Mehmet Tez

Mehmet Tez

mehmet.tez@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Bir kısım öbür kısma diyor ki; “Marmaray diye önemli bir hizmete imza atıldı, eyvallah deyip de desteklemek yerine bu itiraz, bu eleştiri, bu burun kıvırma, bu düşmanlık neden?” Yanıt basit...

Kızmaca darılmaca yok

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Somali Cumhurbaşkanı Hasan Şeyh Mahmud ve Cumhurbaşkanı Abdullah Gül Marmaray’ın açılış töreninde...

Milletin yüzde yüzünün vergisiyle yaptığın hizmeti, sana oy vermeyen yüzde 53’ü ezmek, dışlamak için kullanırsan, ha bire “ben” dersen, ha bire “Ak nesiller” dersen, yüzde 53’e sevinmeyi zehir edersen,
e o yüzde 53 de rahatsız olur, kendini dışlanmış hisseder, eleştirir. Adama başka şans tanımıyorsun ki. Ayrıca hem soru sorup hem desteklenemez mi bir iş? İlla tam biat mı şart?
Milletin parasıyla millete hava atıp belediye seçimlerinde kendi partine avantaj elde etme hesabı yaparsan, birileri de “Ayıp değil mi birader, bu ne görgüsüzlüktür” der. Normaldir.
Propaganda yapacağım diye yapılan işi abarta abarta ortalığı bu kadar ayağa kaldırırsan, birileri de çıkıp “Elalem 1969’da kendi teknolojisiyle Ay’a gitti bu kadar ses çıkarmadı, Japonların yaptığı tünelle övünmek komik olmuyor mu?” diye sorar, normaldir.

Tutup zaten yüz yıldır
Rusya üzerinden bağlı olan, birleşmesine dair onlarca proje süregelirken Londra ve Pekin’i “Biz birleştirdik” diye böbürlenirsen birileri de çıkar “Şahane oldu, bir gün Rusya’yı sel alırsa Marmaray çok önemli olacak gerçekten” diye dalgasını geçer.
Normaldir. Kızmaca darılmaca yok.

Haberin Devamı

Alternatif demokrasi ve özgürlük kriterleri

l “South Park” gibi herkesle hiç ayırım yapmadan dalga geçebilen bir
yerli yapımın televizyonlarda sansürsüz ve otosansürsüz izlenebilmesi.
* Memleketin yasa dışı ortamlarını, insanının psikolojisini “Breaking Bad” gibi gerçekçi bir şekilde anlatan bir yerli yapımın televizyonlarda rahatça gösterilebilmesi.
* Yakın tarihteki önemli gelişmeleri “Başkanın Bütün Adamları” filminde olduğu gibi mertçe ele alabilecek yerli bir yapımın sansürsüz izlenebilmesi.
* Siyasetin içyüzünü “Borgen”de ya da
“House Of Cards”da olduğu gibi her yönüyle anlatabilecek bir yerli yapımın izlenebilmesi.
* Polisin ve ordunun içyüzünü “Münferit olaylar bunlar” demeden anlatabilecek bir yerli yapımın vizyona girebilmesi.

Haberin Devamı

Japon malı-Çin malı

* Japon malı teknolojisiyle şaşırtır, Çin malı “aynısını daha ucuza” yapmasıyla.
* Japon malı pahalıdır, Çin malı ucuz.
* Japon malı kaliteli anlamında kullanılır, Çin malı kalitesiz anlamında.
* Japon malı ve teknolojisi memlekette “mucizevi” olarak algılanmıştır. Çin malı mucizeyi “Aynısını yapmış adamlar” noktasında yaratır.
* Japon malı giderek azalmaktadır, Çin malı çoğalmakta.

Lou Reed’i anmak için yapılabilecek 5 şey

1. “Transformer” albümünü dinleyin. Tamam Velvet Underground’ları da dinleyin ama “Transformer”ı baştan sona sindire sindire dinleyin bir.
2. “The Velvet Goldmine” filmini izleyin. 70’lerin başında Lou Reed ve David Bowie hangi âlemlerdeydi bir göz atın. Gündemin dışına çıkın biraz. Hayat günlük çekişmelerden ibaret değil.
3. Will Hermes’in yazdığı
“Love Goes to Buildings on Fire: Five Years in New York That Changed Music Forever” kitabını bulun/indirin
ve şöyle bir karıştırın. New York’un 70’lerdeki punk âlemine zamanda bir yolculuk misali.
4. Reed’in Twitter hesabını izleyin, Facebook sayfalarında gezinin. Fotoğraflar, şarkılar... Paylaşmış işte bir şeyler son zamanlarında kendince Lou Reed üstad da...
5. Günün sonunda sokağa çıkıp yürüyün, kulaklığınızda da “Satellite of Love” olsun.

Haberin Devamı

PAZAR ALBÜMÜ

“Reflektor” Arcade Fire

Ben çocukken durum şuydu. Belli gruplar ve isimler vardı. Belli bir tarzları vardı. Onları severdik ya da mesafeli dururduk ama ne olduklarını, ne yaptıklarını bilirdik. Led Zeppelin’in iki albümü arasında dağlar kadar fark olmaz. Thin Lizzy bir albümde rock, diğerinde caz yapmaz; Oasis’in bir albümü brit diğeri reggae olmazdı.
Şimdi pek öyle değil. Gruplar her albümde farklı yerlere savrulabiliyor. Bir albümünü sevdiğiniz bir grubu sonraki albümünde tanıyamıyorsunuz.
Arcade Fire’ın uzun zamandır “Yeni videosu internete düştü” tarzında pazarlanan, dev bir film/klip olarak ücretsiz stream edilebilen (bkz. “Black Orpheus” filmi) yeni albümü bana bunu düşündürdü.
Çok fazla sound ve tarz barındırıyor. Ve her şeyden önce bir “Funeral”, bir “Neon Bible” değil. Prodüktör James Murphy grubu elektronik şarkılar yapan bir indie pop/rock ekibine dönüştürmüş. Albüm müzikalite üzerinden yüksek notu hak ediyor ama benim bildiğim Arcade Fire bu değil. Ha onların da çok umurundaydı o ayrı.
Dünya basını bayıldı.
Yere göğe koyamadı. Zevkle dinleyebilirsiniz, estetik açıdan ters bir şey yok. Ama bunları da düşündürüyor.