Rıdvan Dilmen

Rıdvan Dilmen

rdilmen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


     Futbolculuk yıllarımda gelecek sezonu dört gözle beklerdim. Kısa da olsa dinlenip tatilin keyfini çıkarmak için. Şimdilerde ise uzun uzun tatil yapma şansımız doğdu. Yorumculuk, gazetecilik fazla rahatmış. Geçenlerde sabah simitimi ve eski kaşarımı alıp Ortaköy'e gittim. Uzun zamandır görmediğim, futbol görüşüne çok inandığım (hiç futbol oynamamış da olsa) Arnavutköylü arkadaşım Kenan ile karşılaştım. Başladık sohbete. Konu Türk futbolu. Gündeme kulüplerin Avrupa'daki başarısı geldi.
     "Galatasaray'ın UEFA Kupası'nı kazanmasının dışında hiçbir başarımız yok" dedi bana. "Olur mu, Beşiktaş çeyrek finale çıktı, Galatasaray yarı final oynadı" dedim. "Kimleri elediler ki" karşılığını verdi. Tek tek saydı. "Beşiktaş çeyrek finale çıkarken Bosna - Hersek takımını, daha sonra küme düşen İspanyol Alaves'i, futbolu geriye giden Dinamo Kiev'i ve Slavia Prag'ı geçti. Bu takımların bütçesine baktığımız zaman Beşiktaş'ın veya herhangi bir kulübün dörtte biri değiller. Nitekim Lazio çıktı, elendiler. Biraz daha geriye gidelim. Galatasaray Rapid Wien, Neuchatel Xamax ve Manoco'yu eleyerek yarı finale geldi. Steaua Bükreş'e de elendi. Yani oynadığı sekiz maçta üç galibiyet, üç mağlubiyet, iki beraberlik aldı" dedi. Fenerbahçe'nin Avrupa'da zaten bir başarısı yok. Baktığımız zaman transferlerde astronomik rakamların döndüğü Türkiye'de kulüplerimizin çok daha iyi yerlerde olması gerekir. Yani çeyrek finaller başarı değil. Önemli olan finalleri oynamak.
     Düşündüm bence Kenan haklı... Sizce...
     
     Beşiktaş en hızlı gözüken takımdı. Baktığımızda genç, yetenekli oyuncular alındı. Geçen yıl üç mevkide problem vardı. Biri sağ dışta, biri orta sahanın ortasında. Bir de hedef santrforu yoktu. Okan'ı alarak iyi transfer yaptılar, o açığı kapadılar. Ama ihtiyaç olan orta sahanın ortası için Selçuk'u nasıl kaçırdılar, hayret ettim. Yine hedef santrfor gelmedi. İlhan Mansız'ın durumu da belirsiz. Bu iki mevkiiye transfer yapmazlarsa ligi bilmem ama Avrupa'da işleri zor.
     Galatasaray, Popescu'dan beri arkadan topu oyuna iyi sokacak bir oyuncu bulamadı. Fatih Terim'in de oyun planındaki en büyük özelliği dan - dunla değil, pasla çıkan bir takım yaratmak. Frank de Boer'i alarak en büyük eksiği kapattılar. Kaybettikleri puanlara bakacak olursak, lig ve Avrupa'da hep topla çıkarken rakibe yakalanmışlar. Ve tabii Hakan Şükür. Bana göre yılın transferini yaptılar. Gol ortalaması 20'nin altına düşmeyen bir oyuncu. Rakip kapansa da açan bir oyuncu. Bir de prestij meselesi yapacak bu sezonu. Galatasaray açısından baktığımızda Revivo da bu yıl transfer edilmiş gibi. Birkaç yıldır sezon başı antrenmanı yapmayan Revivo bu sene fizik açıdan da iyi olacak.
     Fenerbahçe'de uzun yıllardır ilk kez mükemmel işler yapılıyor. En büyük sorun sezon başında paniğe kapılıp yanlış tercihlere yöneliyorlardı. Şimdi gayet sakin, sabırlı davranıyorlar. Önce çok önemli bir antrenör alındı. Çöküşteki takımları diriltebilecek bir teknik adam. Sonra ihtiyacı olan mevkilere Aurelio ve Selçuk gibi çok önemli iki oyuncu transfer ettiler. Bildiğim kadarıyla iki Brezilyalı stoper, iki tane de Dünya çapında santrfor geliyor. Ve zevk verecek iyi bir takım yaratılıyor. Bütün bunlara baktığımız zaman 2003 - 2004 sezonu son yılların en güzel sezonu olmaya namzet.
     
     Moda oldu. Fenerbahçeli oyuncular, basamak görüyorlar takımı. Sözleşme uzatılıyor kendilerine, "Yok ben Avrupa'ya gideceğim." Mikrofon uzatıyorlar: "Ben bilmem nereye gideceğim." O formayı senelerce taşıdım. 26 yaşında giyebildim. Transferlerim 10 saniye sürmedi. Gidiyorsan Real'e, Barcelona'ya, Manchester'a, elimizle taşıyalım. Yoksa o büyük formanın ve kulübün kıymetini bilin.
     
     Trafik polisi çevirme yapıp önüne gelene ceza kesiyor. Çoğu emniyet kemersiz sürücülerin. Tam o sırada arabayla Temel yanaşıyor. Kemeri takılı. Polis hemen "Tebrik ederim. Bu devirde böyle vatandaşlarımız da var. Size 500 milyon lira ödül. Parayı ne yapacaksınız" diyor. Temel düşünmeden cevabı yapıştırıyor: "İlk işim ehliyet almak olacak." Polis "ehliyetiniz yok mu" diye sorarken, yan koltuktaki Dursun atılıyor: "Alkollü, alkollü, ne dediğini bilmiyor."
     "Ne yoksa alkollü müsünüz" diyen polisi arka koltuktaki Fadime daha da şaşırtıyor: "Ben demedim mi çalıntı arabayla yola çıkmayalım."
     Polis: "Yoksa bu çalıntı mı" derken, bir anda bagaj açılıyor, İdris çıkıyor: "Sınıra mı geldik?"
     
     
     


SPOR


DE BOER ŞİMDİ GALATASARAYLI
At yarışları
Avrupa Ligleri
İbrahim Kutluay Ülkerspor’da
2. LİG puan durumu
KOBE DEPREMİ
Filede atak
FLO İDDİASI
GECE YARISI BASKINI
Terim sıkıldı
COULİBALİ SÜRPRİZİ
Emre'ye izin yok
Petacchi geçilmiyor
Kuralar çekildi
Haber turu...
Sizce...
Pis kokular