Mehmet Tez

Mehmet Tez

mehmet.tez@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Her sabah yataktan kalkıyorum. Siyasetin diline, üsluba ve kullanılan jargona bakıyorum. Mobbing’e uğradığımızı düşünmeden edemiyorum

Mobbing...

New York Times yazarı Suzy Hansen’e göre, bir süredir her yerde görülen “Sağlam İrade” afişleri Erdoğan taraftarı olmayanlar için özel alanlarına müdahale ve klostrofobiyi ifade ediyor.

Mobbing, işyerinde psikolojik taciz anlamına geliyor. Psikolojik şiddet, baskı, kuşatma, taciz, rahatsız etme veya sıkıntı vermek demek. Türk Dil Kurumu mobbing kavramının karşılığı olarak “Bezdiri” kelimesini belirlemiş. Hayatından bezdirmek demek. Bezdirmek, yıldırmak, illallah dedirtip pes ettirmek...
“Mevcut gücün ya da pozisyonun kötüye kullanılarak; sistematik olarak psikolojik şiddet, baskı, kuşatma, taciz, aşağılama, tehdit vb. şekillerde tecelli eden duygusal
bir saldırıdır. Kişinin saygısız ve zararlı
bir davranışın hedefi olmasıyla başlayıp; işverenin ima ve alay ile karşısındakinin toplumsal itibarını düşürmeyi de içeren saldırgan bir ortam yaratarak onu işten çıkmaya zorlamasıdır. Yaş, cinsiyet, ırk ayrımı olmaksızın kişiyi iş yaşamından dışlamak amacı ile kasıtlı olarak yapılır.” Bu da Gazi Üniversitesi’nin akademik tanımı.
Mobbing’in aşamaları var. Bakın sırayla şöyle gelişiyor: 1) Çatışmanın ilk belirtileri, 2) Çatışmanın çözümlenmeyişi,
3) Mobbing’in başlaması (ruhsal ve
fiziksel sağlık etkilenir), 4) Mobbing’in şiddetlenmesi (performansın düşmesi),
5) Yoğun mobbing’in devamı (hastalık
işin önüne geçer), 6) Hastalık, istifa, uzaklaştırma...
Türkiye’de son bir yılda en çok
rastlanan mobbing türlerini ise Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı verilerinden öğrenelim: 1) Kötü muamele (sözlü taciz),
2) Ayrımcılık (hakaret), 3) Görev yeri değişikliği, 4) Tutanak tutulması (yasal hakkın kullandırılmaması), 5) İftira...

Vatandaşlıktan istifa mı edelim?
Mobbing’e uğrayan en kötü pes ediyor, istifa ediyor, dava açıp hakkını arıyor.
Peki, o halde pazar pazar, çıtır ekmeğimizi yumurtamızın sarısına batırıp çayımızdan bir yudum aldıktan sonra soralım: Bir ülkenin vatandaşı, her gün itilip kakılıp hakarete uğrar, sistematik olarak dışlanır, marjinalleştirilir, ötekileştirilirse; ayyaş, alkolik, milli irade düşmanı, çapulcu, ananı al git, bunlar, onlar diye durmadan sistematik olarak azarlanırsa ne yapacak?
Nereye gidecek, vatandaşlıktan mı istifa edecek?
İşyerinde yapılan şeyin adı mobbing ise iktidar partisine oy vermediği veya desteklemediği, her lafı alkışlamadığı,
hoşa gitmeyen sorular sorduğu için her gün azar işiten, psikolojik tacize maruz kalan vatandaşa yapılan şeyin adı ne? Sistemli sağlam irade tatbiki mi?
Diyelim ki hayat boyu yüzde 35-40 oyla seçimleri kazanacak bir hükümet var. Kalan yüzde 60 kaderine razı olup bu şartlarda itile kakıla yaşamaya mahkum mudur sayı yetmediği için? Demokrasi bu mudur? Milli irade bu mudur?
Not 1: Yumurtaya banılmış çıtır ekmek havada kalmış olabilir. Kalmasın, atın ağzınıza. Herkese iyi pazarlar.
Not 2: İngilizce bilenlere NY Times dergisinde 5 Şubat’ta yayımlanan Suzy Hansen imzalı “Whose Turkey Is It?” başlıklı yazıyı okumalarını tavsiye ederim.

Haberin Devamı

İTİRAF EDİYORUM

Haberin Devamı

* Büyük bir ileri demokratik uygulama olarak Başbakan’ın İstanbullular için uygun bulduğu yeni vapurun rengine halk karar verebilecek ya, ya mor renkli olan seçilirse diye fena halde geriliyorum.
* Bu yeni internet yasasıyla sosyal medyada “buddy” dönemini başlatmanın zamanı geldi. Herkes sosyal medyada bir arkadaş bulup ondan sorumlu olsun. Kim uçuyor, kim sansürleniyor bilelim en azından.
* Önce “Türk halkı ben de Norveç gibi olmak istiyorum diyebilir” diyen, ardından “Ben görevde değil miyim?” diye gazetecilere sitem eden Cumhurbaşkanı Gül’e bakıp bakıp “saykodelik siyaset” varsa bu olsa gerek diye düşünmüyor değil insan.

Haberin Devamı

YERLİ ALBÜM

“Akıl Tutulması” - Dev

Demir Demirkan’ın prodüktörlüğünde yayınlanan bu ilk albümünde Dev, 9 adet hüzünlü, dertli ve isyankar şarkı yapmış. Elektro gitar kullanıldığından bu bir rock albümü oluyor herhalde. Bu gitar tonunun “Türk rock’çısı tonu” diye kayıtlara geçtiğini sanıyorum. Albüm duygusal. Bizim duygusallığımız da illa içinde darağacı falan geçen şarkılarla oluyor. Her şey normal yani. Genç kızlarımıza metrobüste kafayı cama dayayıp içli içli dinlemelik bir albüm daha.