Meriç Köyatası

Meriç Köyatası

merickoyatasi@hotmail.com

Tüm Yazıları

Bodrum Yalıkavak’taki Palmarina, dünya jet sosyetesinin gözbebeği olma yolunda adım adım ilerliyor. Jefi Kamhi’nin kurduğu ve 2011 mayıs ayında Azeri işadamı Mübarek Mansimov tarafından satın alınan marinada, bir yıl içinde çok ciddi yatırımlar yapıldı.

Palmarina dünya jet sosyetesine göz kırpıyor

Müberak Mansimov tarafından satın alınan Yalıkavak Marina, mega yatları Türkiye’ye çekmek için büyük yatırımlara girişti. Buradaki Billionaire Club ve Cipriani cazibe merkezi oldu. Marina’nın Genel Müdürü Levent Baktır, “Mega yat sahipleri, Cannes’de, Monaco’da aradıklarını, Yalıkavak’ta bulacaklar” diyor

Haberin Devamı


336 yat bağlama kapasitesi, 710’a çıkıyor. Ama esas önemli olan mega yatlara yönelik yatırımlar. Şu anda 80 metreye kadar 26, 100 metreye kadar da 8 mega yat için yıllık bağlama kapasitesi oluşturulmuş durumda. Önümüzdeki yıl mega yat kapasitesi 36’ya yükselecek.


Marina’nın Genel Müdürü Levent Baktır bu göreve gelmeden önce tanıdığım deneyimli bir uzak yol kaptanı ve denizci... Bizi marinada ve grup bünyesinde bulunan 50 metrelik mega yat Palmalife’ta ağırladı. Gerçekten mega yatın güvertesinden baktığımda Palmarina’da çok ciddi bir mega yat bağlama kapasitesi oluşmuş. Tabii önemli olan sadece yat bağlama kapasitesinin oluşması değil. Mega yatın güvenli bir şekilde bağlanmasının yanı sıra, mega yat sahiplerinin de gönülden marinaya bağlanmasını sağlamak... Esas maharet burada... Bu noktada sözü Genel Müdür Levent Baktır’a bırakıyorum:


“Hedefimiz Akdeniz’deki en iyi ve en gözde marina olmak, Avrupa’daki mega yatları Ege’ye çekebilmek. Bunun için sosyal alt yapıyı da oluşturmamız gerekiyor. Palmali Grup, gereken her yatırımı yapabilecek güçte... Yalıkavak’ı dünya jet sosyetesinin göz bebeği yapacağız. Bunun için üst düzeyde projelerimiz ve uluslar arası yatçılık camiasında yeterli çevremizin de olduğuna inanıyoruz.

Palmarina dünya jet sosyetesine göz kırpıyor


Billionaire Club ve Cipriani
Marinamızın ucundaki küçük adayı çok farklı bir yer haline getirdik. Doğayla uyumlu, gerçekten de çok hoş bir konsept ortaya çıktı. Adada 700 metrekarelik Bodrum Yarımadası’nın en büyük havuzu var ve deniz suyu kullanılıyor. Adadaki plaj, akşam olduğunda gece kulübüne dönüşüyor. Ayrıca ada bölgesinde Billionaire Club, geleneksel İtalyan mutfağının dünyadaki en önemli temsilcisi Cipriani, Bodrum yarımadasında haklı bir üne kavuşan balık restoranı Sait Seafood ve Gilan mücevherat yer alıyor...

Haberin Devamı


Bugün Akdeniz’de gezen mega yatların içinde çok büyük oranda Rus ve Azeri işadamı da var. Bu kişilerin ilk tercih olarak Ege’yi seçmelerinden daha doğal ne olabilir. Kısacası Cannes’da, Monaco’da ya da Porto Cervo’da bulunan yatların Ege’ye gelmemesi için bir neden yok. Billionaire Club’ın en önemli, en ünlü mekanı Sardunya Adası’nda Porto Cervo’dadır. Kulübün kurucusu İtalyan işadamı Flavio Briatore de geçtiğimiz haftalarda bizim bu düşüncemizi doğrulayan bir açıklama yaptı ve ‘Mali polisin baskısı dayanılmaz hal aldı. Buradaki kulübü kapatacağım ve yatırımlarımı Türkiye, Dubai ve İspanya’ya kaydıracağım’ dedi ve geldi bizim marinamızda yatırım yaptı.”


15 bin metrekare yeşil alan
Marinanın 140 tekne için de karada çekek yeri bulunuyor. Ancak bu çekek sahası mega yatlara hitap etmiyor. Zaten Yalıkavak gibi bir yerde de mega yatların bakım onarım işlerinin yapılması da doğru olmaz... Marina’nın ada bölgesi dışındaki Balıkçı Köyü adı verilen bölümde de çok hoş bir ortam var. Buradaki Arjantin Et Lokantası ve Mozart Cafe mutlaka uğranması gereken yerlerden... Marina’da 15 bin metrekare yeşil ve ağaçlandırılmış peyaz alanı bulunuyor. Genel müdür Levent Baktır marinanın sahip olduğu sertifikaları da şöyle sıralıyor: FEE Mavi Bayrak (The Foundation for Environmental Education), TYHA (The Yacht Harbour Association)-5 Altın Çıpa, IMCI (International Marine Certification Institute) 5 Mavi Yıldız sertifikası ki, Türkiye’de bu sertifikaya sahip tek marinayız. Ayrıca UKAS LRQA ISO 9001:2008 QMS sertifikası ki, bu da ülkemizde bir tek bizde var.

Haberin Devamı

Bir mega yat, uçak dolusu turiste bedel

Epeydir yazıp çiziyorum. Türkiye mega yat üretiminde dünyanın ilk dördünde yer alıyor ama bu mega yatların kıyılarımızda gezmesi ve kışlaması konusunda çok gerilerde kalıyor. Bir mega yatın Türkiye’de kışlaması döviz bakımından uçaklar dolusu turistten çok önemli. Mega yat geldiğinde ciddi bir ekip yılın 12 ayını Türkiye’de geçirecek. Daha da önemlisi, bu mega yatların boyası, bakımını, onarımını düşünürseniz işin boyutları çok büyüyecek.


Çevredeki otellerin, işyerlerinin, bakım-onarım işi yapan çok sayıdaki kişinin ekonomik faaliyetleri de artacak. Örneğin, 12 metrelik bir teknenin zehirli boyası 3 bin Avro iken, bir mega yatın zehirli boyası 100 bin Avro’dan başlıyor.


Bir mega yat uçak dolusu turistten daha çok döviz bırakıyor derken palavra atmıyorum. Devletin resmi verilerine göre, ülkemize gelen turistler yaklaşık 750 dolar harcıyor. Bir uçakta 200 turist geldiğini düşünün 150 bin dolar eder. Bir mega yatın zehirli boyası ve güverte boyası ise en az 400 bin dolar. Marina bağlama parasını, o seviyedeki insanların tekne dışında kendileri için harcadıklarını,12 ay boyunca Türkiye’de kalacak olan tekne mürettebatının Türkiye’de harcadıklarını, bakım-onarım hizmetleri ile bu hizmetlerde kullanılacak parçaların tutarlarını hesaba katmadım bile... O nedenle altın yumurtlayan tavuğu kesmeyelim. Denizleri temiz tutalım, kıyıları beton yağmasından koruyalım, maliyenin marina yatırımcılarına daha hoşgörülü olmalarını sağlayalım.

Denizcilik Bayramı’nı KUTLAMIYORUM!

Bugün 1 Temmuz... Denizcilik Bayramı... Karasularımızda, kapitülasyonlarla yabancılara tanınan yük ve yolcu taşıma hakkı, 1 Temmuz 1926 tarihinde kaldırıldı ve bu imtiyaz, Türk bayraklı tekneler ile Türk denizcilere verildi. Yıllardır 1 Temmuz Günü, donanmamız ve ticaret bahriyemiz tarafından kutlanır. Sivil olarak da denize gönül vermiş kişiler, yağlanan tekne önündeki bastonlarda yürüme, denizde ördek yakalama, yüzme yarışı, kürek yarışı, yelken yarışı gibi etkinliklerle kutlanır. Ben bu bayramı kutlamıyorum.


Bu hükümet, ilk yıllarında Ulaştırma Bakanlığı ve Denizcilik Müsteşarlığı aracılığı ile amatör denizcilerin sorunlarına eğilmiş, sıkıntıların bir bölümünü de çözmüştü. Ancak sonra, Ulaştırma Bakanlığı amatör denizcileri unuttu.


1946 yılından bu yana geçerli olan 4922 sayılı kanun, “Kürek dışında herhangi bir kuvvetle yürüyen deniz taşıtlarına gemi denir” diyor. Buna dayanarak devlet, üç metrelik optimist bir yelkenliyi de, kıçtan takma motoru olan beş metrelik bir kayığı da, amatör yelkenli bir tekneyi de, devasa boyutlardaki ticaret gemileri ile bir tutuyor.


Bu madde değişmedikçe, Amatör teknelerden bağlama kütüğü adı altında her yıl vize alımına son verilmedikçe, Maliye Türk Bayraklı amatör teknelere ve vahşi ecri misil zamlarıyla, marinalara ve dolaylı olarak da amatör denizcilere yüklenmekten vazgeçmedikçe, Denizlerin yüzde 94’ü karadan kirlenmesine, kalan yüzde altılık kirlenmenin de neredeyse tamamına yakınının ticaret gemilerinden kaynaklanmasına rağmen, Çevre Bakanlığı, bir önlem almayıp deniz kirliliğinin faturasını içinde birkaç kişi dolaşan amatör teknelere çıkartmaya devam ettikçe, Ben bir amatör denizci olarak bu bayramı kutlamıyorum.


“Bu bayramı kim kutlamalı?” diye sorarsanız... Sadece kabotaj hakkının sağladığı imtiyaz değil, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin verdiği imtiyazla (özelleştirme değil, imtiyaz) Marmara’da yolcu taşımacılığı yapan İDO, bu bayramı gönül rahatlığı ile kutlayabilir... Çünkü bu imtiyazını, vatandaşın büyük tepkisine rağmen, Rekabet Kurumu’nun gözünün içine baka baka dibine kadar kullanıyor.