91 yıl önce İzmir 100’den fazla insanın ölümüne, milyonlarca liralık maddi hasara neden olan tarihinin en büyük afatını yaşadı. Şairler duygularını, “Göklerde bulutlar kararıp gözyaşı döktü/İzmir’de binalar yerlere çöktü/Yağmur mu bu tufan mı ne dinmez sağanaktı/Baştanbaşa bir şehri su altında bıraktı/Bir günde hemen okyanus oldu belde” diye dile getirdi.
Yıllar önce 1930 sel felaketini araştırıp, belediye meclis tutanaklarını ve Milli Kütüphane’de bulunan gazete koleksiyonlarını tarayıp felaketi yaşayan ve hayatta olan İzmirlilerle görüşmüştüm. Felaket sonrası konu dönemin Belediye Reisi Sezai Göker Başkanlığı’nda, Meclis’te bakın nasıl tartışılmış.
Cevdet Akömer: Tufan sonrası Avukat Münir, Fuat ve Hayrettin Beylerle, Damlacık, Kemer civarı, Kahramanlar ve Meles Çayı’nı dolaştık. İlgililer gerekli tedbirleri almış olsaydı her halde seylâp İzmir’de bu kadar etkili olamazdı. Mesela, Meles Çayı etrafı bostanlıklar ve ağaçlıklarla çevrilmiş durumdadır. Sel suları bostanlıklarda bulunan moloz ve ağaçları sökerek mecrayı tıkamış, su mecra bulamayınca taşmıştır. Mahalle sakinleri tahriren ve şifahen idareye müracaat ederek muhtemel sellerden zarar göreceklerini bildirmişlerse de aldıkları cevap: Bizim sularımız sizin gibi deli değildir olmuştur. Evet, bu bir afettir bunun önüne geçilemezdi, ancak afetin vereceği hasar azaltılabilirdi. Cinayet mahiyetinde telakki ettiğim bu ihmaller ve fenni hatalar yüzünden felaketin arttığı kanaatindeyim. Vaktinde temizlenmemesi bu hale neden olmuştur. Mecraları temizlenen birkaç mahallede seylâpın etkili olmadığını gördük.
Reis Sezai Bey: Heyeti fenniye reisinin izahatını dinleyelim. Heyetiyet i fenniye reisi Necmettin Bey: Fenni bir surette hazırlanmış olan Hoizler projesi de tatbik edilseydi bunun önüne geçilemezdi. Esasen şehir mecrası hiçbir yerde bu derece fazla gelen suları istiap edecek şekilde yapılamaz. Böyle afetler Paris’te, Londra’da ve dünyanın birçok medeni şehrinde de her zaman olabilir. Bunun önüne geçmek kabil değildir.
Cevdet Akömer Bey: Lağımların bu tufanı istiap edip etmeyeceğini anlamağa bizim kafamız müsait değildir. Fen adamları bunu gözleriyle ölçüp biçmeliydiler. Mademki lağımlarımız yetersizdir açalım önünü gitsin. Damlacık deresindeki yanlış tesisatın görülmemesi felaketi arttırmıştır. Bir encümen teşekkülünü istiyorum. Fazilet Cumhuriyetin ilkesidir, halk feryat ediyor.
Reis Sezai Bey: Felaket karşısında belediye memurlarımız, zabıta, mühendis ve kondüktörlerimiz derelerden, yıkılan binalardan insan kurtarmaya çalışmış, yağmur altında boğazına kadar su içerisinde çabalamışlardır. Tabiatın hücumuna karşı bu kadar yapılabilir. Memurlarımız Hilaliahmer bandı takarak çalışmışlardır. Bunun için kendilerine şükran ve minnetlerimi sunarım. Memlekette 100 kişinin ölmesine ve Meles Çayı’nın taşmasıyla birçok binanın yıkılmasına mani olunamamışsa gücümüz dâhilinde olmadığı için yapılamamıştır.
Cevat Akömer Bey: Fenni bir hata varsa susalım mı efendim.
Reis Sezai Bey: Su mühendisi Selahattin Bey’le gezdim. Reşadiye’deki çaydan başlayarak Karşıyaka’ya gittik, oranın sakinleri çaydan yer gasp etmişler, yataklar dâhiline binalar yapılmış. Bu vaziyet karşısında çay mecrasını değiştirmiş, nihayet bu elim vaziyet meydana gelmiştir.
Gelelim günümüzde yaşanan sel felaketinde, önceki yıllarda tartışıldığı gibi, derelerin taşması, geçitlerin cadde ve sokakların su basmasında fenni hata var mıdır? Elbette ki vardır. Önemli olan geçmişten ders almaktır. Alt yapının tekrar elden geçmesi gerekiyor, ancak bunların çözümü belediyeyi aşar. Bilimi ve bilim insanlarını ıskalamadan konunun uzmanlarıyla çalışmak gerekir. Demek istediğim yarın açacak güneş yaşanan bu sıkıntılı günleri unutturmasın. Yazımın başlığını 91 yıl önce yaşanan sel felaketi için İzmir Muallim Mektebi’nden Hamdi Zühtü’nün yazdığı şiirle başladım, şiirin tamamı şöyle;
“Enkaz mı ararsın, boğulanlar mı bu selde/Rabbim bu ne afet ki kıyamet kopuyordu/Ruhum her ölen kimseye rahmet okuyordu/Hıçkırdı zemin, gökyüzü feryat ediyordu/Seller ölen insanları bir bir taşıyordu/Biçare çocuklar analar ağlıyordu/Kim derdi ki bir gün bu felaket doğacaktı/Az kaldı güzel İzmir’i seller seylap boğacaktı/Bir devri sefalet ki bu ibret gözü ister/Hiç ağlamayan var mı bu şehre bana göster. Gözlerden akan yaşları dindirmeliyiz biz/Matemzade her kalbi sevindirmeliyiz biz.”
Kaynak: Milli Kütüphane gazete koleksiyonu,
Anadolu ve Hizmet Gazeteleri
İzmir Belediyesi meclis tutanakları ve fotoğraf Apikam.