Mehmet Y. Yılmaz

Mehmet Y. Yılmaz

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Lara’nın gülümseyen narin yüzü masamın üzerindeki gazeteden bana bakıyor.
O kadar canlı ki, bu güzel yüzün artık sonsuza dek öylece kalabileceğine inanmak istemiyorum.
Lara’nın, bindiği bir taksiyi durdurup Boğaz Köprüsü’nden atladığı haberini duyduğumdan beri korkunç bir virüs beynimi kemiriyor sanki.
Gazeteciliğe başladığımdan beri okuduğum, düzeltip gazeteye koyduğum kimbilir kaçıncı intihar haberi bu.
Tıpkı Lara gibi "daha çok gençti" bile diyemeyeceğimiz çocuk yaştaydı bir çoğu.
Yaşamın ne kadar narin ve ne kadar pamuk ipliğine bağlı olduğunu bir kez daha hatırlatıyor hepimize.
"Ah çocuk ne yaptın" diye feryat etmek istiyorum her seferinde.
Ne kadar feryat etsek de gidenin hiç bir zaman geri gelmeyeceğini biliyorum oysa..

Hesse, "Acı ve sızlanma, sevilen kimsenin kaybına karşı verdiğimiz ilk doğal tepkidir. İlk yas ve sıkıntı döneminin aşılmasında yardımını esirgemez bizden, ama bizi ölüyle birleştirmeye yeterli değildir" diyor.
"Böyle bir şeyi ilkel kavimlerde yaşayanlar, ölünün mezarını süsleyerek, ölü için anıtlar dikerek, mezarının üstünü çiçeklerle donatarak yapar. Ne var ki bizim uygarlık düzeyinde ölülere sungunun, düşünceler ve titiz anımsamalarla, sevgili varlığın içimizde yeniden inşasına çalışmalarla ruhumuzda gerçekleşmesi gerekiyor. Bunu başarabildik mi ölen kişi yanı başımızda eskisi gibi sürdürür yaşamını, imajı esenliğe kavuşturulmuştur ve söz konusu imaj acımızı verimli kılmakta bize yardım elini uzatır."
Lara daha çocukluktan çıkmadan aramızdan ayrılan, göklerin sonsuzluk çağrılarına kendini kaptırıp bir melek gibi kanatlanıp giden kimbilir kaçıncı çocuk...
Biz yetişkinler onlara karşı borcumuzu nasıl ödeyeceğiz? Onların bu dünyadan çekip gitmiş olmayı tercih etmelerindeki sorumluluklarımızı nasıl affettireceğiz?
İlkel kavimlerdeki insanlar gibi ağlayıp, sızlanarak mı? Yoksa onları bu noktaya neyin, hangi duyguların, hangi düşüncelerin getirdiğini anlamak için daha çok çabalayarak mı?

Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Psikiyatrisi öğretim üyesi Dr. Rasim Somer Diler hepimizi uykusuz bırakması gereken korkunç bir gerçeğe dikkat çekiyor: Türkiye’de intihar girişiminde bulunanların yüzde 35’ini 14 - 15 yaş arası çocuklar oluşturuyor. Hastanelerin psikiyatri servisine intihar düşüncesi ya da girişimi nedeniyle başvuranlar arasındaki çocukların yaşı 4’e kadar iniyor. İntihar girişiminde bulunan gençlerin sayısı her yıl düzenli olarak artıyor.
Biz anne babalar bu konuda ne kadar bilinçliyiz? "Benim çocuğum yapmaz" sözü aslında o korkunç gerçekle yaşadığımızı kendimize bile itiraf etmeye cesaret edemediğimizi mi gösteriyor?
Çözmemiz ve cevaplamamız gereken o kadar çok soru var ki insan kendini bazen gerçekten çaresiz hissediyor.
Söze geldi mi çocuk sevgisini hiç kimselere bırakmıyoruz. İlk çocuk bayramını yapmakla, çocuklarımız için her türlü fedakarlıkta bulunabiliyor olmakla iftihar ediyoruz.
Ama bizim ülkemizde de Lara’lar ölüyor. Başka Lara’ların arkasından ağlamamak için ne yapmalıyız? Hepbirlikte düşünüp, cevaplamamız gereken soru bu..