Prof. Dr. E. Murat Tuzcu

Prof. Dr. E. Murat Tuzcu

murat.tuzcu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Cleveland / Ohio
Barack Obama ikinci kere başkan seçildi. Temsilciler Meclisi’nde çoğunluk son iki yılda olduğu gibi Cumhuriyetçilerin elinde, senato ise eskisi gibi Demokratların kontrolünde. Bu tabloya bakınca “pek bir şey değişmedi” demek mümkün. Yüzeysel bir değerlendirmede bu bakış açısı haklı gibi görünse de Amerikan seçmeninin politikacılara yolladığı mesaj “Çok şey değişti” diye düşündürtüyor.
Halk ülkenin dev sorunlarının çözülebilmesi için Washington’da bitmez tükenmez didişme ve çatışmanın yerine konuşup uzlaşacak noktalar aranmasını istiyor. Başkana “fevkalade bir iş yapmadıysan da girdiğin yolda devam etmen gerek, dereyi geçerken at değiştirilmez” diyorlar.
Cumhuriyetçilere verilen mesaj ise aşırı muhafazakar politikaların benimsenmediğini gösteriyor. Federal hükümetin rolü, vergi politikası, göçmenlik ve kürtaj gibi konularda katı ve uzlaşmaz tutumlar sorunların çözümünü engelliyor diyorlar. Bu mesajın en sarih olarak verildiği yerlerden biri ABD’nin orta batısındaki Indiana eyaleti.
Obama’nın 2008’de kazanıp bu seçimde kaybettiği sadece 2 eyalet var. Bunlardan biri Indiana. Eyalet valiliği seçimini de Cumhuriyetçiler kazandı. Senato seçiminde ise Demokrat aday oyların çoğunu aldı. Bu başarının özel bir önemi var. Demokratların kazandığı bu senato koltuğunda 35 yıldır ılımlı bir Cumhuriyetçi senatör olan, Türkiye’de de tanınan Richard Lugar oturmaktaydı. Tecrübeli ve saygın senatörü yeteri kadar muhafazakar bulmayan, uzlaşmacı olmasından memnun olmayan aşırı muhafazakar Cumhuriyetçilerin gayretleriyle Lugar ön seçimi kaybetti. Yerine köktendinci, aşırı muhafazakar bir aday yarıştı ve kaybetti. Diğer seçimlerde Cumhuriyetçileri destekleyen Indianalıların verdigi mesaj çok açık: aşırılık istemiyoruz.
ABD’nin seçim tarihi, ekonominin darda olduğu zaman yapılan seçimlerde, koltuklarını kaybeden başkanlarla dolu. Ancak bir dönem başkanlık yapabilen Carter ve baba Bush bu gerçeğe yakın geçmişten 2 örnek olarak akla geliyor. Barack Obama’nın yüksek işsizlik oranı ve ekonomideki durgunluğa rağmen nasıl zafere ulaştığına şaşmamak elde değil. Ülkenin durumunu ve halkın hissiyatını iyi okuyan en önemlisi Amerika’nın değişen nüfus yapısını iyi anlayan Obama ekibinin çizdiği seçim stratejisinin başarıdaki payı büyük.
Seçimdeki kilit eyaletlerden Ohio’da olduğu gibi hükümetin ekonomiye yerinde müdahalesinin hayat kurtarıcı olduğunu halka anlattılar. Özellikle, Obama’ya seçimi kazandıran, ekonomik krizden, işsizlikten, ev borçları fiyaskosundan derinden etkilenmiş birçok orta batı eyaleti halkını buna inandırdılar.
Ana mesaja paralel olarak rakipleri Romney’nin başkanlığa layık olmadığı iddiasını bıkıp usanmadan tekrarladılar. Derinden inandığı bir görüşü olmayan, rüzgar nereden esiyorsa oraya dönen Cumhuriyetçi aday, Demokratların eline bu iddiayı haklı gösterecek bolca malzeme verdi doğrusu. Ön seçimler sırasında partinin aşırı muhafazakar kanadına iyice yanaşmasını kullanarak Romney’nin uçta bir politikacı olduğu mesajını işlediler.
Demokratların seçim stratejilerinin en önemli bölümlerinden biri kaynaklarını ve enerjilerini ülkenin değişen demografik yapısına uyarlamalarıydı. Seçim sonuçları bu yaklaşımın şaşırtıcı biçimde başarılı olduğunu gösteriyor. Beyaz Amerikalıların özellikle beyaz erkeklerin oyunun çoğunluğu Cumhuriyetçi adaya gitse de seçimi Obama’nın kazanabilmesinin nedeni, Afrika ve Latin kökenli Amerikalıların dörtte üçünden fazlasının oylarını almasından, diğer etnik grupların, Yahudi Amerikalıların ve kadınların tercih ettiği aday olmasından kaynaklanıyor.
Bu stratejik yaklaşımın yanı sıra, Obama ekibinin yıllardır sebatla sürdürdüğü bir taktik uygulama da zaferde çok önemli bir rol oynadı. Demokratlara oy vermesi muhtemel insanları seçmen kütüklerine yazılmasından, seçmen sandığına götürülmeye kadar, mutlaka oy kullanmalarını sağlamak için her çareye başvurdular. Cumhuriyetçilerin halkın bu kesiminin oy hakkını kısıtlamak için yaptığı çeşitli manevralarla her yerde mücadele ederek başarıya ulaştılar.
Cumhurbaşkanı Obama sabaha karşı yaptığı zafer konuşmasının başında seçim kampanyasında çalışanlara ve gönüllülere ne kadar minnettar olduğunu belirtti. Doğrusu, ne kadar teşekkür etse azdır.
Aynı zamanda ona oy versin vermesin tüm Amerikalılara da teşekkür etti. Hemen arkasından, işlerinin oy vermekle bitmediğini ekledi. Anayasa’da yazılı olan halkın kendi kendisini idare etmesinin “Bizim için ne yapılabilir diye sormak değil, biz ne yapabiliriz” demek olduğunu hatırlattı. İleriye yönelik en önemli mesajlarından biriydi bu. Çünkü, bugünden başlayarak, başta kısa sürede çözümlenmesi gereken borçlanma tavanı sorunu olmak üzere, devasa sorunlarla boğuşurken halkın aktif desteğine çok ihtiyacı olacak.