Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Yorum AB dışişleri bakanlarının oluşturduğu Konsey'in yayımladığı sonuç bildirgesinin Türkiye bölümünde, "katılım müzakereleri" yerine "hükümetlerarası konferans" ifadesinin kullanılması ve Türkiye'nin "müzakerelerin amacının üyelik olduğu" hususuna doğrudan değinilmekten kaçınılması, retoriğin ötesinde bir tavır değişikliği sergilediği için, çok önemlidir.Diplomatlar, bu "kelime cambazlığı"nın pratikte fazla bir şey değiştirmediğini söyleyebilirler. Ama gerçekte bu AB'nin, Türkiye'nin üyeliği konusunda geri bir adım attığını açıkça ortaya koyuyor.Eğer bu metin, bu cuma günü, AB zirvesinde de aynen benimsenecekse, -ki bu olasılık yüksek- bunun "anlam ve önemini" küçümseme çabası, hiç inandırıcı olmayacaktır. MESELE sadece bir-iki sözcüğün bizleri rahatsız edecek şekilde kullanılmasından veya kullanılmamasından ibaret değil. Konsey'den çıkan şekliyle, sonuç bildirgesindeki ifadelerin anlamı şudur: Türkiye'nin AB üyeliğine karşı olduğunu her fırsatta ortaya koyan Sarkozy Fransa'sı, bu kez "katılım müzakereleri" ve "üyelik amacı" gibi terimlerin, metinde yer almasını engellemekle, diğer 26 üye ülkeyi de peşinden sürüklemiştir. Aslında Türkiye'nin üyeliğinden yana olan İngiltere, İspanya, İtalya, İsveç gibi ülkeler de, sonunda (sözde bir uzlaşmayla) Fransa'ya uymuştur. AB, 1999 Helsinki zirvesinde, Türkiye'nin tam üyeliği perspektifini benimsemiş, müzakerelerin bu yönde ilerlemesi konusunda da taahhüde girmiştir. Şimdi bu sözcüğü kullanmaktan çekinmekle, bu taahhüdünü yerine getirmekte pek kararlı olmadığını ortaya koyuyor. Fransa, Almanya, Avusturya gibi Türkiye'nin tam üyeliğine karşı olan ve ona başka statüler vermek isteyen ülkeler, bu bildirgeyle, kendi kamuoylarını tatmin ettikleri nispette -veya daha fazla- Türk kamuoyunu AB'den daha da soğutacağını herhalde biliyorlar. Bu tavırları, açıkçası "belki de amaçları bu şekilde Türkiye'yi AB'den uzaklaştırmaktır" tarzındaki izlenimi güçlendirecektir. Kararın anlamı Türkiye'nin AB'nin aldığı bu yeni tavır karşısında suskun veya hareketsiz kalmaması gerek.Bu, bir onur meselesinin de ötesinde, ilişkilerin geleceğini belirleyecek bir prensip meselesidir.Eğer AB ile zaten aksak giden müzakerelerin niteliği ve hedefi "katılım" ve "tam üyelik" unsurundan yoksun kalınacaksa, bu süreç bizi nereye götürür?Türk diplomasisi gelinen noktada, AB Konseyi'nin aldığı tavra gereken karşılığı vermek durumundadır. Hem de hiç vakit kaybetmeden...Cuma günü bir araya gelecek olan 27'lerin liderleri, Türkiye'nin bu şartlarla göstermelik "fasıl açma-kapama" egzersizini sürdürmek istemediğini açıkça anlamalıdır... Anlamalıdır ki, bu metni tekrar gözden geçirip yapılan hatayı düzeltmeye çalışsın!.. Nereye kadar? AB Konseyi'nin sonuç bildirgesinde, Türkiye'nin reformlar dahil çeşitli konularda yerine getirmesi gereken taahhütler hatırlatılıyor.Biz de, AB'ye onun yerine getirmesi gereken sözlerini ve angajmanlarını bir hatırlatsak!Dün İKV (İktisadi Kalkınma Vakfı), düzenlediği bir brifingde bu yönde -uzunca bir liste çıkararak- bir çalışma yaptığını açıkladı. Bu rapor, Türkiye-AB ilişkilerinin "ilerlememe"sinde AB'nin de büyük sorumluluğu olduğunu ortaya koyuyor. Konsey'in şimdi attığı geri adım, herhalde bunun son örneği olarak kayda geçecektir... skohen@milliyet.com.tr Hani söz vermişlerdi?