Samed Karagöz

Samed Karagöz

samedkaragoz@gmail.com

Tüm Yazıları

50 sene sonra Türkçenin bugünkünden hayli farklı, kısır ve kapsamının daralmış olacağını öngörmek için kahin olmaya gerek yok .

Uzun yıllardır kafa yorduğum, anlamaya çalıştığım konulardan biri 1928 yılında yaşadığımız harf inkılabıdır. Bugünün dünyasından o tarihe bakmanın bizi yanıltabileceğini, olaya duygusal olarak değil son derece realist bir şekilde bakmak gerektiğini geç de olsa kavradım. Bu alandaki okumalarıma, araştırmalarıma da yıllardır devam ediyorum.

Bu konuda geçtiğimiz günlerde yayımlanan bir kitapta Falih Rıfkı Atay’ın “Çankaya”sından alıntılanan şu cümleler dikkatimi çekti:

Haberin Devamı

“Bir Osmanlı çocuğunun ilk eğitim değil, orta ve daha yüksek mektepler gördükten sonra dahi imla yanlışları yapmaması az rastlanan bir şeydi. İmlası düzgün demek, Osmanlıca yarı bilgin demektir.” Falih Rıfkı Atay bu satırları Enver Paşa’nın harflerin ve yazımın düzenlenmesiyle alakalı; “Enver Paşa yazısı, ordu elifbası” olarak da anılan çabasıyla ilgili olarak yazıyor.

Aradan zaman geçiyor ve Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde yüzünü batıya dönen genç cumhuriyet Arap harflerini kaldırıp Latin harflerini kullanmaya başlıyor. İlk başlarda İsmet İnönü de dahil olmak üzere çok fazla karşı çıkan olsa da destekleyen de çok kişi oluyor. Başöğretmen sıfatıyla Atatürk milletvekillerine, gazetecilere yeni alfabeyi bizzat öğretiyor onları sınava tabi tutuyor.

Ne yapılırsa düzelebilir?

Harflerin değişmesiyle alakalı söylenecek, yazılacak, tartışılacak çok fazla husus var aynı şekilde dilde radikal bir şekilde uygulanan sadeleştirme hareketi için de.

Falih Rıfkı Atay’ın yukarıdaki alıntısı beni çok düşündürdü. Sosyal medya vasıtasıyla günümüzde her kesimden insanın klavyenin başına geçip bir şeyler yazdığı bir dönemde harfleri değiştirmenin doğru imlayla bir alakası olmadığını bugün daha net bir şekilde görebiliyoruz. Sadece sosyal medya paylaşımlarında değil, kitaplarda da benzer durumlarla karşılaşmak maalesef mümkün. Örneğin bu alıntıyı yaptığım kitapta biri doçent, biri doktor üç kişinin imzası var ve şöyle bir cümleyle karşılaşmak mümkün:

Haberin Devamı

“Diğer taraftan Latin harfleri alınırsa İslami bağların zayıflayacağını düşünen bir grupta mevcuttu. Bu nedenle Latin harflerini savunmak cesaret işiydi.”

Bu cümlede nasıl bir sıkıntı var diye düşünüyorsanız dikkatlice tekrar okumanızı tavsiye ederim.

Bir başka örnek de bir ilkokul kitabından gelsin.

“İkisininde dört köşesi vardır.”

Bu cümleyi okul kitabında gören, okuyan bir öğrenciden ilerleyen dönemde “İkisinin de dört köşesi vardır” yazmasını bekliyoruz. Sosyal medyada nice yazarın, nice ressamın “yanlız” veya “yalnış” yazdığını gördükçe, soru eki mi’yi bitişik yazdığını gördükçe üzülen çok kişinin olduğunun farkındayım.

Lakin alfabeyi değiştirmek bile bu halkın imlasını düzeltmediyse, ne yapılırsa düzelebilir bilmiyorum. Ama bu konuda mutlaka radikal bir adım atılmaz ve bilinç oluşturulmazsa bundan 50 sene sonra ortada olacak Türkçenin bugünün Türkçesinden hayli farklı, kısır ve kapsamının daralmış olacağını öngörmek için kahin olmaya gerek yok.