Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


       NATO Genel Sekreteri George Robertson'ın Türkiye ziyareti, halen Atlantik'in iki cenahında tartışılan, Ankara'da da huzursuzluk yaratan AGSK (Avrupa Güvenlik ve Savunma Kimliği) konusunu gündeme getirmiş bulunuyor.
       Lord Robertson'ın Ankara'daki görüşmelerin ardından bugün Antalya'da açılacak olan Türk Atlantik Konseyi'nin 10. Uluslararası Güvenlik ve İşbirliği Konferansı'nda yapacağı konuşma, bu yeni soruna en azından NATO'nun bakış açısına ışık tutacak. Ayrıca Genel Sekreter'in Türkiye'nin bu konudaki kaygılarını ve isteklerini gerçekten ne ölçüde paylaştığını da gösterecek.
       Dün İstanbul'a gelen AB Komisyonu üyesi Gunther Verhuegen Boğaziçi Üniversitesi'nde yaptığı konuşmada AB'nin bir nevi askeri kanadını oluşturacak olan AGSK'yı, NATO'ya rakip değil, "ek bir güç" olarak nitelendirdi ve AB'ye üye olmayan ülkelerin de onunla işbirliği kurabileceğini söyledi. Ancak Verhuegen'in de belirttiği gibi AGSK'nin rolü henüz tam belirlenmediği için, bu tür sözler de havada kalıyor...
       * * *
       BU konu ile ilgili daha önceki yazılarımızda da belirttiğimiz gibi, AGSK, özellikle Fransa'nın AB'ye ekonomik ve siyasal işlevine bir de askeri boyut katma ve böylece "savunma ve güvenlik" konularında Avrupa'yı ABD'den daha bağımsız hale getirme çabalarının bir ürünüdür.
       Geçen aralıkta Helsinki'de alınan karardan sonra iki hafta önce Portekiz'in Sintra kentinde toplanan Onbeşler, AB'nin askeri yapısının temelini attılar.
       Yani kurulan üç organı (Siyasi Komite, Askeri Komite ve Sekretarya) ile AB'nin askeri kanadı şimdi resmen devreye girmiş bulunuyor.
      
Son günlerde ABD bundan duyduğu rahatsızlığı açıkça dile getirmeye başladı. ABD'nin NATO temsilcisi Alexander Vershbow, bunun NATO'da kriz yaratacağı ve ittifakı ikiye böleceği uyarısında bulundu. Dışişleri Bakanı Albright da AB üyesi olmayan - Türkiye gibi - NATO ülkelerinin de Avrupa'nın bu yeni yapısının dışında bırakılmasını bu oluşumun negatif sonuçları arasında saydı.
       * * *
       TÜRKİYE'nin AGSK konusundaki politikasını (ki bu dün Ankara'da Robertson'a da anlatılmıştır) şöyle özetleyebiliriz:
       * Prensipte Türkiye AB'nin askeri bir yapılanmaya gitmesine karşı değildir. Madem Onbeşler öyle istiyor ve bu yönde bir çalışmaya giriyor, Ankara'nın pratikte yapacağı şey, buna karşı çıkmak yerine, iki nokta üzerinde durmaktır: Birincisi, AGSK'nin gerçekten NATO'ya "rakip" değil, "ek" bir güç olmasıdır. İkincisi de, Türkiye'nin bu yeni savunma ve güvenlik yapısının dışında bırakılmamasıdır.
      
* Bundan önce AB, oluşturmaya çalıştığı BAB (Batı Avrupa Birliği) adlı savunma yapısında, başta Türkiye'ye yer vermek istememiş, ancak daha sonra kendisine bir nevi ortaklık statüsü tanımıştı. Şimdi BAB'ın yerini alacak olan AGSK'da Türkiye en azından bu "kazanılan hakkının" korunmasını istiyor.
      
* Onbeşler gerçekten etkin bir Avrupa savunma sistemi kurmayı planlıyorlarsa, "AGSK'ya sadece AB üyeleri üye olabilir" ilkesine esneklik getirmeleri gerekir. Türkiye bunun dışında bırakılırsa, yani bir askeri müdahale, bir Barış Gücü gönderme veya bir kirizi önleme gibi misyonlarla ilgili tartışmalara ve karar verme sürecine dahil olamayacaksa, Ankara'dan etkin bir katkı beklememeli.
      
Kısacası Türkiye, Dışişleri Bakanı Cem'in deyişi ile AB'nin olası operasyonlarına yeni mekanizmasına dahil edildiği nispette katkıda bulunacaktır. Bu mekanizmaya - özellikle önemli kararlar söz konusu olduğu zaman - Türkiye'nin katılmasını sağlayacak formüller bulunabilir. Yeter ki istensin...



Yazara E-Posta: skohen@milliyet.com.tr