Melih Aşık

Melih Aşık

m.asik@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

       Egebank yönetimi önceki akşam Boğaz'da düzenlediği tekne turunda gazetecileri ağırladı. Bankanın yeni Genel Müdürü Esat Erkuş, gezi boyunca masaları dolaşıp hedeflerinden söz etti, bankacılık sektörüyle ilgili ilginç bilgiler aktardı. İşte dikkat çekici anlatımları:
       - Bankalardaki mevduatın yüzde 70'i maalesef Ankara, İstanbul ve İzmir'de. Ben Doğu'daki 20 şubede topladığım mevduatı İstanbul'da sadece bir şubede topluyorum. Öte yandan daha global düşünürsek; Türkiyede tüm bankacılık sektöründeki toplam 68 bankanın aktif brütlerini topladığınızda 100 milyar dolar eder. Bankacılık sektörümüzün büyüklüğü bu. O kadar komik bir rakam ki bu; Deutche Bank'ın aktif brütünün ancak dörtte biri, Commerce Bank'ın aktif brütünün ise ancak yarısı ediyor. Geçenlerde İsviçre'de bir fon yönetim şirketiyle görüştüm. Sadece 38 kişi çalışıyor. Cenevrede küçük bir binaları, Zürih'te de bir büroları var. Ama 94 milyar doları yönetiyorlar. Yani neredeyse Türkiye'deki tüm bankaların toplam büyüklüğü kadar...
       Bu arada sık sık "hizmet dışı" kalan Bankamatik'ler hakkında ilginç bir bilgi:
       - Bir Bankamatik'e günde 5 milyar lira konsa, 500 Bankamatik'i olan bir bankada toplam 2,5 trilyon lira yapar. 2,5 trilyon sıfır faizle makinelerde yatıyor. Türkiye gibi faizlerin yüzde 100 olduğu, enflasyonun keza o oranda olduğu bir ülkede bankamatiklerde parayı sıfır faizle tutuyorsun. Bunun ne demek olduğunu düşünün. Bu sefer ne yapıyorsun, bankamatiklerden kısıyorsun. Kıstıkça hizmet aksıyor. "Bankamatik arızalı" diye numaralar yapmaya başlıyorsun. Benzer örnektir: Gişe önünde kuyruk olur, gişe memuru bağırır: "Para yatıracak olan öne gelsin!" Çünkü parası bitmiş adamın, kuyruk o yüzden ilerlemiyor...

       Ne kirli çıkındır oooo" diye anlatırlar görünüşte parasız olup kenarda köşede para saklayanları... Tansu Hanım'ın annesi Muazzez Hanım da işte o sınıftanmış Özer Çiller'in anlattığına göre... Tanıyanlar Muazzez Hanım'ın hayatının son yıllarında geçim sıkıntısı çektiğini söyleyedursun... Özer Bey'e göre Muazzez Hanım'ın çıkınından dolar, mark ve altın olarak 270 milyar lira çıkmış öldüğü gün...
       İstanbul Bankası'nın çıkınından... Kilyos - Sarıyer bölgesinde imara kapalı arazilerin ucuza alınıp pahalı satışından... Falan da hayli para çıktı. 35 yıl önce ABD'de öğrenciyken koka kola içecek para bulamayan çileli çift, bu mümbit ülkede hesabını veremeyecek kadar mal mülk sahibi oldu. Ayıkla şimdi paranın taşını... Endonezya'da Suharto ailesi de aynı durumda... 20 milyar dolara yaklaşan mal varlığının hesabını verememekte. Ancak orada ilginç bir çözüm gündeme geldi. Muhalifler mal varlığının yüzde 5'ini Suharto'ya bırakıp geri kalanı devletleştirmeyi, bu şekilde hem adaleti sağlamayı hem de ekonomiyi biraz ferahlatmayı düşünüyorlar. Acaba bizde benzer çözümler gündeme gelemez mi? Veya getirilemez mi?

       DSP Genel Başkan Yardımcısı Rahşan Ecevit af önerisini savunmak için duygu yönü ağır basan, yer yer iştah açıcı öğelerle süslenmiş bir yazılı metin dağıttı basına. Bu ilginç savunmanın bir yerinde diyor ki:
       "... Vitrinlerde nar gibi kızarmış baklavaları, börekleri görünce karnı tok olan insanın bile iştahı kabarır. Kaldırımlardaki büfelerin dört bir yanından sallanan çeşit çeşit çikolata ve şekerlemelere varlıklı ailelelerin çocukları bile `Anne bundan istiyorum' diye asılırlar. Manavların kaldırımlara taşmış tezgahlarının üzerindeki iri iri kirazları, kayısıları görünce birçok aile reisi çocuklarını sevindirmek için heyecanla zevkle satın alırlar... Yemeklik yağ reklamları için gösterilen baklavaların, böreklerin, pırıl pırıl parlayan dolmaların, üstü kıymalı, salçalı makarnaların, çikolata ve dondurmaların karşısında birçok babanın çocuklarını düşünerek boğazı düğümlenirken çocuklar da mahzun edilmekte...
       Şimdi bu açlığın verdiği çaresizlik içinde evine çocuklarına katıksız bir ekmeği olsun götürebilmek için suç işlemiş bir insana imha edilmesi gereken bir canavar gibi bakıyoruz..."
       Çok duygulu bir metin. İyi bir kompozisyon. Ancak okurken aklımıza düştü...
       Demokratik Sol Parti vatandaştan zaten yukarda anlatılan adaletsizliği düzeltmek için oy almadı mı? Ecevit'lerin yıllardır kendilerine biçtikleri misyon, af çıkarma kolaycılığı yerine, masum insanları suça kışkırtan bu düzeni değiştirmek değil miydi?
       Acaba Ecevit'ler baklava, börek, çikolata, kıymalı makarna yiyemeyen çocuklar için ne yaptılar? Mesut Yılmaz memura yüzde yarım fazla vermem derken Sayın Ecevit kalkıp "Hiç değilse yüzde çeyrek verelim" mi dedi? Turizm alanlarının, orman alanlarının, KİT'lerin yağmalanmasına, ballı ihalelere, kıyak özelleştirmelere gık demeden imza atan Sayın Bülent Ecevit acaba ekmeğin 1 lira ucuzlatılması için 1 kuruşluk çaba sarfetti mi? Evine ekmek götüremediği için suç işleyen insanı affetmek yerine o parasız emekçiyi evine ekmek götürecek paraya kavuşturmak değil miydi DSP'nin vaadi?
       Toplum aç olsa da... Masallara karnı tok... Hiç değilse bunu anımsamalıydı Bay ve Bayan Ecevit'ler...

       Renault marka, lacivert renkli, 34 AU 622 plaka numaralı araç, 28 Haziran tarihinde Bağcılar'da, Milliyet'e birkaç yüz metre kala, sol şeritten hızla sağ şeride geçerken motosikletli Sabri Yıldız'a çarptı. O gün Milliyet'e kargo getirmekte olan Sabri Yıldız hala hastanede. Kaza dosyası Bağcılar 100 Yıl Karakolunda. Otomobilin plakası tanıklarca alınıp Emniyet'e bildirildiği halde araç hala bulunamadı. Emniyet'i ve yurttaşları insanlık adına göreve çağırıyor hasta yakınları. Bu çağrıya kulak verelm.



Yazara E-Posta: M.Asik@milliyet.com.tr