Melih Aşık

Melih Aşık

m.asik@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


       Alaattin Çakıcı'nın adamlarına telefonla talimat vererek Fransız Konsolosluğu'nda görevli birisinin öldürülmesini istediği dün gazetelerde yer aldı. Habere göre Çakıcı bu talimatı Kartal Cezaevi'nden telefonla Bayrampaşa Cezaevi'ndeki bir adamına vermiş. Telefon dinlendiği için eylemin önüne geçilmiş. Gelelim bu işin anlayamadığımız tarafına...
       İşe gidip gelirken Bayrampaşa Cezaevi'nin önünden geçiyoruz. Geçenlerde Paşakapısı Cezaevi'nin önünden geçtik. Bir süre önce Kartal Cezaevi önünden geçmiştik. Her defasında aynı durum dikkatimizi çekti.
       Bu cezaevlerine bir iki kilometre yaklaştığınızda cep telefonu üzerinde "Sadece 112" işareti okunuyor. Telefon hat vermiyor. Yani.. Bu cezaevlerinin çevresindeki alanlardan cep telefonuyla bir başka yeri aramak ve konuşmak olanaksız. Ama cezaevinin içinden her yer aranılıp konuşuluyor.
       Böyle garabet de olursa ancak Türkiye'de olur.

Yaşam ikilemi

       Bir tarihte Hollanda'da fahişelik okulu açılmıştı... Amerikalı ünlü komedyen Jay Leno bu okul tartışılırken kimsenin aklına gelmeyen bir soru sormuştu:
       - Acaba kızı bu okulda okuyan bir baba, çocuk sınıf geçti diye sevinmeli mi, üzülmeli mi?
       Hayat insanın karşısına böyle ikilemleri sık sık çıkarır... Buyrun benzer bir ikileme:
       - Acaba bankası fona devredilen bir işadamı banka batırdığı için başarısız mı sayılır? Yoksa bankanın paralarını cebine aktarıp faturayı vatandaşa ödetmeyi becerdiği için başarılı mı?
       Sorunun devamı:
       - Bir işadamı banka batırdığı için üzülür mü? Paraları kurtarıp cebine attığı için sevinir mi?
       Herhalde toplumun alacağı tavra bağlı... Adam her gittiği yerde saygı görürse "İyi ki soymuşum bunları" diye düşünür... Yüzüne tükürür gibi bakılırsa belki hatırlar bir soyguncudan başka bir şey olmadığını... Ara sıra üzülür.

Neden yassah!

       Ankara'da Keçiören'in Kuyubaşı mahallesine güzel bir park açılmış.
       Parkla ilgili gözlemini okurumuz Metin Koyuncu şöyle anlatıyor:
       "Huzurlu bir ortam, bekçiler yerinde. Her 20 metrede bir torbalı çöp kutusu.
       Fakat parkın girişinde kocaman bir afiş:
       "Parkta Kabuklu Yemiş Yemek Yasaktir!".
       Amaç yeni ve güzel parkı temiz tutmaksa... Neden "Lütfen Çöp Kutularını Kullanınız" gibi bir afiş asılmıyor...
       Neden bizim insanımıza birşey yaptırmak için ille de yasak konuyor?

İzindeler!

       Atatürk'ün manevi kızı Ülkü Adatepe Cumhuriyet'in 77'inci yılında idareyi elinde tutanların Atatürk'e ne kadar benzediğini kısaca anlatmış:
       - Atatürk cumhurbaşkanı olduğu 15 yıla bunca yeniliği ve inkılabı sığdırdı. Şimdiki yönetimler yıllardır türban sorununu çözemediler...
       Eee, n'aapsınlar Hanımefendi, ABD sorun çözemeyenleri seviyor.

Hasarlı organ

       Trafik kazasında adamın muhtelif organları hasar görmüş. Cinsel organı da kullanılmaz hale gelmiş. Doktorlar başlamışlar hasar gören organları tek tek onarmaya. Bu arada hesap da çıkarıyorlar. Sıra gelmiş cinsel organa. Doktor maliyeti bildirmiş:
       - Eğer küçük bir organ takarsak 10 bin, orta boy organ 20 bin, büyük boy organ 30 bin dolara malolur...
       Adam: "Bir dakika karıma danışayım" diyerek telefona gitmiş. Biraz sonra geri dönmüş. Doktorlar merakta:
       - Ne diyor karınız?
       - En iyisi mutfağı tamir ettirelim, diyor...

Batık yavrular...

       Nur topu gibi iki çocuğumuz daha oldu...
       Devletin batık portföyüne iki öksüz yavru daha eklendi.
       Yavruların birinin adı Eti diğeri Kapital...
       Vatandaşın önüne uzatılan fatura son olarak 10 milyar dolar...
       10 milyar dolar Türk ekonomisini ve halkını abad ederdi...
       Ne var ki sadece 9 banka patronu ile bir avuç sülüğü abad etti...
       Kamuoyunun küçük bir tesellisi var.
       Zekeriya Temizel ve Sadettin Tantan ikilisi bu işin üzerine gidiyor.
       Yürekli davranıyorlar.
       Acaba bir - iki namuslu adamın soluğu "Devlet konuyla ilgileniyor" havası vermekten öte işe yarar mı?
       Halkın 10 milyar dolarını devlet geri alabilir mi?
       Biraz zor...
       Düşünün ki o para hala adamların cebinde.
       10 milyar doların onda biriyle Türkiye'de siyasetin ve bürokrasinin yarısını satın alırlar.
       - Efendim ödeme planı yapılacak, paralar devlete ödenecek...
       Hikaye...
       Neden Gaziantep'de 20 milyon liralık fıstık çalan çocuklar için ödeme planı yapılmadı da her biri 7 yıl yatırıldı?
       Ayrıca adam borcunu ödeme niyetinde olsa bankasına batık bayrağı çeker miydi?
       Gayret yine dayıya kalıyor.. Yani halka...
       Dün Sadettin Tantan yol gösterdi... Halk örgütlenir, diretirse parasını geri alır. Yoksa batakçılar bir kez daha kazanır...

      
  • Murat Demirel mahkemede bağırmış:
           - Burası muz cumhuriyeti mi?
           Elbette... Başka hangi meyve bu kadar kolay soyulur?

    Ecevit'i savundu

           Gazeteciler geçen akşam Aydın Boysan'la söyleşirken söz bankalara geldi...
           Bir gazeteci sordu:
           - Bazı bankaların zorda olduğu Hükümete bildirilmiş. Sayın Ecevit bu bankaların batacağını yeni mi öğrendi? Daha önceden bilmiyor muydu?
           Aydın Boysan bu noktada Ecevit'i savundu:
           - Evinde kaç oda olduğunu bilmeyen adam bunları nereden bilsin?


    Yazara E-Posta: m.asik@milliyet.com.tr