Mehmet Tezkan

Mehmet Tezkan

mtezkan@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Madem konu açıldı 28 Şubat’ın DYP kanadına da bakalım..
Daha doğrusu Çiller’e..
Önceki gün altını çizmeye çalıştım.. Postmodern darbe başka, Refahyol hükümetinin ülkeyi yönetme kabiliyeti başka..
İkisini ayıralım..
Ülke yönetilmiyordu.. Erbakan başka havadaydı Çiller başka..
Refahyol’un Refah kısmını masaya yatırmıştık bugün de Doğru Yol kısmına girelim..
*
Kısa hatırlatma..
1993’te Özal vefat edince Demirel Köşk’e çıktı.. Başbakanlık altın tepside Tansu Çiller’e sunuldu..
Seçim kazanmadan başbakan oldu..
Aradan iki yıl geçti, koalisyonda sıkıntı çıkınca seçim kaçınılmaz oldu..
Çiller seçimi alacağını düşünüyordu..
Şoke oldu..
Oy oranına bakıldığında üçüncü parti, milletvekiline bakıldığında ikinci partiydi..
RP; yüzde 21.3, ANAP; 19.6, DYP; 19.1..
Sandıktan koalisyon çıkmıştı ama nasıl olacaktı?
Uzun süre pazarlıklar yapıldı, ‘dönüşümlü başbakanlık’ formülüyle Anayol iktidarı kuruldu..
Yüce Divan kavgası çıkınca üç ayda yıkıldı..
Çiller, döndü aynı anlaşmayı Erbakan’la yaptı..
Dikkat!.. Refahyol da ‘dönüşümlü başbakanlık’ formülü üzerine inşa edildi..
Zaten, altı yedi ay sonra da 28 Şubat oldu.. Askerler hazırladıkları eylem planını MGK’da hükümet üyelerine imzalattılar..
Postmodern darbe denilen buydu..
Askerler sopa göstererek hükümeti yönetmeye soyunmuştu, istediklerini hükümet marifetiyle yaptırmaya..
*
Uzatmayalım.. Erbakan imzayı attı ama oyalama taktiği yaptı.. Cumhurbaşkanı Gül’ün önceki gün Amsterdam’a giderken söylediği gibi meseleyi zamana yayarak halletmek istedi..
Askerler baskıyı kesmedi..
O günlerde Erbakan’a baskı yapan biri daha vardı..
Çiller..
Fırsat bu fırsattı..
Erbakan’a ‘işler sarpa sarıyor, gerginlik artıyor, başbakanlığı bana devret’ diye bastırdı..
Daha doğrusu tutturdu..
Danışmanları ‘havada ikmal’ formülünü bulmuşlardı..
Erbakan bir kapıdan istifasını vererek çıkacak, Çiller öteki kapıdan hükümet görevini almak için girecekti..
Çiller’in bütün hayali buydu.. Yeniden başbakanlık koltuğuna oturmak.. Bir punduna getirip Yılmaz’ı ringin dışına itelemek..
*
Olmadı!..
28 Şubat’tan 3.5 ay sonra yapılmaya kalkılan havada ikmal projesi Demirel’e tosladı..
Anlaşılan; DYP kurmayları ‘eski patron başbakanlığı bize vermeyecek de kime verecek’ rahatlığındaydı..
Erbakan, koltuğa biraz da Çiller otursun diye istifa edince, hükümet çöktü..
*
Siz bakmayın ‘öfke doluyum, 28 Şubat’ın intikamı alınmalı, çok mağdur yaratıldı’ diyen Çiller’in eski danışmanlarına..
O günkü hesapları çok farklıydı..
Başbakanlığı kapmak seçime kadar bırakmamak..

Haberin Devamı

Dursun Çiçek’in ıslak imzası Erbakan’ın MGK imzası..
Ya bizleri balık hafızalı zannediyorlar, ya söylediklerini unutuyorlar ya da işlerine ne gelirse öyle konuşuyorlar..
Duruma göre..
Son beş yılımız belge bombardımanıyla geçti.. Talimat, karar, çalışma her neyse altında hep şu arandı; ıslak imza var mı yok mu?
Buna bakıldı..
Savcı da mahkemeler de bunun peşinde koştu..
Islak imza kriter oldu.. Kimse isteyerek mi attın, zorla mı attın diye sormadı.. Ucu Erbakan’a dokununcaya kadar.. Refahyol’un MGK üyesi bakanlarını çarpıncaya kadar..
Anında strateji değiştirildi.. Mazur göstermek için..
‘İmzaların baskı neticesinde atıldığını görmezden gelmek ahlaka sığıyor mu’ denmeye başlandı..
*
Dursun Çiçek de; ‘o belgeyi ben de baskıyla imzaladım, başbakan değilim son tahlilde albayım emir komutaya tabiyim’ dese ne diyecekler?..
Zaten ‘emir verildi’ diyor..
Erbakan’ınki de ıslak imza..
Çiçek’inki de..
Tesadüfe bakın konuları da aynı; irticayla mücadele!..
*
Çifte standardı bırakalım; ıslak imza ıslak imzadır..

Haberin Devamı

Roman değil Çingene
Birkaç yıl oluyor; kentsel dönüşüm adı altında Sulukule’den atılmalarına karşı çıkarken, ‘Çingene’ sözcüğünü kullanmıştım..
Fatih, İstanbul’u aldığı zaman onlar oradaydı demiştim.. Bizden eskiler..
Koruyun..
Hem teşekkür etmişlerdi hem sitem..
Sitemleri ‘Çingene’ yerine ‘Roman’ demediğim içindi..
*
Ses çıkarmadım, haklarıydı, kendilerine nasıl hitap edilmesini istiyorlarsa biz öyle hitap etmek zorundaydık..
Ama..
Çingene tabiri güzeldi, sıcaktı, sevecendi, anlamlıydı..
Roman; soğuktu, uzaktı, o kültürü anlatmıyordu..
Şurada yanılıyorlardı.. Çingene hakaret içermiyordu.. Hakaret anlamında kullananlar hakareti hak ediyordu..
Neyse..
Önceki gün iki ayrı Roman derneğinden oluşan heyet Meclis Uzlaşma Komisyonu’na gitmiş; Roman değil Çingene denilmesini istemişler..
Talepleri şu; yeni anayasada pozitif ayrımcılık..
Hakları..