Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

KISA adı ile AGİT - Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı - Lizbon Zirvesi vesilesi ile bu kez Türkiye'de de epey ilgi gördü.
Bunun bir nedeni, 54 ülke liderinin katıldığı bu konferansta, Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in "duayen" olarak hazır bulunması... Duygusal tarafımız her zaman ağır bastığı için, kimimiz bunu bir prestij kaynağı sayıp önemini şişirdik; kimimiz de bunu fırsat bilip 1975'te Helsinki Sözleşmesi'ne imza atan bir Türk liderinin, diğer Başkan veya Başbakanların aksine, 22 yıl sonra hala ülke yönetiminde bulunduğunu hatırlatarak olayı bermutad bir iç politika konusu haline getirdik!
Oysa, Lizbon'da toplananların hiç de ilgisini çeken hususlar değildi bunlar.
Kimse Demirel'e ne "duayen", de ne "iktidarda yıllanmış" biri olarak baktı. Kaldı ki, ne Demirel, ne de Türkiye, bu 2 günlük toplantıda dikkatlerin odak noktası idi...
Gerçekten, dikkatler her zamanki gibi, ya 2 - 3 "büyük devlet"in, ya da sürtüşmelere yol açan bazı "sorunlu ülkeler"in üstünde idi.
* * *
BU, Türk diplomasisi hiçbir şey yapmadı, Demirel "gitti, izledi, döndü" anlamına gelmiyor tabii.
Türkiye gerek Lizbon'da, gerekse daha önce hazırlık aşamasında, kendisini yakından ilgilendiren konularda, tutumunu ortaya koydu, görüşlerinin zirveden çıkan resmi belgelerde yer alması için çalıştı. Bunu başardı da. Örneğin terörizm konusunda bildirgedeki paragrafta Türkiye'nin de aktif katkısı var. Yukarı Karabağ konusunda Ermenistan'ın itirazlarına rağmen, Azerbaycan'ın tavrını destekleyen ifadelerin, bildirgede olmasa bile, Başkanlık imzasını taşıyan bir ek belgede yer almasında da Türk diplomasisi yapıcı bir rol oynadı.
Türkiye'yi ilgilendiren diğer bir konu da AKKA, yani kuvvetlerin karşılıklı olarak indirimine ilişkin anlaşma. Rusya bunun yeniden gündeme getirilmesini ve gözden geçirilmesini istiyor. Türkiye, "kanat"taki güçler konusunda daha önce varılan mutabakatın bozulmasına karşı. Sonuç olarak, AKKA yeniden görüşülecek; ama Türkiye'nin Kafkasya ile sınır bölgesindeki kuvvetler konusunda daha önce varılmış olan anlaşmaya dokunulmayacak...
"Lizbon Zirvesi Deklarasyonu"nda ve "21'inci Yüzyıl İçin, Avrupa'da Ortak ve Kapsamlı Güvenlik Modeli" başlıklı ikinci belgede, Türkiye'yi ilgilendiren başka birçok hususlar var tabii. Örneğin demokrasinin, insan haklarının ve basın özgürlüğünün korunmasına ilişkin maddeler gibi. Bunlar Türkiye'yi de, Paris Sözleşmesi gibi, bu ilkelere ve kriterlere saygılı olma yükümlülüğünü ve zorunluğunu da veriyor.
AGİT'te bu taahhütleri yüklenenler, kendilerine bu konularda herhangi bir şikayet veya uyarı geldiği zaman, "bu iç işimizdir, karışamazsınız" şeklinde bir tepki gösteremezler. Daha doğrusu bu tür tepkiler geçerli sayılmaz ve ayıplanır.
AGİT Zirvesi'ne şu sırada bu kadar ilgi göstermişken, bu hususu da belleklerimizde canlı tutalım!..
* * *
AGİT Zirvesi, flaş - haberlere konu olmayan, ama bizi de yakından ilgilendiren, arka plandaki - bazı tartışmaları öne çıkarmıştır.
Bu tartışma, Avrupa - ve dünya - güvenliğinin önümüzdeki yıllarda nasıl, kimler tarafından ne gibi yöntemlerle veya araçlarla sağlanacağıdır.
AGİT'in profesyonel yöneticileri ve Rusya başta olmak üzere bazı ülkeler, "bu bizim işimiz" demeye getiriyorlar. Yani Avrupa'da barış ve güvenliği (2000'li yıllarda) sağlayacak olan - veya sağlaması gereken - örgüt, ne NATO'dur, ne BAB'tır, ne başkasıdır... Sadece AGİT'tir.
Kuşkusuz AGİT, Soğuk Savaşın sona ermesine yakın dönemde, Doğu - Batı yakınlaşmasına büyük katkıda bulundu. Soğuk Savaştan sonra güvenliği sağlama misyonunu üstlenen bir güç olarak ortaya çıktı. Ama açıkçası - Bosna'da da görüldüğü gibi - bir askeri yapısı ve gücü olmadığı için, NATO kadar etkili olamadı.
Bugün de olacak durumda değil. Ama Rusya ve Batı blokundan Fransa, olabilir veya olmalıdır diyor. ABD ise, başını çektiği NATO'nun ikinci plana düşmesine yol açacak tertiplere karşı çıkıyor.
Lizbon Zirvesi, bu tartışmanın nasıl sonuçlanacağına ilişkin bir ipucu vermedi. Tartışma ve "değerlendirme" süreci daha çok devam edeceğe benziyor.
Türkiye bu tartışmada, hangi pozisyonda?
Biraz da bunu düşünsek...