Ermeni soykırımı iddiasının reddedilmesini suç sayan yasa önerisi Fransa Meclisinden sonra Senatodan da geçti... Meclis’in tasarıyı kabul etmesinden sonra caydırıcı önlemler almamız için epey zaman vardı. Ne var ki hiçbir caydırıcı önlem alamadık. Fransız mallarına boykot sözü açılınca TÜSİAD Başkanı Ümit Boyner ile Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan öne atılıp böyle boykotların sonuç vermeyeceğini bildirerek Fransa’yı rahatlattılar. Anlaşılan Dışişleri Bakanı Davutoğlu‘nun “Fransa ayıp ediyor” şeklindeki çıkışıyla Başbakan Erdoğan’ın “Bir daha Fransa’ya gidersem iki olsun” şeklindeki ağır tehditleri de karşı tarafı caydırmaya yetmedi...
Ulusal reflekslerini yitirmiş olan ülkemiz, uğradığı onur kırıcı davranış karşısında en küçük zarara girmeyi göze alamadı,
İsviçre beş yıl önce aynı yönde yasa çıkardığında biraz homurdanmış peşinden yelkenleri suya indirivermiştik. O kadarla da kalmadı, geçenlerde kendi kendimize kazık atarcasına İsviçre Dışişleri Bakanı Calmy Rey’i Ankara’ya davet edip büyükelçiler toplantısında onur konuğu olarak ağırladık.
Son yıllarda yabancı ülkelerin aldığı soykırım kararlarını da küçük birer kınama mesajıyla geçiştirip yutkunuyoruz.
O yüzden hiçbir ülke Türkiye’ye soykırım golü atmaktan çekinmiyor.
Biliyorlar ki Türkiye biraz homurdanıp peşinden aşağılanmayı hazmedecektir.
Yurtseverliği ve ulusal değerlere bağlılığı uzun süredir faşist milliyetçilikle özdeşleştirip yok etmeye çalışıyoruz... Bu bilinçli kampanya sonucu halkın ulusal duyarlığı aşındırılıyor. Gündelik çıkarların peşinden koşan bir lumpen toplum yaratılıyor. Bu tür halklar tarih sahnesinde tutunamaz.
Erdoğan, Avrupa’ya seslenmiş: “AB’ye vizyon katarız.”
Çok doğru... Kendi hukuk ve demokrasilerinde asla göremiyecekleri olayları sayemizde
görmeye başlarlar...
Haldun Ertem
Yapılan araştırmaya göre AKP’nin politikalarını en çok “en zenginlerle en yoksullar” destekliyormuş.
Bu durumda “en saf” hangisi oluyor acaba?
Fahrettin Fidan
Bir rüzgâr ki...
OdaTV yargılaması dün sürdürüldü... Mahkemeye çıkan sanıklar arasında yer alan Milliyet muhabiri arkadaşımız Nedim Şener’in aşırı ölçüde kilo kaybetmesi herkesin dikkatini çekiyor. Aslan gibi adamın bu denli zayıflamasının sebebini eşi Vecide Şener’e sorduk. O da Nedim’in koğuş arkadaşı Almet Şık’a sormuş. Ahmet Şık demiş ki:
- Silivri’de, hapishane çevresinde çiftçiler kanola bitkisi ekiyor... Yazın bu tarlaları gübreleyince rüzgâr pis bir koku taşıdı hapishaneye. Günlerce sürdü. Nedim o yüzden yemeden içmeden kesildi. Bir daha da eski iştahı yerine gelmedi...
(Kanola bizim kolzanın gelişmişi bir yağ bitkisi)
RTÜK’ün halleri...
RTÜK bir kez daha medyanın gündeminde... Bu defaki gündeme gelme nedeni yayınladığı “İffet” adlı dizide, “Oyuncular sıkça alkol tüketiyor, içki şişeleri sık sık yakın çekimde gösteriliyor, bikinili kızlar striptizi andıran gösteriler yapıyor” gibi gerekçelerle Star televizyonuna 100 bin lira ceza kesmesi.
RTÜK’te görev yapan dostumuza bu cezayı sorduk. Yanıt:
- RTÜK Üst Kurulu’nda kesin bir iktidar egemenliği ve inanılmaz bir çifte standart uygulaması var. İktidar yandaşı iseniz RTÜK yasasını rahatlıkla ihlal edebilir, en fazla göstermelik bir ceza alırsınız. Ama iktidara muhalifseniz, hatta muhalifliği bırakın, iktidar yandaşı değilseniz cezalardan başınızı kaldıramaz hale getirilirsiniz. İktidarın siyaset, ahlak, inanç vs. anlayışına aykırı her program ve yayın ciddi tehdit altındadır ve bu tehdit her geçen gün biraz daha büyümektedir.
- Bu dediklerinize örnek verebilir misiniz?
- Hangi birini vereyim. Örneğin seçim dönemlerinde televizyonların siyasi partiler arasında eşitlik ilkesine uyması, onlara eşit söz hakkı tanıması zorunlu. Özel kanallar bir tarafa, TRT bile bu zorunluluğu paspas gibi çiğnedi ve hiçbir şey olmadı. Dizilere ilişkin çifte standarttan bir örnek vereyim. İffet’e ceza verildi. Peki, iktidar yandaşı bir kanalda yayımlanan dizide, kahramanlardan birinin diğerine kötü insansın anlamında, “Hrant gibisin” demesine program iki kez tekrarlandığı halde ceza verildiğini duydunuz mu?
- Ne olacak bu gidiş?
- Önümüzdeki günlerde daha çok İffet benzeri cezalar göreceğiz. Bir süre sonra bu cezalara da gerek kalmayacak. Kanallar, otosansürle kendiliğinden istenilen muhafazakâr çizgiye gelecekler.
Engkizisyon...
Prof. Halil İnalcık’ın Rönesans Avrupası adlı kitabında (İş Bankası Yayınları) ortaçağın ünlü engkizisyon mahkemesi anlatılıyor... Engkizisyonun ilkeleri şu dört maddede toplanıyormuş:
1. Sadece açıktan propaganda yapan heretikleri (sapkınları) değil şüphelileri de cezalandırmak.
2. Büyük şahsiyetleri ceza dışında tutmamak, tam tersine ibret için onları da cezalandırmak.
3. Hükümet çevrelerindeki heretikleri toplamak.
4. Hiçbir zaman hoşgörü göstermemek...
İlkeler bize hiç yabancı gelmiyor... Öyle değil mi?
