Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


       AB Komisyonu yetkilisi Günter Verheugen'in Ankara'daki son temasları sırasında verdiği mesajlardan biri de Kıbrıs'la ilgili.
       Mesajın özü şu: AB, Denktaş - Klerides görüşmelerinin bir çözüme gitmesini bekliyor. Türkiye bunun sağlanmasında daha aktif bir rol oynamalı. Tarafların anlaşmaya varması için düşünülen süre iki yıldır. Bu iki yılın sonunda eğer hala anlaşama gerçekleşmezse, AB "Kıbrıs Cumhuriyeti"ni (Güney Kıbrıs'ı) üye olarak kabul edecektir...
       Bu mesajın yeni - ve önemli - yanı, ilk kez "zaman limiti"ni açıklamış olmasıdır. İki yıl... Bu sürenin sonunda anlaşma olursa, ne ala. Kıbrıs o zaman iki kesimi ve iki toplumu ile birlikte AB üyesi olur. Anlaşma olmazsa, AB üyelik müzakerelerini sürdürdüğü ve adaylar arasında "ilk kabul edilecek durumda olan ülke" saydığı "Kıbrıs Cumhuriyeti"ne - yani Rum kesimine - kapılarını açar...
       AB Komisyonu böylece Türk tarafının elini çabuk tutmasını, Ankara'nın da çözüme daha aktif şekilde yardımcı olmasını "tavsiye" etmiş oluyor.
       * * *
       GEÇEN aralıkta Helsinki'de yapılan AB zirvesinin sonuç bildirgesi, "zaman limiti"ni belirlemeden, benzer bir mesaj vermişti. Bildirgenin 9. maddesi "Kıbrıs'la başlayan katılım müzakerelerinin bitimine kadar bir çözüm bulunmadığı takdirde, Bakanlar Konseyi'nin katılımla ilgili kararı, koşulsuz olarak alacaktır" diyor; ancak şu cümleyi de ekliyor: "Bu bağlamda Konsey, ilgili bütün faktörleri dikkate alacaktır."
       Verheugen'in Ankara'ya getirdiği mesaj, AB'nin "Kıbrıs"ın katılımı kararının çözüm olmadığı takdirde, iki yıllık bir sürenin bitiminde değerlendirileceği yönündedir. Kuşkusuz bu, kararın "Kıbrıs"ın (Rum kesiminin) hemen üye olarak kabul edileceği anlamına gelmiyor. Konsey, böyle bir karar almadan, "ilgili bütün faktörleri dikkate alacak", yani Türkiye'nin sert tepkisine yol açacak ve adanın bölünmüşlüğünü tescil edecek olan böyle bir kararın, kendi açısından doğru olup olmadığını değerlendirecektir.
       Konsey'de Yunanistan'ın böyle bir karar çıkartmaya çalışması, aksi halde diğer adaylara karşı vetosunu kullanarak AB'nin genişleme politikasını sabote etmeye kalkışması olasılığı vardır. Buna karşılık, geçen yıl Hollanda'nın başını çektiği bazı ülkeler, çözüm olmadan Güney Kıbrıs'ın üyeliğinin gerçekleşmemesi gerektiğini savunmuştu.
       Kuşkusuz karar aşamasında bu ülkelerin nasıl hareket edeceğini ve Konsey'in nasıl bir sonuca varacağını kestirmek şu anda olanaksız. Ancak bu konunun 2002'de Konsey'in gündemine geleceği anlaşılıyor.
       * * *
       AB'li diplomatlar, bunun Türkiye'ye karşı bir dayatma veya baskı olarak algılanmaması gerektiğini, AB'nin tüm Kıbrıs'ı üye olarak kabul etmek istediğini, hatta bu yönde Kıbrıs Türklerini de müzakerelere katılmaya teşvik ettiğini, ancak anlaşma olmadığı takdirde (ve bunun Türk tarafının uzlaşmazlığından kaynaklandığı belirlenmesi halinde) Helsinki zirvesinde öngörülen doğrultuda kararını vermek zorunda kalacağını belirtiyorlar.
       Oysa, Başbakan Ecevit, Verheugen ile görüşmesinde, AB'nin bu işe karışmaması halinde çözümün kolaylaşacağını, AB müdahale ettiği sürece de Rum tarafının bundan cesaret alıp uzlaşmazlığını sürdüreceğini söyledi.
       Anlaşılan bu görüş, AB'de pek itibar görmüyor. AB, Kıbrıs adı altında Rum yönetimi ile üyelik müzakerelerine oturduğu andan itibaren, Kıbrıs işine bulaşmış ve bir rol üstlenmiştir. AB Komisyonu, Ankara nezdindeki son girişimini, bunun çözümü hızlandırabileceği umudu ile yapmıştır.
       Kuşkusuz iki yıl kısa bir süre değil. Bu süre içinde çözüm bulunabilir. Ama bu arada AB'nin en azından daha tarafsız davranıp aynı tür mesajları Rum tarafına ve Yunanistan'a da vermesi gerekmez mi? Komisyon'un o tarafa da "uzlaşma olmadan, Kıbrıs'ın üye olması mümkün değil" mesajını vermesi daha doğru olmaz mı?


Yazara E-Posta: skohen@milliyet.com.tr