Nihat Ali Özcan

Nihat Ali Özcan

naozcan@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Çin ile ABD arasında askeri bir karşılaşmaya henüz tanıklık etmemiş olsak da diğer alanlarda kıran kırana, gürültülü ve “kanlı” bir mücadele sürüyor. Askeri alanda kuvvet inşası, güç gösterisi ve rekabet dikkatlerden kaçmıyor. Ancak asıl karşılaşma, ticari, ekonomik ve teknolojik alanlarda vuku buluyor. Mücadele stratejisinin ayaklarını, rakiplerin kapasitesini geriletme, bilgiye ulaşmayı önleme ve ittifaklar arası safları sıkılaştırma oluşturuyor.

ABD, Sovyetler Birliği’nden farklı bir rakiple karşı karşıya. Çin, ekonomi, finans, teknoloji ve askeri alanda ABD’ye meydan okumaya devam ediyor. Çin’i sınırlamak isteyen ABD ise bu ülkenin hem zayıf hem de güçlü yönünü oluşturan teknolojik kapasitesine odaklanmış durumda. Özellikle yapay zekâ, 5G süper hızlı mobil internet ağı, cep telefonu üretme ve çip teknolojilerinde ilerletme kaydeden Huawei’yi hedef tahtasına koymuş görünüyor.

Haberin Devamı

ABD’ye göre, Çin hükümetinden doğrudan destek alan, her alanda devletle iç içe girmiş Huawei, bir özel sektör şirketi olarak sınıflandırılamaz. Nitekim şirketin faaliyet gösterdiği alanlar ve geliştirdiği kapasite, Çin hükümetinin önüne koyduğu “Made in China 20-25” hedeflerinin ana taşıyıcısı durumunda. Bu rol, ABD ve “istihbarat dünyasındaki” müttefiklerinin “kaygılarını” artırmaktadır.

Gelişmelerden kaygılanan ABD, sürdürmekte olduğu ticaret anlaşması müzakerelerinde, Çin’den Huawei gibi şirketlerin finansal olarak desteklenmesine son vermesini istemektedir. Bundan muradı, devlet desteği alan Çin şirketlerinin, teknolojik alanda liderliği ele geçirmesini önlemek/yavaşlatarak ABD’nin konumunu korumak.

ABD bu hamlelerin yetersizliği görerek, söz konusu şirketlerin küresel faaliyetlerini, özellikle Batılı ülkelere baskı yaparak kısıtlamaya çalışıyor. Bu bağlamda gerekçesini istihbarat ve güvenlik endişeleri üzerine inşa ediyor. En basitinden devlet kurumlarında Huaewi cep telefon ve bilgisayar kullanımını yasaklıyor. Kanada, İngiltere, Avustralya ve Yeni Zelanda gibi müttefikler de aynı tutumu izlerken, NATO üyesi ülkeleri güvenlik argümanıyla ikna etmeye çalıyor. Polonya gibi ülkelerden tam destek alırken, İspanya ve Almanya’da sorunlarla karşılaştığı açık. Nitekim ABD’nin Almanya Büyükelçisi’nin geçen hafta bu ülke Ekonomi Bakanı’na bir mektup yazarak Huaewi ile iş birliği yapılmaması yönündeki telkinleri yeni bir tartışma başlatmış oldu.

Haberin Devamı

İstihbarat disiplininin ders kitapları, Çin’in geliştirdiği siber kapasite ve bu süreçte Huawei gibi şirketlerin oynadığı rolü şu şekilde sınıflandırıyor. Çin bu kapasitesi sayesinde, ABD’nin yüksek teknoloji şirketlerinden ekonomik/endüstriyel/sanayi casusluğu yapmaktadır. Öyle ki ABD’nin “fikri hak” hırsızlığından/casusluğundan kaybının 300 milyar dolar olduğu ve bunun %50 ila 80’nin Çin tarafından yapıldığı ileri sürülüyor. Yine Çin, askeri casusluk yapmakta, ABD ordusunun yeni silah sistemlerine ait bilgileri ele geçirmeyi hedeflemektedir. ABD’nin kritik altyapılarını izlemekte ve bilgi savaşı amaçlı bu kapasiteyi kullanmaktadır.

Her ne kadar bu yazı, mücadelenin Çin ile ABD arasındaki kısmına yer vermiş olsa da benzer gerilim başka cephelerde, farklı ülkeler için de geçerli. Bu bağlamda gelişmeleri dışarıdan izliyor gibi görünsek de, kitabın dediği gibi, “Siz savaşla ilgilenmiyor olabilirsiniz, ancak savaş sizinle ilgileniyor”. Önümüzdeki günlerde kendimizi Türkiye’nin teknolojik tercihlerinin tartışıldığı yeni bir zeminde bulursak şaşırmayalım.