Mehmet Tez

Mehmet Tez

mehmet.tez@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Sabahtan aile arasında mutlu bir gün geçirmenin verdiği neşe ve mutluluk.
Hemen ardından gelen sebepsiz, ürpertici bir huzursuzluk.

O genlerimize işlemiş, “Bunun acısı çıkar” tedirginliği.

(“Çok gülen çok ağlar” diye boşuna dememiş atalarımız. ğlatmışlar onları çünkü, huzur vermemişler...)

Akşama doğru acı acı çalan telefon: “Duydun mu gene Ankara’da... Az önce...”
Ne varsa güzel olan, hepsinin kursakta düğümlenip kalması.

“Arkadaşımıza ulaşamıyoruz” tweet’lerini RT’lemek.

Facebook’ta “güvende” seçeneğini tıklamak.

“Güvende olduğu bildirilenler” listesini taramak.

Eşi, dostu, tanıdığı telefonla arayıp durumlarını öğrenmek.

Twitter’da küfürlü, beddualı, kavgalı sinir krizlerinin akmaya başlaması...

Şoklu moklu, alevli görseller arasında çığırtkanlık yapmayan bir başlık, doğru bir bilgi aramak.

Patlamadan insanın yüreğinin kaldırmadığı görüntülerin akmaya başlaması.
Basına yayın yasağı gelmesi.

Televizyonu açıp yorumlara, yorumlayanlara bakmak. Kalbimizi sıkan o görünmez eli giderek daha fazla hissetmek.

Sosyal medyanın engellenmesi.

VPN’i nasıl yapıyorduk hatırlamaya çalışırken koltukta uyuya kalmak.

Sabah kapıcıların, taksicilerin, bakkalın, berberin, çaycının, kahvecinin olan biteni büyük bir sıradanlıkla yorumlamalarını dinlemek.

İskelede, metro girişinde en fazla bir iki gün devam edecek çanta araması gibi bir şeyler yapılması.

İşyerlerinde, ofislerde mesai arkadaşlarından bombayla ilgili beylik yorumlar. Muhakkak yüksek yerlerde tanıdıkları olan birinden gelen dedikoduların büyük bir gizlilik içinde paylaşılması.

Gaza gelinip yüksek sesle birilerini eleştirme girişimleri... (Öğleden sonra cılızlaşır.)
Her köşe başında “O yaptı bu yaptı” gibi ipe sapa gelmez, herhangi bir bilgiye dayanmayan kahve geyikleri.

Bangır bangır haber kanalı dinlemekten beyni süngere dönmüş taksiciler.
Birbirleriyle konuşurken televizyonda yorum yapıyormuşçasına ciddileşen birtakım sıradan fakir fukara.

Hepsi de illa ki mühim insanlardan alınmış çok önemli bilgilere sahip birtakım emekli amcalar, dayılardan yorumlar.

Sağda solda, televizyonlarda gazetelerde, çığırından çoktan çıkmış bir gündemi olağanlaştırma, sıradanlaştırma amaçlı bir laf salatası.

Siyasilerden lanetlemeler. Karşılıklı suçlamalar.

Yetkililerden güvenlik zaafı olmadığına dair açıklama.

Sorumluların en kısa sürede adalete teslim edilecek olmaları konusunda verilen güvence.

Üç beş gösteri. Twitter’da giderek azalan iç dökmeler, küfürler, karşı küfürler...

Akşam televizyonda daha düşük yoğunluklu aynı sığ konuşmaları izleme ve yatak. Sabah olduğunda pırıl pırıl uyanan bünyeler.

Bir haftaya da bir şeyciğimiz kalmayacak.

Hafızamız olmadığından her şeyi unutup bize söylenenleri yapmaya, önümüze konana inanmaya, başımıza bugün de bir iş gelmediği için Allah’ımıza şükretmeye, kredi kartı borçlarımızı ödemek için gece gündüz çalışmaya devam edeceğiz.

Bir sonraki bombaya kadar her şey yolunda olacak. Memlekette sıradan bir gün
işte böyle geçip gidecek.

İleride birileri gazete arşivlerini karıştırıp “O zaman anneannelerimiz, dedelerimiz nasıl yaşıyor, nasıl hayatta kalıyormuş” diye merak eder düşüncesiyle kayıtlara geçsin istedim.

Sıradan bir günümüz işte böyle sevgili torunlar.

Umarım siz insanlarının mutlu olmaya korkmadığı bir ülkede yaşıyorsunuzdur.