Mehmet Tez

Mehmet Tez

mehmet.tez@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Somali için her tarzdan müzisyenlerin ve şarkıcıların bir araya geleceği bir konser düzenleyelim diye yazdım. Ümitli değildim. Ama yazının yayımlandığı gün gelen haber fikrimi değiştirdi



Somali için 1985’teki Live Aid tarzında
bir konser düzenleyemez miyiz?” diye sormuştum. Aç insanlara yardım götürmenin yanında her türden sanatçımızın bir araya gelmesi de şahane olurdu. Dev bir konser, bu konserin kaydı ve bir de Somali şarkısı. Saklanacak bir eser olabilirdi.
Arayan soran, mesaj atan çok oldu. Bir kısım okur “Hayatta bir araya gelemezler birbirlerini kıskanırlar” diyor. Bir başka okur görüşüne göre
bu işin içine Başbakan ve hükümet girerse bütün sanatçılar bir araya gelmez. Haksız da değiller. Konserini marşla bitiren şarkıcı var. Başbakanın eteğinden uçağından ayrılamayan var.
“Ben bu durumu kariyerimde nasıl kullanırım?”
diye düşünen hesaplayan var. Çeşit çeşit...
Çoğunluk okurum bunun gerçekleşmesinin çok olumlu olacağında hemfikir. Ama sanatçılar bir araya gelmez, bölünürler fikri hakim...
Son bir-iki haftaya bakınca aslında haksız da değiller. Yine de bir umut ışığı var.
Yazıma gelen en somut tepki Fuat Güner’den aldığım bir telefon oldu. Fuat abi arada arar, yazdıklarım hakkında fikirlerini söyler, tepkisini gösterir. Bazen beğenir, bazen eleştirir. Ben de dikkatle dinlerim. Bir şeyler kapmaya çalışırım.
Bu defa bir haber vermek için aramış. Çok iyi ve sevindirici bir haber. Meğer kendisi Somali konseri konusunda çalışmalara başlamış bile. Şu anda çok detaya girmeyeyim ama bahsettiğim tarzda bir konser düzenlemek için harekete geçilmiş durumda. Artık sanatçılarımız hangi ölçüde destekler, sen şusun sen busun demeden
bir araya gelir ve insanlık için bir adım
atar bilemiyorum. Dilerim bu önemli sınavı geçerler.
Benim böyle bir konserin nasıl olması gerektiğine dair fikirlerim var ama o daha sonra. Önce o aşamaya bir gelinsin de...



Teoman müziğe geri döner mi?


Babylon Aya Yorgi’deki son Teoman konserini izlemeye gittiğimde bana en fazla sorulan soru buydu. Gerçekten bilmiyorum ama aldığım izlenime göre pek dönecek gibi durmuyor.
Yakın çevresine “Üstümden büyük yük kalktı” dediğini biliyorum. Ayrıca adamın yüzüne
kan gelmiş, çok mutlu.
Keşke Teoman her ay bir kere müziği bıraksa ve bu tarz bir son konser verse. Rahat, ağırlıklarından arınmış, hafiflemiş, kaygısı beklentisi yok, özgürleşmiş. Şarkılarını daha bir içten, daha bir inanarak söylüyor.
En heyecan verici kısmı da Teoman’ın sahnede yaptığı konuşmaydı. Özetle, “Ben tanıdığım insanların ölümü yüzünden ya da müzik endüstrisinin durumuna tepki olarak bırakmış falan değilim” dedi. “Sakın böyle anlamayın. Benim böyle onurlu bir terk ediş, bırakış, tavır yapma gibi bir durumum yok. Ben istediğim için bıraktım. Kendi nedenlerimden dolayı. İki tane mektup yazdım, sonradan okuyup yazdıklarımdan, yanlış anlaşılmaktan korktum. Ama iyi ki yazmışım onları, artık bu saatten sonra şu veya bu nedenle dönmeye yüzüm olmaz.”
Yani diyor ki Teoman: “O mektuplar benim dönmeyeceğimin, dönemeyeceğimin teminatıdır.”
Ben yine de bir noktada döneceğini düşünüyorum. Kimsenin de onu ayıplayacağını sanmam. Çünkü Teoman bu konuda samimi olduğunu kanıtladı.



Kaddafi’nin rap videosu


Şu ara internette tıklanma rekorları kırıyor. Bir rap şarkısının üzerine Kaddafi’nin konuşmalarından alınan sample’lar yerleştirilmiş. Hakikaten de komik. Ama neticede devrilmiş bir adamın arkasından onunla alay etmek, düşene bir tekme atmak gibi bir durum. Yani ilk başta öyle geliyor. Sonra biraz düşününce insan Kaddafi’nin yaptığı eziyetleri, halkına ait petrolü tek başına
42 yıl boyunca emip hortumlamasını, zalimliklerini hatırlıyor.
Ve bütün bunlar yokmuşçasına batıya meydan okuyan mağdur ve onurlu üçüncü dünya sözcüsü hallerini. Ben yemiyordum ama yiyen çoktu. Yok çadırım olmadan gitmem, yok denizin üstünde uçmam.
Neticede insanoğlu bugün başkanlar, şirket yöneticileri, siyasetçiler, sanatçılar hatta dini figürler üzerinden mizah yapabiliyorsa Kaddafi’nin muafiyeti nedir? “Püskevit”ten bunun ne farkı var?
Halkına yarım yüzyıl eziyet eden adamın günün birinde rap videosu da yapılır. Kimse kusura bakmasın. İnternette çok tartışıldı bu mesele de,
o bakımdan yani...




Bu Afrika adam olmaz Sertab!

“Somali Konseri”nde gelişme var




Ne demiş Sertab Erener Ömür Gedik’e diye merakla açtım gazeteyi. Açmaz olaydım. Şöyle diyor:
“Afrika neden adam olmuyor?’ diye düşünürdüm hep. Bir kere hem kendi bilgileri yok hem de o kadar bir şey yapamaz hale gelmişler ki, o kısır döngüden çıkamıyorlar.”
Dahası var:
“Kendimi dinler, diller, takımlar, partilerüstü görüyorum. Teklif geldiğinde, bu fırsatı kendi adıma nasıl değerlendirebileceğime baktım. Kimin, nasıl götürdüğü umurumda değildi.”
Bence de iyi olmuş dillerüstü ve dinlerüstü Sertab, fırsatı çok güzel değerlendirmişsin. Bir günlük bu dev gezin esnasında vakit bulup iyilik olsun diye arada Afrika’yı da bi adam edeyim demişsin ama Afrika adam olmaz Sertab, bunlar böyledir. Sıkma sen canını, söyle şarkılarını. Ya da son 10 yıldır yaptığın gibi “farkındalık nedir” okumaya devam et.
Not: İşte bu yüzden ben Sertab gibi zekileri değil Amy gibi aptalları seviyorum her zaman.


Dumur!


- Konser sonunda 10. Yıl Marşı çalmak. Suat Suna, hâlâ yaşıyor ve müzik yapıyor herhalde ki Sezen Aksu konserinden önce sahneye çıkmış. Sevilen şarkılarını seslendirdikten sonra konserini 10. Yıl Marşı’yla bitirmiş. TRT gibi adam vallahi. Yayın bitiminde marş çalıyor. Ve 1990’lardan kurtulamamış galiba. Marş dinleyen mi kaldı artık...
- Ege’de bir yerlerde deniz kıyısındaki bir köy yolunda kulağına kulaklık ağzında sigarayla traktör süren köylü. Kulaklıkta ne var diye soramadan uzaklaştı müziksever köylü.
- Kadıköy çarşısında akşam saatlerinde gezinen ve radyosundan techno/trance müzikler yükselen her yanı ışıl ışıl mini çöp arabası. Seyyar club mübarek.
- Yol kenarındaki tabelalar. Kobalak köfte, Zıkkım bar, Darbuka Kardeşler Süt Ürünleri, Abooov Kebap. Acayip kafalar...
- Kelle Tur. Bayramda yolculuk yapanlara adıyla güven veren bir marka...



PAZAR ALBÜMÜ


“The English Riviera” - Metronomy




1999’dan bu yana elektronik ve indie müziğin farklı aşamalarından geçmiş dört kişilik bir ekip. Metronomy’yi kısaca özetle deseniz elimden bu kadarı geliyor. Yeni albümleri “The English Riviera”yı tatile çıkarken yanıma almıştım. Ara ara dinleyerek huzur buldum. Biraz Zoot Woman, biraz Wave Machines tarzı avangart İngiliz gruplarını andırıyor. Ama bence orijinal bir sound üretme konusunda her ikisinden de başarılı. Bazen Latin gibi tınlıyor, bazen funk, bazen katıksız 80’ler electro punk’ı...
Farklı modlarda, farklı tonlarda dolanan gün boyu dinlenebilecek bir albüm. Eğer merak sararsanız bir önceki “Nights Out” isimli albümlerini de tavsiye ederim.