Melih Aşık

Melih Aşık

m.asik@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Atatürk düşmanla mücadelede üç kuvvetin tayin edici olduğunu söyler:
1. Milletin kendisi, 2. Meclis 3. Silahlı Kuvvetler...
Bu üç kuvvet iki cephede savaşır; 1.İç cephe 2. Dış cephe...
Gerisini Nutuk’tan okuyoruz:
“Asıl olan iç cephedir. Bu cephe bütün memleketin, bütün milletin meydana getirdiği cephedir. Dış cephe, doğrudan doğruya ordunun düşman karşısındaki silâhlı cephesidir. Bu cephe sarsılabilir, değişebilir, mağlûp olabilir; fakat bu durum, hiçbir zaman bir memleketi, bir milleti yok edemez. Önemli olan, memleketi temelinden yıkan, milleti tutsak ettiren, iç cephenin çökmesidir. Bu gerçeği bizden daha çok bilen düşmanlar, bu cephemizi yıkmak için yüzyıllarca çalışmışlar ve çalışmaktadırlar. Bugüne kadar başarılı da olmuşlardır. Gerçekten “kaleyi içinden almak”, dışından zorlamaktan çok kolaydır. Bu amaçla şahıslarımıza kadar temasa gelebilen bozguncu mikropların, araçların varlığını iddia etmek doğrudur.
Meclis’in düşünüş biçimi, çalışması, vaziyeti, düşmana ümit verici olmadıkça iç ve dış cephelerimizin yerinden oynamasına olanak ve olasılık yoktur....”
***
Şu anda ülkenin durumuna bakınız... Millet şaşkın... Meclis’te partilerin her biri ayrı hava çalıyor.
Ve siz yurtiçinde üç beş ilçeye hakim olamazken, bir de Suriye sınırında savaş tamtamları çalıyorsunuz.
Uçurumun kıyısındayız...

Haberin Devamı

YAVAŞ
Savaşlar hükümetlere avantaj sağlar. Savaş durumu demokrasinin ve özgürlüklerin kısıtlanması için bahane oluşturduğu gibi savaş dönemlerinde iktidarlara muhalefet etmek de pek ahlaki sayılmaz.Böyle dönemlerde milli bir tavırla iktidarlara destek olmak öncelik oluşturur...
Bu uygulamaya örnek mi? İşte Türkiye... Güneydoğu’da PKK’ya karşı savaş... Suriye cephesinde ABD ve Rusya ile itişme... Karadan girdik gireceğiz muhabbeti... Ülkeyi savaşın kıyısında tutmak iktidarın işine geliyor. Halkın dikkati cephelere çekiliyor, diğer sorunlar arka planda kalıyor.
Ama bakalım ne zamana kadar?

Seçimlerde her türlü kayırma ve oy hırsızlığının yapıldığı bir ülke Eurovision’a
“Oylama sistemi adil değil” diye katılmıyor!
***
“Başkomutanlık Meydan Muharebesi” Yunan ordusuna karşı verilmişti!
“Başkanlık Meydan Muharebesi” Artvinlilere karşı veriliyor!

Akif Kökçe

Haberin Devamı

TAZİYE
Ankara’daki bombalı saldırıyı yapının Salih Necar değil TAK’ın açıkladığı gibi Abdulbaki Somer olduğu DNA sonuçlarıyla kesinleşti. Sanırız bir devlet skandalının daha eşiğindeyiz.
Bu arada Abdulbaki Somer için Van’da taziye çadırı kuruldu. Dicle Haber Ajansı’na göre, taziyeye yaklaşık bin kişi ile birlikte HDP Van Milletvekili Tuba Hezer de katıldı. Saldırıyı yapan katili hep birlikte kahraman diye alkışladılar.
PKK eylemlerini “halk savaşı” diye yutturuyor, kendi cephelerinde meşrulaştırıyorlar. Ankara saldırısı ise neresinden baksanız katıksız terör olayı. Bir başka tanımı olamaz.
HDP sözde Türkiye partisi olacaktı, “terör partisi” olmaktan kurtulamıyor. Hem siyaset hem insanlık adına utanç verici bir durum.

Hakem hatalı da...

Ülkemizdeki spor anlayışını en özlü şekilde ifade eden slogan bizce “Vur, kır, parçala, bu maçı kazan”dır. Tribünlerde koro halinde sık sık söylenen bu slogan ne yazık ki aynı zamanda sporcular, hocalar ve yöneticiler için de büyük ölçüde geçerlidir. Sporcularımız, en başta da futbolcularımız için tek hedef ne olursa ve nasıl olursa olsun maçı kazanmaktır. Tribünleri ve rakibi tahrik etmeye, hakemi aldatmaya yönelik her hareket, eğer yutturabilirse, hoş görülür hatta alkışlanır.
Evet, önceki akşam oynanan Galatasaray - Trabzonspor maçının hakemi iyi değildi. Çok hatalar yaptı. Peki, futbolcular dürüst müydü? Örneğin Trabzonsporlu Erkan ve Galatasaraylı Umut’un darbe yemiş gibi kendilerini yere atıp hakeme penaltı çaldırmaları spor ahlakına sığıyor muydu?
Futbolcu hakemi aldatıp takımına avantaj sağlayabilirse ne ala. Ne takım arkadaşın, ne seyircin, ne hocan ne de idarecin sana bir şey demez. Yok, hakeme yuttaramazsan en fazla sarı kart görürsün. Ama hakemsen, yandın. Futbolcuya aldanırsan linç edilirsin.
Önceki akşama dönersek... Hemen her hafta hakemler bir veya birkaç hatalı düdükle bir takımın kuyusunu kazıyor, fazla da ses çıkmıyor.
Hakem Deniz Ateş Bitnel sonucu fazla kart ve penaltı ile tayin edince olay oldu. Bir iki düdükle sonucu tayin ustalığını gösterebilse bugün alkışlanıyor bile olurdu.