Melih Aşık

Melih Aşık

m.asik@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

       Okurumuz Selim Lümalı, 12 Nisan akşamı 22.00 sularında Mudanya - Bursa yolu üzerinde seyir halindeyken trafik ekibince durdurulur. Ekipteki görevlilerden biri, "cezai işlem" yapacağını söyleyip "evraklarını" ister... Sebep?.. Lümalı'nın kullandığı aracın sis farlarının yanması... Polis memuru bunun suç olduğunu söyler...
       Bu konuda bugüne kadar ikaz bile edilmediğini söylese de... dinletemez okurumuz... İstenen cezayı çıkarıp öder...
       Polis ekibi, tutanağı düzenledikten sonra o noktadan ayrılır ve Bursa yönüne hareket eder. Okurumuz Selim Bey arkalarından giderken ne görse iyi!.. Kendisine ceza kesen ekibin kullandığı otonun arka park lambalarından biri yanmamaktadır. Bir ara ekip otosunun durduğunu gören Selim Bey, aracı kullanan görevlinin yanına gidip uyarır:
       - Park lambanız yanmıyor!
       Polis memuru, arka tarafa gidip lambaya birkaç kere vurur. Ama nafile.. "Yanmasını" sağlayamayınca;
       - Neyse, hallederiz, deyip gider...
       Bu durumu bir dilekçeyle Bölge Trafik Denetleme Şube Müdürlüğü'ne bildirir okurumuz... "Sis farlarını yakıp tehlike yarattığımızı düşünen trafik görevlilerinin park lambası yanmayan araçla seyretmeleri daha büyük tehlike oluşturmuyor mu?.." diye de sorar...
       Trafik Denetleme Şube Müdürü İsmail Dağyaran da iki gün sonra okurumuza şu çok ilginç yanıtı verir:
       "Şikayet dilekçenizde belirtilen hususlar tetkik edilmiş ve o gün Mudanya yolunda görev yapan personelin sözlü ifadelerine başvurulmuştur. Adınıza yazılmış olan trafik para cezasının kanuna uygun olduğu görülmüş; ayrıca sizi denetleyen ekip görevlilerinin ekip otolarının park lambalarının yanmadığı da tespit edildiğinden, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu'nun 30 / 1 - a maddesi uyarınca 14.04.1998 gün ve 338712 sayılı peşin alındı makbuzu ile ekip otosu sürücüsü polis memuruna 3.200.00 TL trafik para cezası tatbik edilmiştir. Bilgilerinize..."

       Hükümet açıklamasına göre
       Cumhuriyet'in 75'inci yılı
       Kutlanacakmış
       10 milyon dolar harcanarak
       Ne masraf etsek değer
       Cumhuriyetimize
       Ama bizi üzen
       Nokta şu:
       75'inci Yıl'da Türk Lirası
       Bir işe yaramıyor
       Ve Türkiye Cumhuriyeti'nin
       Kuruluşu bile
       Kutlanıyor
       Amerikan Doları ile

       Yaşar Hadi Önder

       Sanayi Bakanı Yalım Erez'in geçen hafta Trabzon'da işadamlarına seslenirken söylediği sözler büyük yankılar yaptı:
       "...Ya değişim ya ölüm... Siyaseti bu zavallılıktan kurtaracak adam gibi adamlar bulup çıkartalım... Sahaya inin, oyunculara kırmızı kart gösterin, onların yerine bu oyunu sizler oynayın... Siyaset bugün ülkeye ve devlete hizmet etmenin bir aracı olmaktan çıkmış, devlet imkanlarını bölüşmenin haksız görev ve tayin yapmanın bir aracı haline gelmiştir..."
       gibi sözlere "doğru" diyenler çok oldu. Bu arada DTP kurucularından Mimar Sezar Aygen, üzerine "Adam gibi adam nasıl olunur?" notunu düştüğü bir fotoğraf yollamış. 31.1.1997 tarihli Milliyet'te yayınlanan fotoğrafın altında şu satırlar okunuyor:
       "Erez suçüstü yakalandı. Meclis'te hileli oylamalar sürüyor. TURBAN oylamasında mükerrer oy kullanılmasından sonra Meclis'te dün de Sanayi ve Ticaret Bakanı Yalım Erez bakan olarak sayılmasına rağmen milletvekilleri arasında oy kullanırken yakalandı..."

       Bir dostumuz telefonda:
       - Bizim çocuk üniversiteyi bitirdi, dedi...
       - Yahu ne zaman başladı ki ne zaman bitirdi?
       - Bizimki hızlı... Başlamadan bitirdi...
       - Nasıl oldu...
       - ÖSS sınavında çaktı. Böylece üniversite hayali bitti.
      
Kendisini teselliye çalıştık. Bu sınavlarda çakmak ille de çocuğun akılsız ve yeteneksiz olduğunu göstermez. Çakanlar arasında gerçi öyleleri vardır. Ama bir kısmı da hayattan kopuk dersleri, ezbere dayalı konuları, tuzaklara dayalı sınav sistemini bilinçli veya bilinçsiz protesto ettiği için çakar. Böyleleri kendisine er veya geç bir başka kulvar bulur, "Gözlerimi kaparım derslerimi yaparım" tipli birçok genci sollar. İlerde kendisiyle daha uyumlu daha mutlu bir mesleğin ve işin sahibi olur. Ezcümle.. Bu kötü sistemle uyuşamıyor diye çocuğu suçlamak hatadır. Moralini bozmadan... Ona diğer kapıları açmalı hemen.

       Futbol günleri yaşıyoruz... Sayfalar Galatasaray yüklü... Araya Fener haberleri serpiştirilmiş. Fenerli yazarlar ağız birliği yapmış gibi aynı şeyi yazıyor:
       "Tek suçlu Bariç"
       Gerçekten de öyle... Her ne kadar Fener'in iki temel elemanı Oğuz ve Aykut'u kapris sonucu takımdan kovan Ali Şen Beydir... Boliç ve Saffet'i satınalan odur... Bariç'i getirip takımın başına koyan da odur... Ama sorumlu o değildir. Kimdir? Bariç'tir.. Geçmiş yıllarda takım üç maç kaybeder sorumlusu Başkan olurdu. Bugün takım iki yıl üstüste şampiyonluğu kaybediyor sorumlusu antrenörler... Eğer takım şampiyon olsa başarı kimin olacaktı? Ali Baba'nın... Ali Baba'nın kurduğu futbol kadrosu iş yapmadıysa da basındaki 40 kişilik kadrosu çok iyi çalışıyor. Bravo... Ama ekleyelim: bu başarı Fener'in başarısıyla ters orantılı olmaya mahkum. ...




Yazara E-Posta: M.Asik@milliyet.com.tr