Özay Şendir

Özay Şendir

ozay.sendir@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

"Kılıçdaroğlu ile birkaç ay önce Londra’da diğer yatırımcılarla görüşmesi sırasında buluştum. Sorulara verdiği yanıtların zayıf/şaşırtıcı olduğunu düşündüm. O zamanlar bu adamın bir kampanyada RTE’nin dengi olmadığını düşünmüştüm. Bu endişeler bir şekilde gerçekleşti.”

Okuduğunuz bu satırlar 15 Mayıs günü Timothy Ash’in sosyal medya hesabında yayınlandı.

Timothy Ash kim diyeceksiniz, Economist’in Türkiye ile ilgili en fazla kalem oynatan yazarlarından biri.

Economist kim, seçimden önce Kılıçdaroğlu’na oy verin diye kampanya yürüten global dergi.

Haberin Devamı

Peki, Economist en önemli yazarlarından birinin terbiye sınırlarını zorlayarak küçümsediği Kılıçdaroğlu’nun Türkiye’nin Cumhurbaşkanı olması için neden gazetecilik ilkelerini falan bırakarak bir kampanya yürüttü?

Timothy Ash, bu mesajının devamında yatırımcılara Erdoğan’ın gitmesi için İstanbul Borsası’nı çökertme tavsiyesinde de bulundu.

İç işlerine müdahalenin en ahlaksız örneklerinden biridir bu. Timotyh Ash, bu ülkenin iki Cumhurbaşkanı adayına da hakaret edecek ve ülke ekonomisini daha da kötü hale getirecek önerilerde bulunma gücünü nereden alıyor acaba?

Bu adam gazeteci değil, bugün Royal Bank of Canada’nın sahibi olduğu RBC Bluebay adına çalışıyor.

Kılıçdaroğlu’nu küçümseyen Economist yazarı ve dergisi

Daha önceleri Royal Bank of Scotland, JP Morgan gibi yerlerde çalışmış.

Nedense kraliyet ailesinin adı olan yerlerde uzun bir kariyer yapmış.

Bugün yazdıklarının ardında Kanada ne kadar var bilmem ama unutmayın, terbiye sınırlarını zorlayarak yetersiz demeye çalıştıkları Kemal Kılıçdaroğlu’nun seçilmesi için kampanya yürütmüş, sonra da Kılıçdaroğlu’nu da küçümsemiş adamlar bunlar.

Türkiye’de milliyetçilik neden yükseliyor diye soranların bu ahlaksız mesajlara ve yayınlara bakması yeterli aslında.

Sağlık sigortası fiyatları

Gıda enflasyonunda marketleri çok konuşmuştuk, belli ki sigorta şirketleri ve özel hastane sistemini de konuşmamız gerek.

Bu sene sağlık sigortası poliçelerini yenileten herkes yüzde 150’lik bir farktan söz ediyor.

Daha da kötüsü, sigorta şirketleri belirleyici olmanın getirdiği rahatlıkla hemen her belirtide kapsam dışı uygulaması başlatıyorlar.

Haberin Devamı

Birinin yaptığı haksızlık bir kere dosyaya işlenince ondan sonra şirket değiştirsen de sonuç değişmiyor.

Mesela, düşüp kuyruk sokumunu çatlatan biri geçmişte kıl dönmesi ameliyatı olmuşsa kapsam dışı diye ödeme yapılmadığını biliyorum.

Sağlık sigortası daha çok beyaz yakalı, eski adıyla orta direk vatandaşın kullandığı bir güvence.

Fiyatlar artınca poliçe sayısı azalıyor, devletin sağlık kurumlarına binen yük artıyor.

Kiraya, okul ücretlerine sınırlama getiren devletin sağlık enflasyonu adı altında kendisine yük olmayan vatandaşını koruması, özel hastaneleri de sigortalı hasta buldun mu gereksiz tetkikler isteme diye uyarması, denetlemesi şart.

Piyasa ekonomisi koşullarına uymuyor ama devletin, yakalayanın, hâkim pozisyonda olanın vatandaşı öpmesinin önüne geçmek lazım.

Yarım porsiyon aydınlık

Cem Karaca’nın şarkılarından birinin adıydı “Yarım porsiyon aydınlık”.

Şarkı çok eski ama şarkının adı halen geçerli.

BBC Türkçe Servisi’nin konuşmayı sevdiği bir akademisyen var, siyaset bilimi dersleri veriyor.

Haberin Devamı

Son röportajında “Beka sorunu” söyleminin sağ partilerin oylarının daralmaya başladığı zamanda kullanıldığını söylemiş.

Olmayan bir tehlikeyi varmış gibi ya da önemsiz bir tehdidi önemli gibi göstermek, bu önermeye bakarak dilediğinizi düşünebilirsiniz.

Mayıs 2020’de İsveç Parlamentosu’na bir önerge verildi.

Dördü Kürt kökenli 13 sosyal demokrat milletvekilinin verdiği önergede ne yazıyor biliyor musunuz?

“Lozan’da Kürtlerin haklarına ve Kürdistan kurulmasına değinilmedi. Oysa ABD Başkanı Wilson’ın 14 maddelik programı ve Sevr Antlaşması bir Kürdistan kurulmasını öngörüyordu. İsveç Hükümeti, Kürtlerin kendi kaderlerini tayin hakkını savunsun.”

Önergede, Türkiye-Irak-Suriye ve İran’dan toprak parçaları da Kürdistan olarak tanımlanıyor.

İsveç, kendi parlamentosunda ülkelerin topraklarını dağıtabilir ama kimse İsveç’in 1976’ya kadar yerel halk Laponlara kısırlaştırma uyguladığını, bunun bir soykırım olup olmadığı konusunu açmaz, açamaz.

İsveç ile Finlandiya arasındaki Ahland Adaları halkı İsveççe konuşur ve uzun zamandır İsveç’e bağlanmak istiyorlar ama İsveç Parlamentosu, Finlandiya’ya karşı gelmemek adına hiç halkların kendi kaderini tayin hakkından söz etmiyor.

Kendi etnik sorunları ve nüfusuna dair karar alamayan İsveç, Türkiye haritasını yeniden çizmeye çalışacak, sonra biri çıkıp “Beka sorunu ve sağ partiler” diye kitap cümleleri kuracak.

Üst yazıda Batı medyasının tavrını yazmıştım, bu yazıda da eklemiş olayım, Türkiye’de milliyetçiliğin yükselişini, seçmenin beka sorunu kaygısını sadece iç politika dinamiklerine dayandıramazsınız.

Bunun analizini yapmak için Türkiye’ye verilmeyen silahların neden terör örgütü envanterinde olduğunu, ABD Genelkurmay Başkanı’nın terör örgütünün Suriye kolunun kamplarında ne aradığına da bakmanız gerekir.