Yazarlar Panzerlerin tangosu

Panzerlerin tangosu

29.09.1997 - 00:00 | Son Güncellenme:

Panzerlerin tangosu

Panzerlerin tangosu

Yalçın DOĞAN

İKİ taraf da iyi hazırlanıyor. Hazırlığın ilk raundu Dışişleri Bakanı İsmail Cem ile Alman Bakan Kinkel arasında üç hafta önce.
Cem, çok açık:
"İnsan haklarında Türkiye'ye yönelik eleştirelerde haklısınız. Aslında bu eleştiriler bize olumlu katkıda bulunuyor." Bu arada bir ricasını aktarıyor Kinkel'e:
"Bizim, Avrupa Birliği (AB) üyeliğimize dönük olarak, zamanı belli olmayan bir sürede, gibi katı bir deyim kullanıyorsunuz. Bundan vazgeçseniz?.." Kinkel, Cem'i kırmıyor, daha yuvarlak bir söyleme dönüyor, ama yine Türkiye'ye umut vaat etmiyor. Cem beklediğini pek bulamıyor.
Sıra yarın Başbakan Mesut Yılmaz'da. Yılmaz ile Kohl arasında, "olağan resmi ilişkinin ötesinde bir dostluk var." Örneğin, geçen yıl Yılmaz yine başbakan kimliği ile Bonn'u ziyaret ettiğinde, Kohl, "sizin yönetiminizde bir Türkiye'ye elimden gelen yardımı yaparım" sözünü veriyor.
Ancak, o sözler geçen yıla ait. Kohl şu anda gelecek yıl yapılacak seçimlerin telaşında. Türkiye'ye karşı AB üyeliğinde bir esneklik gösterirse, bunu "seçimlerde pahalı ödeyebileceği" kaygısında. Almanya'daki işsizlik, Türkiye'nin AB üyeliği ile birlikte, Avrupa'ya yeni bir göç dalgasına yol açabilir. Bunun da faturası Kohl'e çıkar!..
Mesut Yılmaz bunun farkında. Bu nedenle "Türkiye'nin üyelik rotasını" değiştiriyor. Örneğin, Kazakistan dönüşü uçakta bizlerle sohbet ederken, "işçilerin serbest dolaşımından vazgeçebiliriz, biz önce kendi ev ödevlerinizi tamamlayalım, kendimizi hazır hissettiğimizde taleplerimizi yükseltiriz" diyor. Bu sözler ertesi gün Kohl'ün önüne gidiyor. Kohl bu değişiklikten hayli memnun.
Hatta, bu memnuniyetini Ankara'ya iletiyor. Geçen hafta Yılmaz, Almanya'nın Ankara Büyükelçisi Vergau ile buluşuyor. Yarınki Bonn zirvesinin ayrıntıları ele alınıyor.
Zirvede bir denge kurulması bekleniyor: "Kohl'ü seçimde zor durumda bırakmayacak, ama Yılmaz'ın da elini boş döndürmeyecek bir denge" aranıyor. Bu ne olabilir?.. Kohl'ün aralıkta Lüksemburg'da toplanacak AB genişleme zirvesi için bu kapıyı açık bırakması. Yani, yarın bir söz vermeyebilir, ama şimdiden de "Türkiye aday ülke olamaz" diyerek, kesip atmayabilir. Almanya'nın kapıyı açık tutması, Lüksemburg'da Türkiye'nin şansını artıran bir etkene dönüşebilir.
Şu anda AB için on bir ülke aday. Yılmaz, Bonn'da "on ikinci ülke olma şansını" arayacak.

Yılmaz'la birlikte bugün Bonn'a dört bakan uçuyor. Son anda değişmezse, Devlet bakanları Işın Çelebi (ANAP), Eyüp Aşık (ANAP), Hüsamettin Özkan (DSP) ve Rifat Serdaroğlu (DTP).
Başbakan'ın çantasında "Türk işçileri ile Alman işdamalarını ilgilendiren" iki dosya var. Avrupa'da halen iki milyona yakın Türk seçmen yaşıyor. Bunların bir milyon 370 bini Almanya'da. Yılmaz, Bonn'da işçilere "seçimde mektupla oy kullanma" olanağı sağlayan yasal hazırlığın müjdesini verecek.
Alman işadamlarıyla yapacağı toplantıda da, onları "Türkiye'de yatırım yapmaya" davet edecek. "Yabancı sermaye yatırımlarını kolaylaştıran" yasal değişikliğin hazırlığını anlatacak. Yabancı sermaye yasası değişiyor. Yatırımlar açısından "Türk ve yabancı sermaye farkını ortadan kaldıran" bir hazırlık var. Yılmaz bugün Bonn'da Alman işadamlarıyla birkaç kez bir araya geliyor.
Yarın Kohl'le öğle yemeğinde görüşüyor. Yemek sonrasında düzenlenecek törende "Türkiye'de kurulacak Alman Üniversitesi'nin" anlaşması imzalanacak.
Alman basın ve TV'lerine röportajları, "maç" izleyecek. Yılmaz ve beraberindeki ekip yarın akşam Ruhr Stadı'nda Avrupa Kupası maçının rövanşında karşılaşacak Trabzon - Bochum maçını izlemek üzere Bochum'a geçecek.
Gezinin temel amacı, hiç tartışmasız, AB üyeliğine giden yolda "Alman engelini" aşmak. Kohl "katı bir Alman." Mesut Yılmaz "Alman eğitimi görmüş" bir başbakan. Yani, ikisi de "panzer". Bonn'da yarın "iki panzer" karşı karşıya!..



Yazara Email Y.Dogan@milliyet.com.tr