Mehmet Tez

Mehmet Tez

mehmet.tez@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Yok yok, benim derdim CHP’yi eleştirmek, muhalefet öğretmek falan değil. Ne haddimize. Sadece bir konuda görüşümü belirtmek istiyorum. Yalnız dwa değilim, hayli kalabalık bir topluluğun görüşünü aktarmak benimkisi. Gene ne yaparlarsa yapsınlar.

CHP bir süredir taksicilerle birlikte pozlar verip, UBER’i bu ülkeden kovacağız mesajları veriyor. Bu tavrıyla da herhalde bir yerlerde oylarını artırmayı (!) amaçlıyor.

Üzgünüm ama bu şekilde bırakın oylarınızı artırmayı, olanları da kaybediyorsunuz. Bugün Türkiye’de taksiciler tarafından mağdur edilmeyen bir kişi dahi bulamazsınız. Vatandaş yazık taksicilere demek yerine beter olsunlar diyor. Kimsenin taksici savunacak hali yok. Bir iyilik yapmak istiyorsanız, nasıl olacak bilmiyorum ama taksileri adam edin, düzeltin, çağa uydurun. Buna çalışın. İşini iyi yapanları kovmakla tehdit etmek yerine, taksilerin doğru dürüst hizmet vermesini sağlayın. İnsan kalitesini yükseltin. Eğitin. Kim daha iyiyse vatandaş onu tercih etsin. Bunları yapamayacaksanız da o zaman ilişmeyin. Taksicileri kazanayım derken “müşterilerini” kaybediyorsunuz. Seçmenini bu kadar anlamayan, tanımayan, sahiplenmeyen parti dünyada az bulunur. İşte böyle okurlar. Kötü muhalefet insana UBER savunduruyor.

Haberin Devamı

Tarih 1912, lüfer yok

Ahmet Rasim’in “Şehir Mektupları” adlı kitabına sardım bu aralar. Tatlı tatlı hayatın içinden yazıyor Ahmet Rasim. 1912’yi düşününce Balkan Harbi, Osmanlı’nın son günleri, adım adım Birinci Dünya Savaşı’na giden gündem aklımıza geliyor ama hayat siyasi ve askeri dönüm noktalarından ibaret değil. Ahmet Rasim gibi gazeteci/yazarlar günlük hayatın içinden yazarak o günlere ne güzel ışık tutuyorlar. Onlar olmasa ülkede savaşlar ve siyaset dışında bir şey konuşulmuyor sanılacak. Mesela lüfer yok, kökü kurudu meselesi birkaç yıl önce gündeme gelen bir konuydu. Ama işte bakın, Ahmet Rasim’den öğreniyoruz ki 1912’de de lüfer yokmuş şehirde. Çok pahalıymış fiyatı. İstanbulluların kayıtsız kalamayacağı tek balık diye anlattığı lüferi balıkçıdan nasıl sıkı pazarlıkla almaya çalıştığını ayrıntılarıyla yazmış Ahmet Rasim. Bunu okuyunca bende bir sevinç bir memnuniyet. Bazı şeyler hiç değişmiyor. Ne olursa olsun bazı gelenekler hep yaşıyor. 1912’nin günlük yaşamı, esnafı, lokantaları ve müdavimleri aslında şimdikilerle ne kadar da aynı.

Haberin Devamı

Hayata olumlu tarafından bakmak!

Bundan sonra sadece ama sadece Türkiye’den daha az gelişmiş, daha az medeni, daha fakir, daha betonlaşmış, daha az özgür, daha hukuksuz, daha adaletsiz, siyaseti daha tıkalı, daha kötü yönetilen, halkı daha mutsuz, eğitimi daha kötü, kadınlarına ve çocuklarına daha kötü davranan ülkelere seyahat etmeye kadar verdim. İnsan böyle durumlarda memlekete döndüğünde bir seviniyor, bir seviniyor sormayın. Ne pasaport kuyruğu asabiyeti ne havaalanı çıkışı taksici gerginliği, ne suratınıza çarpan sigara bulutu, ne kronik karamsarlık. Hepsi kaybolup gidiyor. Toprağı öp geç.