmez ama şarap işine giren de var, taşımacılığa da, uçak alıp charter’a başlayan da, sanat simsarlığı yapan da, teknoloji firması kuran da...

Haberin Devamı

Moda tabirle bunu “satın almıyorum”

Bir müzisyenin plak şirketi kurmasını, stüdyo açmasını, müzik merkezli bir işe girmesini bu kategorinin dışında tutmak istiyorum. Reklamlarda oynamasını, bir markanın yüzü olmasını da girişimcilik kapsamına almıyorum. Benim derdim girişimcilik, işadamlığı.

Eski dünyada bir müzisyenin, sanatçının patron ya da CEO olmayı isteyeceğini, her gün filanca “avenü”deki ofisine gitmekten, gün boyu toplantılara katılmaktan zevk alacağını, habire telefonda olmak, konferans “call”lar yapmak isteyebileceğini düşünemiyorum. Hayal edemiyorum.

Jim Morrisson yaşasaydı parfüm satmak için bunları yapar mıydı acaba? Freddie Mercury acaba cep telefonu işine mi girmiş olacaktı?
Peki ya Lou Reed spor ayakkabı ya da deri ceket satmaya mı uğraşacaktı? Bob Dylan bugün kendi radyo programını yapıp şarkılarını kaydeden mütevazı bir adam. Leonard Cohen parası bitince yeniden turneye çıkmak zorunda kaldı ama başka işlere girmedi.

Diyorlar ki artık müzisyenler albüm satamadığı için farklı alanlarda faal olmaya mecburlar. Ben moda tabirle bunu “satın almıyorum” arkadaş.

Eskiden de girişimci olanlar vardı. Bu zaman işi değil. Ayrıca albüm satışları iyiyken de sanatçıdan çok bağlı olduğu firma kazanıyor, sanatçı köle anlaşmalara mahkum bırakılıyordu. Adı sanı duyulmamışken çok ucuza attığı imzanın bedelini hayat boyu ödeyen sanatçılar var. Nitekim sistem gene eskiye evriliyor, korsan azalıp dijital müzik kayıt altına alındıkça gelir artıyor ve firmalar yine köle anlaşmalara girişiyor.

“Köle anlaşması yapmayın”

Geçenlerde Prince yeni isimlere bu konuda bir uyarı yaptı ve eserlerin online kullanımı hakkında imza atmadan firmalara daha çok soru sormaya davet etti, “Köle anlaşması imzalamayın” dedi. Benzerini David Byrne bir
süre önce yapmıştı.

Konu uzun ve tartışmaya açık bir konu. Müzik sektörü çok hızlı değişiyor. Yeni ve güncel sandığımız bilgiler anında eskiyor. Klişe saptamalara dönüşüveriyor.

“Zamanın ruhu böyle abi” demeden önce düşünmek lazım. Acaba zamanın ruhundan ziyade insanların ruhu,
karakteri meşrebi ve yaradılışıyla mı ilgili bunlar?

Bazıları farklı oluyor işte. Servet sahibi olmaya uğraşmıyorlar ama isimlerine ve eserlerine paha biçilemiyor.

CD

MASA ÜSTÜNDEN NOTLAR

GOLDEN TICKET - GOLDEN RULES

Outkast’ı severdik. Gittiler, döndüler, hâlâ seviyoruz. Hatta onlara benzeyen şeyler duyunca heyecanlanıyoruz. Golden Rules, İngiliz prodüktör Paul White ve Floridalı MC Eric Biddine’dan ibaret bir ekip. Müzikleri rap, disko, soul ve rock’tan etkilenmiş belli ki. Bütün bunlara farklı bakabilmiş bir albüm, ilk single “Down South Boogie” ile başlansın dinlenmeye.

MAGNIFIQUE - RATATAT

Pek sevdiğimiz, canlı izlediğimizde daha da bayıldığımız progresif rock ekibi Ratatat’ın “Magnifique” isimli albümü 17 Temmuz’da yayımlandı. Bildiğiniz gibi Ratatat gitar ve basla takılan New York’lu iki nerd müzisyen ve bir sürü efekt aletiyle sample cihazından ibaret enstrümantal müzik yapan bir ekip. Albüm öncekilerin devamı niteliğinde, keşifler falan içermiyor.