Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


       İnsanlığın yeni yüzyıla - ve binyıla - yer yer din çatışmaları ile girmesi, hayret edilecek ve utanç duyulacak bir olay.
       Mısır'dan Lübnan'a, Endonezya'dan Nijerya'ya kadar dünyanın çeşitli ülkelerinde son günlerde patlak veren kanlı din kavgalarının tırmanışı, bir süredir dinler ve mezhepler arasında yakınlaşma için yapılan bir dizi toplantının ve harcanan çabaların ruhuna ters düşüyor.
       Yeni milenyuma giren insanlığa yakışan şey, ortaçağa özgü olan bu tür uyuşmazlıkları ve çatışmaları tarihe gömmek ve din, dil, ırk farkı gözetmeyen, birlikte huzur içinde yaşamayı hedefleyen hümanist ve evrenselci bir anlayışı benimsemesi ve bunu hayata geçirmesidir.
       Oysa geride bıraktığımız yüzyılın son döneminde yaygınlaşan dini veya etnik sürtüşmelerin, daha yeni milenyumun başında, büsbütün azdığını görüyoruz...
       * * *
       SON günlerde cereyan eden dinler arası şiddet olaylarının düşündürücü yanı, buna sahne olan ülkelerde aslında uzun zamandır, en azından resmi düzeyde, ayrımcılığın gözetilmemesi ve ulusun çeşitli kesimleri arasında hoşgörünün hakim olmasıdır.
       Dinleri farklı olan iki vatandaş arasındaki basit bir nedenden çıkan kavga, toplumlararası çatışmalara, hatta katliamlara yol açabiliyor.
       Bunun son örneği Mısır. Ülkenin güneyindeki ufak bir kasabada Müslüman bir müşterinin, Hıristiyan Kıpti bir dükkan sahibini ağız kavgası sonunda tabancasını çekip öldürmesi, civar köylerle birlikte tüm bölge halkını ayağa kaldırdı. Protestolar karşılıklı saldırılara ve kundaklama eylemlerine yol açtı, 20 kişi öldü ve olay yayılma istidadını gösterince, Mısır makamları sokağa çıkma yasağı koymak zorunda kaldı.
       Oysa bu bölgede olduğu gibi, genelde Mısır'da halkın yüzde 10'unu oluşturan Kıptilerle Müslüman çoğunluk arasında - bazı önemsiz sürtüşmeler dışında - barış hüküm sürmüştür.
       Diğer bir örnek de Endonezya. Burada da genelde Müslüman çoğunlukla Hıristiyan toplum arasında karşılıklı hoşgörü egemen olmuştur. Son günlerde Baharat adası diye bilinen Moluku bölgesinde, Müslümanlarla Hıristiyanlar arasındaki kanlı çatışmalar en az 500 kişinin hayatına ve başkent Ambon'un harabeye dönmesine yol açtı. Çok kültürlü bir yapıya sahip olan Endonezya'da din çatışmalarının patlak vermesi, Müslüman bir şoför ile içkili bir Hıristiyan'ın kavgası gibi basit bir olayın sonucu...
       Son günlerde din kavgalarına sahne olan Nijerya ve Lübnan'a, bir süredir bu tür çatışmaların cereyan ettiği Filipinler ve Sudan gibi ülkeleri ve tabii bu arada Bosna'yı, Kosova'yı ve şimdi de Çeçenistan'ı eklemek gerek.
       Özellikle son saydığımız ülkelerdeki çatışmaların tam bir savaşa ve büyük bir insanlık dramına nasıl dönüştüğünü hepimiz biliyoruz.
       * * *
       DİNSEL nedenlerden toplumlararası gerginliklerin ve çatışmaların bu şekilde yaygınlaşmasında çeşitli faktörlerin etkisi var.
       Köktendinci akımların ortaya çıkması ve bazı fanatik unsurların şiddete başvurması bunlardan biri. Diğer bir neden, ulus - devlet içindeki farklı dini veya etnik gruplar arasındaki ekonomik ve sosyal dengesizliklerdir. Bir başka faktör de, etnik ve milliyetçi akımların - ve bu arada ayrılıkçı veya bağımsızlık hareketlerinin - dini farklılığı bir araç veya koz olarak kullanmasıdır.
       Sonuçta, gerçek şudur ki, farklı din veya mezhebe mensup aynı ülkenin insanları, yeni milenyumun başında bile, hala bu farklılıklarından ötürü, birbirleriyle çatışıyor. Sanki Samuel Huntington'un "Medeniyetlerin Çatışması" teorisini haklı çıkartmak istermiş gibi...


Yazara E-Posta: skohen@milliyet.com.tr