Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

İlk bakışta Ankara ile Washington arasında Gazze krizinde -Suriye, Irak ve İran meselelerinde olduğu gibi- yoğun bir istişare ve işbirliği var.
Gazze sorununda öncelikli amaç, ateşkesin bir an önce sağlanmasıdır. Başkan Obama bu konuda Başbakan Erdoğan ile telefonla görüşüp, özellikle Hamas nezdindeki nüfuzunu kullanması için katkılarını istedi. Tıpkı Mısır Cumhurbaşkanı Mursi’yi arayıp onun arabulucu olarak devreye girmesini istediği gibi...
Başbakan ekibi ile birlikte diplomatik girişimleri başlatmakta gecikmedi.
Ancak ortak amaca yönelik bu işbirliğinin gerisinde Erdoğan hükümeti ile Obama yönetimi arasında derin bazı görüş ayrılıklarının bulunduğu açıkça ortaya çıktı. Bunun için iki liderin konu ile ilgili son demeçlerine bakmak yeterli.

Zıt tutumlar
Başbakan bu demeçlerinin birinde İsrail’in Gazze’den fırlatılan füzelere karşı öz savunma hakkından bahseden Obama’nın adını vermeden bu görüşe sert bir karşılık veriyor ve “bu nasıl adalet” diye ekliyor.
Erdoğan ayrıca Batı’nın Gazze’deki duruma gereken ilgiyi göstermediğini belirterek “Müslümanların katledilmesini görmezlikten geliyorlar” diyor. Bir başka demecinde ise İsrail’i “terörist devlet” olarak nitelendiriyor...
Obama, Başbakan’a dolaylı yanıtında “yeryüzünde sınırlardan durmadan atılan füzelerin vatandaşlarının üzerine yağmasını hoş görebilecek bir ülke yoktur” diye konuşuyor ve herhalde bu sözlerle son zamanlarda Suriye’den Türk topraklarına yağan bombalar karşısında Ankara’nın verdiği tepkiyi ima ediyor...
Başbakan’ın İsrail için “terörist devlet” terimini kullanması konusunda da ABD Dışişleri Sözcüsü, bir gazetecinin ısrarlı sorularına “İsrail’e karşı retorik saldırıları fayda getirmez” yanıtını veriyor...

Farklı frekanslar
Bu karşılıklı atışmalar (dolaylı şekilde de olsa) Gazze krizinin Türk-Amerikan ilişkilerinde yeni bir pürüz olarak ortaya çıktığını gösteriyor.
İki hükümetin bu meselede farklı frekanslarda bulundukları apaçık.
ABD Gazze’deki çatışmaların nedeni olarak Hamas’ın İsrail’e bir süreden beri füzeler yağdırmasını görüyor ve İsrail’in bombardımanlarını bir öz savunma hakkı sayıyor.
Bu tutum, yeni seçilen Obama’dan Filistin meselesinde farklı bir duruş bekleyen Ankara’yı büyük hayal kırıklığına uğratmış bulunuyor. Bu kez Erdoğan öfkesini sadece İsrail’e çatmakla kalmayıp, “egemen güçler” diye nitelendirdiği ABD’ye ve Batılılara karşı sert çakışlarla dile getirmekten çekinmiyor. Bu arada Başbakan BM’yi de hedef alıyor ve dünya örgütüne de “hiç güvenmediğini” ilan ediyor.

Yeni gerginlik
Ankara’nın Gazze olaylarını değerlendirme şekli, tabii ki ABD’nin ve genelde Batı’nın tutumundan çok farklı. Gazze konusunu Türkiye’nin kendi davası olarak sayan Erdoğan, bu olayların tüm sorumluluğunu İsrail’e yüklüyor ve Hamas’ın arkasında duruyor. ABD’nin ve Avrupa’nın Hamas’ı bir terörist örgüt olarak görmesine karşılık Türkiye bu sıfatı asıl İsrail’e layık görüyor.
Aslında Filistin meselesinin genelinde de Türkiye ile ABD’nin ve Batı’nın görüşleri arasında derin uyuşmazlıklar var. Bu ayın sonunda Filistin’in BM üyeliği konusu Genel Kurul’a geldiğinde bu ayrışma bir kez daha kendini belli edecek.
Gazze krizi yatıştırılmazsa, Türkiye-ABD (ve Türkiye-Batı) ilişkilerinde yeni gerginlikler çıkabilir. Bu nedenle, kritik aşamada demeçlerin üslubuna dikkat etmekte yarar vardır...