Haber Türk kanalında önceki akşam "Basın Kulübü" adlı programı izliyoruz. Programın konukları, geçtiğimiz hafta ODTÜ’de, Devlet Bakanı Kemal Derviş’i protesto eden TKP’li gençler... Onlara soru yöneltenler ise her zamanki gibi Haber Türk’ün yöneticileri, sunucuları, muhabirleri... Ancak meslektaşlarımızın soruları, sorudan çok sorgulamayı andırıyor.
- Hiç bu çağda komünist olunur mu?
- Sizin aklınızdan zorunuz mu var?
- Ölmüş - bitmiş bir ideolojiyi hâlâ nasıl savunabiliyorsunuz?
Ölmüş bitmiş bir ideolojinin bu kadar telaş yaratmasına ODTÜ’lü gençler de hayret ediyor.... Hep bir ağızdan sorulan ve defalarca tekrarlanan sorulara son derece akıllı, uslu, mantıklı yanıtlar veriyor; "Akıl yaşta değil baştadır", özdeyişini doğruluyorlar. İdeolojilerini beğenir veya beğenmezsiniz... Ama sahip oldukları bilgi birikimi ve güncel konulara hâkimiyetleri beğenilmeyecek gibi değil.
Gençleri dinlerken 1968’leri anımsıyoruz. O gün gibi bugün de "insanların insan gibi yaşadığı" bir dünyanın özlemini dile getiriyor gençler. Ama o yıllardan farklı olarak bu defa gündemde silahlı devrim yok. Demokratik mücadele var. Türkiye üzerine kafa yoran, temiz ve dürüst düşünceler üreten gençlerin demokrasiye katkıları her zaman çok önem taşıyor...
"Büyük adam küçük aşk" filmi yasaklandı. Büyük ülke küçük demokrasi işte...
Bağcılar Adliyesi’nin o adaletin saygınlığıyla ters nitelikteki dar ve sevimsiz binası tıklım tıklımdı dün sabah... Ne var, ne oluyor, diye soracak olduk... Efendim öğretmenler ifade vermeye çağırılmış.. Suçları? 1 Aralık’taki bir günlük ders boykotu... Bakanlık maaş kesintisi yapmış. Ayrıca boykota ceza diye öğretmene bir gün de mahkeme koridorunda kaybettiriyor. Sayın Bakan Bostancıoğlu’na vicdani soru: Batı’da (ve KKTC’de) öğretmenin grev hakkı dahi varken Türkiye’de 1 gün boykot yapması bu kadar büyük suç olabilir mi?
Londra’dan Oben Alpaslan’ın gönderdiği nota göre... Aşağıdaki neşeli olay BBC’de de yayınlanmış... Bir alışveriş merkezinde ürün tanıtımı yapılıyor. Müşteriler ürünü tadarken kendilerine beğenip beğenmedikleri soruluyor ve anket yapılıyor. Derken esmer bir "bey" oraya yaklaşıyor. "Tadına bakar mıydınız?" sorusuyla birlikte peş peşe birkaç tane ürün lüpletiyor... Kız gülerek soruyor:
- Are you pekish sir? (pekish: hafif acıkmış)
- No, I am Turkish, diyor adam...
Avrupa Parlamentosu üyesi Ozan Ceyhun’a sorduk...
- "Türkiye Ermeni soykırımını kabul etsin", yollu AP kararının uzun dönemde ne etkisi olabilir?
- Türkiye günün birinde AB’ye giriş eşiğine geldiğinde bu kararlar dosya halinde önüne konacak, kabulü istenecektir...
- Bu rapor durdurulabilir miydi?
- Böyle bir şans var idiyse de Karen Fogg olayının burada yarattığı tepki onu yok etti.
- Türkiye böyle konularda yeterince lobi yapabiliyor mu?
- Maalesef... Buraya genellikle Büyükelçi düzeyinde diplomatlar gönderiliyor. Ancak onlar resmi görüşü dillendirdikleri için etkili olamıyor. Bence Türkiye’deki Ermeni cemaatinden aklı başında kişiler gönderilse çok daha etkili olur. Ama onlardan bazılarının, mesela gazeteci Hrant Dink’in pasaportu bile yok sanıyorum. İstanbul’daki Ermeni Patriğinin bir mektubu dağıtıldı burada. Ancak dağıtan Türk diplomatlarıydı. Onun yerine Patrik gelse ve bir toplantı düzenlense çok etkili olabilirdi. Kimi gazeteciler, sanatçılar vs. getirilse onlar da etkili olur... Neyse bunlar geçti. Şimdi sırada HADEP kararı var. Anayasa Mahkemesi HADEP’i kapatma kararı alırsa Avrupa’da buna büyük tepki olacaktır.
Askerde ağırlık önemlidir;
ağır topçu, ağır makineli tüfek, ağır havan...
Toplumsal şöhret konusunda ise hafiflik...
ABD’de 41 vatandaşımızın 11 Eylül olayları nedeniyle hâlâ tutuklu olduğu haberlerine iki açıklama geldi... Türk Amerikan Dernekleri Başkanı Özgür Işıtan Gün, tutukluları yalnız bırakmadıklarını, ilk günden beri ilgilendiklerini bildirdi. New York Başkonsolosumuz Mehmet N. Ezen de tutuklu yurttaşlarımızın her türlü sorunuyla ilgilendiklerini kaydederek ekledi:
- Vatandaşlarımızın büyük bölümü kefaletle salıverilmiş veya ülkeye geri gönderilmiş olup gözetim altında 8 vatandaşımız kalmıştır.
