Samed Karagöz

Samed Karagöz

samedkaragoz@gmail.com

Tüm Yazıları

Doç. Dr. Erol Yılmaz bir mekanın kütüphane olabilmesi için 5 ana unsuru sıralıyor: Personel, koleksiyon, bütçe, bina ve kullanıcı.

Geçtiğimiz günlerde Doç Dr. Erol Yılmaz’ın Profil Yayınları’ndan çıkan “Kültürel Kalkınma İçin Yaşayan Kütüphaneler” isimli kitabını neredeyse bir solukta okudum. Bilimsel bir dil kullanılmayan kitap denemelerden oluşuyor. Önsözünde belirtildiği üzere kitap “Okuyanların zihninde çağrışımlar ve küçük soru işaretleri oluşturarak, genel anlamda kitap, bilgi, okuma alışkanlığı, kütüphane ve bu olgulara dair kültürlerin (okuma kültürü, kütüphane kültürü vs.) oluşmasının gerekliliği noktasında toplumsal farkındalık seviyesini yükseltmek amacı ile kaleme alınmış denemelerden oluşuyor.”

Haberin Devamı

Ben kitabı okurken bildiğim bazı konuları hatırlama, üzerine hiç kafa yormadığım bazı detaylar konusunda ise detaylı bilgi sahibi olma imkanı buldum. Erol Yılmaz’ın yaşayan kütüphane adıyla aktarmak istediklerini gene önsöze başvurarak özetlemek isterim.
- Sadece kitapların değil, günlük gazete ve aylık dergilerin de olduğu, kolay erişilebilen…
- Kütüphanenin arşivinde yer alan kayıtlardan müzik de dinlenebilen …
- Farklı sanatsal ve kültürel etkinliklere ücretsiz katılım imkanı bulunan…
- Hiçbir ücret söz konusu olmaksızın, Türkçe, yerli ve bölgesel diller ile İngilizce gibi yabancı dil kursları verilen…
- Film izlenebilen, konferans dinlenebilen, yazar-okur buluşmaları ile imza günleri düzenlenebilen…
- Hat ve ebru gibi geleneksel sanatlar ile teknoloji okuryazarlığı gibi nevzuhur konularda kurslara zemin olan…
- E-kitap ile bu kitapların okunacağı cihazları ücretsiz sunan…
- Hizmet verilen bölgenin kültürel miras unsurlarını sergileyen bir kütüphanecilik anlayışı.

Şahsen ben ortaokul-lise yıllarımdan sonra pek kütüphane kullanma alışkanlığına sahip olmadım son birkaç yıldır Salt Araştırma’nın özellikle Ferit F. Şahenk Salonu’nu kullanıyorum. Bunun kendimce geçerli çeşitli nedenleri var. Okurken mutlaka kitabın üzerine notlar almak istemem, fosforlu kalemle bazı cümleleri işaretlemem başlıcaları. Bu yüzden de zaman içerisinde benimle beraber büyüyen bir kitaplığım oldu.

Haberin Devamı

İçeriye girebilmek için sıra oluyor

Son haftalarda ise sanat tarihçisi dostum İsmail Erdoğan’la birlikte verdiğimiz sanat tarihi derslerinden dolayı haftada bir gün Taksim’de bulunan İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne bağlı Atatürk Kitaplığı’nda vakit geçiriyorum. Erol Yılmaz’ın da kitabında belirttiği gibi burası kitaplık adını taşımasına rağmen başlı başına bir kütüphane. Bazı akşamlar içeriye girebilmek için sıra oluyor. Özellikle sınav döneminde öğrenciler sınavlara hazırlanmak için kullanıyorlar. Atatürk Kitaplığı’nın 7 gün 24 saat açık olmasından dolayı buraya katılım yoğun. Ayrıca Taksim gibi merkezi bir noktada olması da cabası.

Yeni yeni hayata geçmeye başlayan millet kıraathaneleriyle birlikte, ki onlar da 7 gün 24 saat açıklar, zamanla ülkemizde okuma alışkanlığının gelişeceğine inanıyorum. Bugün sadece ders çalışmak için bu mekanları kullanan gençler zamanla bu kütüphanelerden ödünç kitap alarak okuma alışkanlığı edinmeleri işten bile değil. Gençlerimiz bu mekanlarda kütüphane kültürüne aşinalık kazanıyorlar. Bu son derece önemli. Ankara’da Cumhurbaşkanlığı Külliyesi içindeki Millet Kütüphanesi ve İstanbul Rami’de inşaatı devam eden kütüphaneler de hayata geçtiğinde kütüphanecilik anlamında farklı bir seviyeye ulaşacağımızı düşünüyorum. Yazımı Erol Yılmaz’dan önemli bir hatırlatmayla bitirmek isitiyorum. Bir mekanın kütüphane olabilmesi için 5 ana usuru sıralıyor: Personel, koleksiyon, bütçe, bina ve kullanıcı. Bunlardan bir tanesinin bile eksik olması o mekanın gerçek bir kütüphane olmasını engeller. Özellikle bu alanda eğitim görmüş personel son derece önemli.