Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

       DÜN varlığı sona eren 16 aylık 55. hükümet nasıl bir dış politika izledi? Ne ölçüde başarılı veya başarısız oldu?
       İlk bakışta bu hükümet, belki de Cumhuriyet tarihinde en fazla dış sorunla karşılaşan yönetim oldu. Bu sorunların büyük kısmı kendisine, daha önceki dönemlerden miras kaldı. Bir kısmı Türkiye'nin kontrolü dışındaki dış olaylardan kaynaklandı. Nihayet bazı sorunlar da bu hükümetin politikaları (ve ayrıca Meclis gibi kurumların tutumu ya da ülkedeki genel siyasal koşullar) sonucunda çözümsüz kaldı veya daha ciddi boyutlar aldı...
       Ama genel bir bakışla biz 55. hükümetin dış politika bilançosunda, artıları eksilerden daha fazla görüyoruz.
       * * *
       YILMAZ hükümeti dış politikaya yeni bir anlayış getirdi. Bu, Türkiye'nin jeostratejik konumunu, siyasal ve ekonomik gücünü ve etkinliğini ön plana çıkaran ve dolayısı ile bunu dünyaya kabul ettirmeye çalışan bir anlayış.
       Pratikte bu, Ankara'nın kendi çıkarları ve görüşleri konusunda daha duyarlı ve kararlı bir tavır alması ve "çok yönlü" bir politika izlemesi anlamına geliyor.
       Dışişleri Bakanı İsmail Cem dün bize, bu dönemde getirilen başlıca değişikliğin bu "yeni konsept" olduğunu belirtirken şöyle konuştu: "Dünyaya hem Avrupalı, hem Asyalı olduğumuzu, köklü bir tarihimizin ve kültürümüzün bulunduğunu, sıradan bir ülke olmadığımızı ve uluslararası camiada önemli bir rol oynama yeteneğine sahip olduğumuzu anlatmaya çalıştık. Bunun bilinci içinde dış politikamızı sürdürdük. Ve bunun diğer ülkelerce kabul ve saygı görmesini sağladık."
       * * *
       DAHA spesifik konuları ele alırsak, 55. hükümetin başarı hanesine ABD ile ilişkilerdeki gelişmeyi kaydetmek gerek. Daha önceki dönemde yaşanan sıkıntılar (firkateynler meselesinde olduğu gibi) hatırlanırsa, Türk - ABD ilişkilerinin bugün ulaştığı noktanın (ve ABD'nin pek çok konuda Türkiye'ye verdiği desteğin) önemi açıkça ortaya çıkar.
       Bu dönemde Rusya ile de ilişkilerde gelişme olmuştur. Son olarak Rusya ile Apo krizinin geçiştirilmesi, Moskova ile sağlanan yeni anlayış sayesinde mümkün olmuştur.
       Türkiye, bu dönemde Balkanlar'da ve Kafkasya'da da izlediği dikkatli ve dengeli politika ile, puan kazanmıştır. Hükümet yanlış biçimde algılanabilecek maceracı davranışlardan özellikle kaçınmıştır...
       Ortadoğu'da, izlenen politika da Cem'in ifadesine göre, "hem İsrail, hem Araplarla ilişkilerin gelişmesinde başarılı sonuçlar vermiştir." Gerçi bazı Arap ülkeleri İsrail ile işbirliğinden rahatsızlık duyduklarını her vesile ile açığa vurmuştur, ama Arap dünyasında Türkiye'nin bölgede çok yönlü bir politika izlemek konusundaki kararlılığı da artık kabul edilmektedir.
       * * *
       YILMAZ hükümetinin AB konusundaki politikası, Lüksemburg zirvesi sonrasında, enerjik bir tavır ile sergilenmiştir. Bu sayede, AB'nin son zamanlarda geri adım atmakta olduğu ve Türkiye'yi ısrarlı olduğu konularda (adaylık ve mali yardım gibi) tatmin edecek bir tavır almaya çalıştığı görülüyor. Ancak şunu da eklemeli ki, bu politikanın uygulanmasında, bazı taktik hatalar da yapılmıştır. (Yılmaz'ın Almanya'ya karşı ağır sözler sarfetmesinin yarattığı tepkiler gibi)...
       Bu hükümetin Apo konusunda Suriye üzerinde uyguladığı baskılar, sonuç vermiştir. Ne var ki, bunun iadesi üzerinde ısrar edilmemiş olması, başarıyı yarım bırakmış, Apo'nun İtalya'ya geçişi yeni bir sorun haline gelmiştir.
       55. hükümet, Kıbrıs ve Ege sorunlarında kararlı davranmıştır. Bu sayede S - 300'lerin adaya nakli engellenmiştir. Ege'de de yeni gerginlikler önlenmiştir. Ancak sorunlar gene ortadadır.
       Tabii bu tür yıllanmış sorunların kısa ömürlü bir hükümet tarafından halledilmesi beklenemezdi. Kaldı ki, bu sorunların çözümü ayrı bir cesaret, yaratıcılık ve süreklilik gerektirir. Ne yazık ki, Türkiye'nin siyasal şartları buna bir türlü olanak vermiyor...




Yazara E-Posta: s.kohen@milliyet.com.tr