Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Dış basına bakarsanız, Türkiye’de seçimleri bir "İslamcı parti" kazandı. Yabancı televizyonların ve gazetelerin çoğu, AKP’yi böyle tanımlıyor. Kimi partiyi "eski İslamcılar", kimi de "yeni (neo) İslamcılar" ile özdeşleştiriyor. Bazısı AKP’yi "ılımlı Müslüman", bazısı da "İslam tabanlı" bir parti olarak tanıtıyor.
Bu terimler, özellikle Batı’da son zamanlarda İslam imajının yarattığı hassasiyeti yansıtıyor ve AKP liderlerinin son dönemde yaptığı açıklamaları da pek dikkate almıyor. Oysa ki, seçim kampanyası sırasında R. T. Erdoğan defalarca AKP için bir İslamcı parti sıfatının kullanılmasına karşı çıktı ve onu "muhafazakar demokrat" olarak tanımlamayı yeğledi.
Buna rağmen, yabancı basının kullandığı çeşitli terimler dış dünyanın AKP’yi siyasi veya ideolojik yelpazede nereye yerleştireceğini henüz kestiremediğini gösteriyor.
AKP’nin hele iktidara geldikten sonra izleyeceği politikalar bu kavram kargaşasına (ve AKP’nin gözündeki bu yanlış değerlendirmeye) son verebilir.
Doğru mesajı vererek bu ayarı yapmak şimdi AKP’ye düşüyor.
***
DIŞ merkezlerde Türkiye’deki gelişmeleri yakından izleyen çevreler, AKP için "İslam" sözcüğünü kapsayan sıfatlar pek kullanmıyor, ama onlar da bu partinin iktidara geldikten sonra, nasıl politikalar izleyeceğini de doğrusu merak ediyorlar.
Aslında Washington’dan Brüksel’e kadar çeşitli merkezlerde Türkiye’deki siyasi deprem fazla heyecan veya telaş yaratmış değil. Zaten çoğu yabancı diplomat veya yetkili, AKP’nin başa geçeceğini bekliyordu.
Şimdi onlar için önemli olan AKP iktidarının belli başlı dış meselelerde ve dış ilişkilerinde süreklilik sağlayacak bir yol izleyip izlemeyeceğidir. Örneğin Ankara gene ABD ile stratejik işbirliğini sürdürecek mi? AB üyeliğinin gerektirdiği koşulları yerine getirecek mi?
Bir Batılı diplomatın deyişi ile "AKP’nin iktidara getirilmesi Türk seçmenin tercihidir. Biz bu demokratik tercihe saygı göstermek durumundayız. Bizim için önemli olan, yeni iktidarın alacağı tutumdur. Bizim ilişkilerimiz Türkiye iledir, dolayısı ile Ankara’da kim işbaşında olursa, onunla işbirliği yaparız"...
***
TAYYİP Erdoğan’ın seçim sonucunun belli olması üzerine ilk yaptığı konuşmada, yeni iktidarın başlıca önceliğinin AB olacağını söylemesi, Batı’da bu konuda duyulan bazı kuşkuları yatıştırmış bulunuyor. Şimdi Avrupalı diplomatlar, bu sözlerin yerine getirilmesini beklediklerini belirtiyorlar.
Aynı şey, AKP’nin seçim bildirgesinde yer alan ve partinin Batı yanlısı eğilimini yansıtan genel tavrı için de söz konusudur.
Diğer bir deyişle, Batılılar AKP’nin vaktiyle Refah yönetimininkine benzer "serüvenler"e girişmeyeceği veya Türk diplomasisinin rotasını değiştirmeye kalkışmayacağını umuyorlar...
***
BİZİM izlenimimiz de, yeni iktidarın temel Türk dış politikasının çizgisinde devamlılığı sağlayacağıdır. Türkiye’nin gerek coğrafi konumu ve içinde bulunduğu şartlar, gerekse uluslararası konjonktür de bunu gerekli kılıyor.
Yeni hükümet Türkiye’nin dış meselelerde önemli kararlar alması ve cesur adımlar atması gereken kritik bir dönemde işbaşına geliyor.
Bu, bir bakıma AKP iktidarı için bir fırsat da olabilir. Hem kendisini kanıtlaması, hem de Türkiye’nin önünü açması için...