Metin Uyar

Metin Uyar

metin.uyar@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Dr. Candan Hızel: “Hastalık merkezli tedavinin yerini, insanların genetik yapıları ve çevresel faktörleri dikkate alınarak uygulanan bireye özel tedavi alıyor. Bu da ilaçların etkisini artırıp yan etkisini azaltıyor, hastalanmadan önce gerekli önlemleri almamızı sağlıyor”

elişmiş ülkelerde hızla yayılan bir trend var: Bireye özgü tedavi. Uzmanlar bize özel tedaviyi ancak genetik yapımızı inceledikten sonra şekillendirebiliyor. Çünkü genetik testler, “Hangi hastalıklara yatkınlığımız var? Hangi ilaçları hangi dozda kullanırsak en iyi faydayı ve en az yan etkiyi görürüz?” gibi soruları cevaplandırabiliyor.

Haberin Devamı

Avrupa Birliği Horizon 2020 Çerçeve Programı kapsamında 50 proje arasından ilk iki proje arasına giren “Tedaviye Başlamadan Önce Farmakogenetik Testlerin Uygulanması” projesi de bu anlamda çok önemli. 15 milyon avroluk projeden ülkemize iki yıl boyunca, senede 500 bin avro gelecek. Bu para kardiyoloji, psikiyatri, onkoloji ve iç hastalıkları alanlarında iki bin hastaya tedaviye başlanmadan önce farmakogenetik testlerin yapılması için kullanılacak.

Projenin ilk lansmanı şubatta Hollanda’nın Rotterdam kentinde yapıldı. İkinci lansmanı ise 2-3 Nisan’da Acıbadem Üniversitesi’nde gerçekleştirildi. Fransa, İtalya, Hollanda, İsveç, Almanya, İsviçre gibi 17 ülkenin ortaklaşa yer aldığı projenin Türkiye ayağının sorumluluğunu Dr. Candan Hızel yönetiyor. Dokuz Eylül Üniversitesi Bireye Özgü Tıp - Farmakogenetik Araştırma ve Uygulama Merkezi’nin kuruluşunda öncülük yapan Hızel ile bireye özel tedaviyi ve farmakogenetik testlerin ne işe yaradığını konuştuk.

- Bireye özgü tedaviyi; insanın genetik yapısını ve çevre faktörlerini göz önünde bulundurarak gerek hastalıklara yatkınlığının, gerekse ilaçlara cevabının değerlendirilmesi olarak düşünebilirsiniz. 21’inci yüzyılın konusu “hastalık merkezli” tedaviden “birey odaklı” tedaviye geçilmesi olacak.

“İlaç bilimi ile genetik biliminin evliliği gibi”

- Kişinin tükürük ve kan örneği alınarak DNA’sı izole ediliyor. Geliştirilmiş moleküler biyoloji sistemleriyle genlerindeki mutasyonlar (farklılaşmalar) üzerinden, ileride karşılaşabileceği hastalık riskleri konusunda kişi bilgilendiriliyor. Böylece kişi koruyucu önlemler alarak hastalığa yakalanma süresini uzatabiliyor veya hiç o hastalıkla karşılaşmayabiliyor.

Haberin Devamı

- Bireye özgü tedavinin ikinci ve en önemli ayağı ise farmakogenetik. Bunu farmakoloji (ilaç bilimi) ile genetik biliminin evliliği gibi düşünebilirsiniz. Farmakogenetiğin amacı bireye en uygun ilacı, en uygun dozda vermek.

- İnsan Genom Projesi ile tüm insanların genetik yapısının birbirine yüzde 99.9 oranında benzediği saptandı. Ama o yüzde 0.01’lik farkla beslenme şeklimiz gibi çevresel faktörler, hastalıklara yatkınlığımızı ve ilaçlara verdiğimiz yanıtı değiştiriyor. İlaçlara yanıtımızı yüzde 20-40 oranında genlerimiz belirliyor. Çünkü genetik farklılıklarımız, ilaçları işleyen enzimlerimizin çalışma şeklini de farklılaştırıyor.

- İnsanları enzimlerinin çalışma şekline göre normal, yavaş, orta ve hızlı metabolizörler olmak üzere dört gruba ayırıyoruz. Enzimleri normal çalışan kişiler doktorların yazdığı standart dozlara iyi yanıt veren kişilerdir. Yavaş metabolizörlerin ise ya enzimleri yavaş çalışıyor ya da o ilacın işlendiği metabolik yolu kontrol eden enzimler hiç yok.

Haberin Devamı

- Enzim az çalışınca ilaç yeterli oranda kullanılamıyor ve atılamıyor. Kanda ilacın miktarı artıyor. Bu da birlikte deride kızarıklıklar, şiddetli ishaller, mide bulantısı, bağışıklık sistemi hücrelerimizin ölmesi ve ikincil tümörlerin gelişimi gibi istenmeyen etkilere yol açabiliyor. Tüm bu zararlı etkilerden korunmak için yavaş metabolizör olan kişilerde ilaç dozunu azaltmak gerekiyor.

“Uygun ilaç dozu ayarlanmazsa kişide intihar eğilimi artabilir"

- Doz ayarlanmasına gidilmezse ölümcül sonuçlar bile ortaya çıkabiliyor. Örneğin depresyon tedavisinde, kişinin aldığı ilacı işleyen enzimlerinin çalışma durumuna uygun ilaç dozu ayarlanmadığında kişide intihar eğilimi artabiliyor. Kolon kanserinde kullanılan irinotekan tedavisi uygulanan kişinin enzimleri azsa veya yeterli oranda çalışmıyorsa, ilaç ölümcül ishallere sebep olabiliyor.

- Kişide o ilacı işleyen enzim hiç yoksa dozu azaltmak da işe yaramıyor. Bu durumda doktorların o ilacı kesmesi ve o metabolik yoldan işlenmeyen başka bir ilaçla hastayı tedavi etmesi gerekiyor. Çünkü bir kişi bir ilaç grubu açısından yavaş metabolizörken, aynı işlevi gören, başka bir ilaç için normal metabolizör olabiliyor.

- Kişi çok hızlı metabolizörse, enzimleri çok hızlı çalışıyor. Yani ilaç vücuda giriyor ama o kadar çabuk vücuttan atılıyor ki etkisini görmüyorsunuz. Bu durumda dozu artırmak ya da başka bir ilacı hastaya önermek gerekiyor.

- Günde 10-15 adet sigara içenlerde CYP1A2 enzimi çok hızlı çalışıyor. Yani ilaç vücuda girdiği gibi kullanılamadan çıkıyor, işe yaramıyor. Kahve ve çay da bu enzim yavaşlatıyor. Bu durumda ilacın yan etkileri artmaya başlıyor. Hekimin ilaç dozunu düşürmesi gerekiyor.

“100 binden fazla kişinin ölüm nedeni yanlış ilaç kullanımı”

- Günümüzde bireye özgü tedavilerin moda olmasıyla İsveç, Norveç, Hollanda, İtalya ve Fransa gibi ülkelerde farmakogenetik testlerin kullanımı yaygınlaştı. Ama hekimlerin çoğu hâlâ kişilerde uygun ilaç dozunu deneme yanılma yoluyla buluyor. Dozu azaltıyor, ilaç işe yaramıyor; dozu artırıyor, kişide hayati risk taşıyan ilaç yan etkileri ortaya çıkabiliyor. Bu hem kişiyi yoruyor hem de tedaviyi aksatıyor.

- Amerika ve Avrupa’da yapılan araştırmalara göre yanlış ilaç kullanımına bağlı olarak yılda iki milyondan fazla kişi hastaneye yatırılıyor ve 100 binin üzerinde kişi hayatını kaybediyor.