Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


       Helsinki zirvesi öncesinde, Türkiye'nin AB adaylığı konusunda üç ihtimal var: 1) Yunanistan vetosunu kullanır, adaylık gerçekleşmez (en kötü olasılık)... 2) On beş üye adaylığı onaylar ve bildiri metninde Türkiye'ye herhangi bir önşart koşmaz (en iyi sonuç)... 3) Adaylık lehinde karar çıkar, ancak sonuç bildirgesinde muğlak - ama Atina'yı da tatmin edecek - ifadeler yer alır (zihinleri karıştırabilecek bir orta yol formülü)...
       Bu üç şıktan hangisinin gerçekleşmesi daha muhtemel?
       Bu sorumuzu dün "Milliyet"i ziyaretinde Dışişleri Bakanı İsmail Cem, şöyle yanıtları: "Üç ihtimal de geçerli... Aslında etik, mantık ve kural açısından Türkiye'nin adaylığının tartışılacak yanı kalmadı. Nitektim 14 ülke (Yunanistan dışında) ya olumlu bir tavır aldı veya en azından olumsuzluk sinyali vermedi... İnşallah Helsinki'de bir terslik olmaz. Olursa gerçekten yazık olur..."
       * * *
      
BU üç olasılık konusunda Ankara'da ve Brüksel'de de diplomatlar Cem gibi ihtiyatlı konuşuyorlar. Haksız da değiller. Çünkü Yunanistan kendi isteklerini AB ortaklarına kabul ettirme çabasını sürdürüyor. Bu pazarlıklar anlaşılan, hafta sonuna kadar devam edecek ve ancak Helsinki zirvesinde bir sonuca bağlanacak.
      
Genel kanı, üçüncü olasılığın gerçekleşme şansının daha fazla olduğudur. Brükselde bir diplomat, "Yunan vetosunu düşünmek dahi istemiyoruz. Bu bir felaket olur" dedi.
      
Kuşkusuz bu hem Türkiye'nin Avrupa konusunda uğrayacağı büyük düş kırıklığı ve bunun yol açabileceği tepkiler açısından, hem normalleşmeye yüztutan Türk - Yunan ilişkileri bakımından çok ters sonuçlar yaratabilir. Bununla ilgili uyarıyı dün Cumhurbaşkanı Demirel net biçimde yaptı. Ancak her şeye rağmen, gerek AB gerekse Türk çevrelerinde Yunanistan'ın sonunda bu yola başvurmayacağı umudu var...
       * * *
      
ESAS sorun, AB'nin Türkiye'ye (oy birliği ile) adaylık statüsünü verirken, sonuç bildirgesine Yunanistan'ın istekleri doğrultusunda bazı ifadeler katması halinde ne olacağıdır. O zaman Ankara adaylık uğruna kendi görüşlerine ters düşen bazı koşulları kabul edebilir mi?
       Cem bir kez daha, Türkiye'nin AB adaylığının diğer adaylarınki gibi eşit ve objektif kriterlere göre gerçekleşmesinin esas olduğunu söylüyor. Türkiye Amsterdam Anlaşması'nı, Kopenhag kriterlerini ve Agenda - 2000'i kabul ettiğini daha önce de bildirmişti. Buna rağmen özel yeni şartlar getirilmesini kabul edemez.
       Kuşkusuz, sonuç bildirgesinin neler içereceği belli olmadan, Türkiye'nin nasıl bir tepki göstereceğini kestirmek mümkün değil. Yukarda belirttiğimiz gibi, bu konuda çetin pazarlıklar devam ediyor. Bu yüzden sonuç bildirgesinin redaksiyonu bitmiş değil.
       Cem'in deyişi ile, Helsinki'den çıkacak metin Ankara'da dikkatli bir değerlendirmeye tabi tutulacak ve ona nasıl bir tepki gösterilmesi gerektiği hükümetçe karar verilecek.
       Ama Bakan'ın işaret ettiği önemli bir nokta var: Adaylık gerçekleşmezse dahi, Türkiye alternatif arayışları içine girmeyecektir. "Türkiye'nin stratejik öncelikleri bellidir" diyen Cem'e göre, "Türkiye bu takdirde de yoluna devam edecektir"...
       * * *
       ŞU anda her şey, Yunanistan'ın koştuğu şartlarda düğümlenmiş görünüyor. Atina özellikle iki konuda AB ortaklarından garanti istiyor.
       Birincisi, "Kıbrıs Cumhuriyeti"nin (Güney Kıbrıs'ın) üyelik müzakerelerinin kesintisiz sürdürülmesi ile ilgili. Birçok AB üyesi, adanın birleşmesi sağlanmadan bu müzakerelerin dondurulmasından yana. Yani bu konuda anlaşmazlık asıl Atina ile AB üyeleri arasında...
      
İkinci konu, Ege uyuşmazlıklarının Lahey Adalet Divanı'na götürülmesi ile ilgili. Yunanistan bu konuda da ısrarlı. Oysa sorunların müzakere yolu ile çözümlenmesini isteyen Türkiye böyle bir angajmana girmeye hazır değil...
       AB sonunda - yani Helsinki zirvesinde - tarafları tatmin edecek bir formül bulabilecek mi?
       Az kaldı. Üç gün sonra göreceğiz...


Yazara E-Posta: skohen@milliyet.com.tr