Mehmet Tez

Mehmet Tez

mehmet.tez@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Şu sıra çok popüler bir konu var: “Ne yapacağız?”
Herhangi bir mesele, olumsuz bir gündem, siyasi bir skandal ya da üzücü bir terör olayı gündeme geldiğinde ortalık ‘sessiz kalmayın’ mesajlarıyla doluyor. İnsanların zihninde ve dilinde şu sorular var:
“İyi güzel de gerçekten anlamıyoruz, sessiz kalmamak ne demek? Sessiz kalmamak için ne yapmak lazım. Her gün sokağa çıkıp yürüyüş mü yapalım? Oy veriyoruz olmuyor. Bir daha oy veriyoruz gene olmuyor. Bizden ne isteniyor, ne bekleniyor?”
Eskiden gazeteciler işleri gereği toplumun kalan kısmından farklı olarak haber kaynaklarına ulaşımda ayrıcalıklıydı.
İnternetin paylaşımın olmadığı, tek paylaşımın gazetedeki haber ya da köşe yazısı olduğu zamanlarda, medyada çalışan birine gidip “Ne olacak bu memleketin hali, ne yapacağız” dediğinizde alacağınız yanıtın bir ağırlığı olabilirdi belki (ki ben eskiden de bunun her zaman mümkün olduğuna inanmıyorum).
Bugün hiçbir gazeteci ya da köşe yazarı gündemdeki gelişmeler konusunda bilinçli bir okurdan çok daha bilgili, çok daha güncel değil. Böyle bir algı olsa da, gerçek değil.
Hiç kimsenin hiçbir şeyi kesin olarak bilmesinin mümkün olmayacağı bir bilgi bombardımanı çağında yaşadığımızı söyleyen tek kişi ben değilim.
Bugün olsa olsa malumun ilamıdır isabetli yorum dediğiniz.
O bakımdan her gün değişen bir gündemin doğurduğu gelip geçici sorulara yine gelip geçici, ertesi gün geçerliliğini yitirecek yanıtlar aramaktansa belki daha geniş düşünmek gerekir.
Bakın, 91 yaşını geçen gün kutlayan Doğan Kuban’dan bu konuda bir şeyler öğrenebiliriz belki. Şöyle diyor 91 yılın bilgeliğiyle:
“Ellerinizde en son model telefonlar var, son model otomobilleriniz var ve daha neler neler. Bunları siz mi üretiyorsunuz, hayır, başkaları üretiyor, siz de tüketiyorsunuz... Bu köleliktir, kendiniz üretmelisiniz.”
Yolu da göstermiş:
“Ben bilim ve teknolojiyle ülkenin kurtulacağına inanıyorum, düpedüz bilimle yani...
Bakın orada kitaplarım var, siyaset dedikodusu yok orada, düşüncelerim var, ben bu yaştan sonra böyle düşünüyorum, size benim gibi düşünün demiyorum, ama düşünün diyorum, düşünmek lazım...”
Dedikodu vurgusunun özellikle altını çizeyim. İnsanlar “bir şeyler yapmak” konusunu ha bire sosyal medyayı takip etmek, günlük siyaset ve haber burgacının içinde debelenmek, ha bire karşı cephelere laf yetiştirmek olarak görüyor. Bu şekilde ülke meselelerine karşı güncel ve siyasi bir tutum takındıklarına inanıyorlar. Oysa daha büyük bir gerçekliği ıskalıyoruz.
91 yaşındaki Kuban, kendisine kulak vermek isteyenlere bir yol göstermiş: Dedikoduyu boş verin, işinizi yapın, diyor. Çalışın, üretin. Gelecek budur...
Bilime, genel anlamda sanatı da eklerim kendi adıma ve altına imzamı atarım.
(Doğan Kuban’ın sözlerini, Orhan Bursalı’nın “Doğan Kuban 91 yaşına bastı” başlıklı köşe yazısından aktardım.)