Mehmet Tez

Mehmet Tez

mehmet.tez@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Adı “Güneşi Beklerken”. 19 Kasım’da piyasaya çıkması planlanıyor. İçinde 12 yeni şarkı var. Hem plak hem CD olarak basılacak albümden şarkıların çalınacağı ilk konser 16 Kasım’da Beyoğlu’ndaki Ghetto’da

Mor ve Ötesi’nin yeni albümünü dinledim

Kerem Özyeğen, Harun Tekin, Burak Güven, Kerem Kabadayı (soldan sağa) “güneşi beklerken”.

"Güneşi Beklerken” hüzünlü bir albüm. İlk söyleyeceğim bu. Sonbahar albümü. Biz grubun şirketi Rakun Müzik’in Esentepe’deki ofisinde albümü dinlerken açık camdan gelen yağmur sesi doğal bir efekt gibi bağlıyordu şarkı aralarını ve kimse bunu yadırgamadı.
Mor ve Ötesi’nin artık markalaştırdığı estetik anlayış bu albümde de hakim. Sapına kadar yerli ve sapına kadar İngiliz. Yani Brit. Mor ve ötesi benim için alaturkalaşmadan yerlileşebilen grupların en iyisi. Hadi zorlayalım, en iyi Brit-Türk grubu onlar. Bunu yapmaya uğraşmıyorlar, zaten öyleler, onları gerçek yapan da bu zaten.

12 şarkının 10’unun söz ve müziği Harun Tekin’e ait. İki şarkı Burak Güven’in. Geçen yılı, grup bu albümde yer alan yeni besteleri hazırlamakla, prova etmekle geçirdi. Ama kayıt dönemi hızlı bitmiş. Babajim’de 15 günde tamamlamışlar her şeyi. Menajerleri Can Sertoğlu günde 14-16 saatlik kayıt mesailerinden bahsetti üst üste. İlk kez bu kadar disiplinli bir dönem geçirmişler. Bunun yeni prodüktörleri Serdar Ateşer ile ilgisi var mı bilemiyorum. Kayıtlar sırasında çok tartışmışlar, demo aşamasında bile detaylarla ince ince uğraşmışlar. Gördüğüm kadarıyla herkes albüm bittiği için mutlu. Tarih, “orasında kuş, burasında kelebek” olsun diye diye bir türlü bitemeyen albümlerle dolu. Ondan herhalde. Sırayla gidelim...

Haberin Devamı

“Güneşi Beklerken”

“Hayaller sahipsiz...” diye giriyor Harun Tekin. “Güneşi Beklerken” şahane Mor ve Ötesi sound’unun billurlaştığı, gitarların ve Harun Tekin’in vokallerinin mükemmele yaklaştığı bir rock baladı. Şarkıların tamamı Babajim’de kaydedildi dedik ama bu şarkının kendi stüdyolarında yaptıkları bir hücum kaydını almışlar. Bilmeyenler için hücum kayıt herkesin aynı anda girip çalıp çıktığı kayıt. Standart uygulamada enstrümanlar tek tek kaydediliyor. Her şey daha temiz oluyor belki ama hücum kayıtta birlikte çalmanın getirdiği ruh var. Bu şarkıda ben hissettim onu. Albüme adını veren şarkı ilk dinlediğimde favorim oldu. Albüm bitince de yerini korudu. “Kış Geliyor”u sevenler buna da bayılacak.

Haberin Devamı

“Eski Şarkısı”

Dramatik bir rock baladı daha. Geri vokaller ve Kerem Özyeğen’in arpejleri uyum içinde. “Teker teker dağılıyor efkarı kalbimin, bulut bulut çözülüyor esrarı...” diye gidiyor. Sonbahar albümü dememin nedeni ilk iki şarkının da dramatik rock baladları olmasından herhalde.

“Oyunbozan”

Albümün ilk single’ı. Henüz hiçbir şarkıya klip çekilmedi ama çekilecekse muhtemelen o bu şarkıya olacak. Hareketli akustik gitarla giren şarkı yavaş yavaş açılıyor. Nakarat bölümünde reggae oluyor, ardından hızlanıyor, farklı yerlere uzanıyor. Albümün radyolarda çalınmaya (en azından ilk başta) en uygun şarkısı bu.

“Sana Değmez”

Mor ve Ötesi tarzına hafif uzak, albümün belki de tek eski usul Türkçe rock şarkısı. 1990’larda Guns N’ Roses ve Jimi Hendrix hayranı bir Türk grup bestelemiş gibi. Ya çok sevecek ya da nefret edeceksiniz.

Haberin Devamı

“Son Sabah”

Albümde hit olacak en az dört şarkı tespit ettim. “Son Sabah” onlardan biri. “Her şeyden şarkı çıkmaz ya...” diye giriyor. Ardından dansa meylediyor, “Belki son sabahtır, belki de bahardır” diye bitiyor. Her şeyden çıkmayabilir ama buradan güzel bir şarkı çıkmış belli ki.

“Yağmur Teşekkürler”

Çello ve piyanoyla zenginleşen dingin bir şarkı. İmkansız aşkla ilgili. İmkansız aşkla ilgili anlatılabilecek yüz milyonlarca hikayeden biri. Finalini beğendim. Sürpriz olsun.

“Bahar”

Albümün diğerlerinden farklı gibi duran iki şarkısından biri “Bahar”. Synthe’lerle giriyor, sert bir davul ritmiyle yükseliyor. Rock’ın “industrial” denen tarzına yakın. Sanki bu şarkının prodüktörü Serdar Ateşer değil Trent Reznor’mış gibi bir his.

“Gel Söndür Beni”

Sonbahar albümü dedik ama bu şarkı yaz akşamı şarkısı. Günbatımında ya da arabada yolda giderken dinlemek isteyeceğiniz türden. İlla bir tarz uydurmak gerekirse “mojito rock” diyorum. Neden olmasın? (“Böyle bir tarz yok, ne kadar cahilsin” mesajlarınızı beklerim.)

“Tamiri Mümkün Kalbinin”

“Gece ikiden sonra iyi hiçbir şey olmaz” diye tercüme edebileceğim bir bölümü vardır ya Friends’in (“Nothing Good Happens After Two A.M.”) işte bu şarkıyı ikiden sonra falan dinlemeyin, size fena şeyler yaptırabilir. İstenmedik mesajlar, telefonlar falan maazallah pişman olursunuz sonra. Burak Güven’e ait şarkı şahane bir de gitar solosuyla zirve yapıyor. Hit olur.

“Boş Bir Dünya”

Albümün “Güneşi Beklerken” ile birlikte en “Mor ve Ötesi” şarkısı. Şahane bir açılış melodisi, ben diyeyim Doves, siz deyin Coldplay ya da U2. “Kalkmadım yerden, düşerken ellerimden boş bir dünya...” derken Harun, Kerem Özyeğen The Edge usulü şahane bir melodik solo atıyor. Burası İngiltere olsa bu şarkı ilk single olurdu ve tutardı.

“Mermiler”

Gelelim albümün en cesur şarkısına. 8 dakika 36 saniye süren epik bir savaş karşıtı şarkı bu. “Mermiler dans ediyor, vücudumda güller açıyor” derken Burak Güven Güneydoğu’daki bitmeyen savaşa gönderme yapıyor. O “Aramızda ışık yılları” derken Erkin Koray’ın “Mesafeler”ini hatırladım. Erkin Baba “Aramızda mesafeler”
diyordu, Burak onu ışık yılına çıkarmış. İşte o kadar uzağız o coğrafyadan demek istiyor sanki.

“Denize Doğru”

Bu akustik son şarkı Red Hot Chili Peppers’ın “Californication”ı “Road Trippin’” ile bitirmesini anımsattı bana. Güzel bir albümün sonunda naif akustik bir final şarkısı. “N’olur hayat bugün bana değme” deniyor. Hakikaten değme hayat, üzme...

Koşarak zaplıyorum...

* Ali Ağaoğlu’nu görünce;
* “Filanca bakanın açıklaması piyasaları rahatlattı” lafını duyunca;
* Futbol konuşan birini gördüğüm an;
* Sinan Çetin ile ilgili herhangi bir şeyden söz edildiğinde;
* Hülya Avşar çıktığında;
* Emekli generaller ellerinde değneklerle harita üzerinde savaş anlatmaya başladığında;
* İstemeden NTV’deki otomobil programına denk geldiğimde;
* Katil karıncalar, zombi kurbağalar, canavar balıklar tarzı dandik belgesel başladığında;
Koşarak zaplıyorum.

İTİRAF EDİYORUM

* Beyoğlu’ndaki Akdeniz’de aylak aylak oturup müzik, sinema ve felsefe tartıştığımız üniversite yıllarını özlemişim. Şimdi, tartışanlar çoluk çocuk sahibi oldu, ekonomi haberi dinliyor. Sadece turistler var Akdeniz’de gündüz vakti.
* Yenikapı’ya yapılması planlanan bir milyon kişlik meydanı destekliyorum.
Ne zaman bir milyon kişi toplaşsak sığacak yer bulamıyorduk.
* Yeşillendirme lafının yeşil alanların ve doğanın en büyük düşmanı olduğunu daha yeni fark ettim. Bizim mahallede yeşillendirme yaptılar geçen, kamyon kamyon beton gitti yeşillendirmeye...