Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


MADRİD
Başkan George W. Bush şu sırada Asya yerine Avrupa'yı ziyaret etmiş olsaydı, herhalde yakın müttefikleri ile arasının, uzak dostlarından daha fazla açılmakta olduğunu görecekti.
Başta Fransa ve Almanya olmak üzere, Avrupa başkentlerindeki hava, Atlantik'in iki yakası arasındaki görüş ayrılıklarının, Pasifik'in iki yanı arasındaki farklılıklardan daha derin olduğunu gösteriyor.
Gün geçmiyor ki, bir Avrupa lideri Bush yönetiminin yeni çıkışlarını eleştirmesin veya Avrupa basını Washington'un politikaları hakkında duyulan kaygıları yansıtmasın.
11 Eylül'den sonra milliyetçilik damarı kabaran Amerikalılar Avrupa müttefiklerinin bu davranışından hiç hoşlanmıyorlar. Onlar da Avrupalıları rehavete kapılmakla suçluyorlar ve ABD'nin aklına koyduğunu - Afganistan'da yaptığı gibi - kendi başına gerçekleştirme gücüne sahip olduğunu açıkça söylüyorlar.
* * *
AVRUPA'nın ABD'ye bozulmasının çeşitli nedenleri var:
* Her şeyden önce Avrupalılar Bush yönetimini tek yanlı hareket etmekle suçluyorlar. Yani Avrupa'nın gözünde, Washington kendi çıkarını ve görüşlerini her şeyin üstünde sayan bir "tek yanlılık" (unilateralism) doktrini geliştirmiş bulunuyor. Avrupalılara göre bu, Batı'nın eski "birlik - beraberlik" havasını bozacak, tehlikeli bir tavır...
* Avrupa'yı böyle bir kanaate götüren bir dizi gelişme var: Bush yönetimi çevre sorunu ile ilgili Kyoto anlaşmasından "Yıldız Savaşı" projesine kadar, bütün dünyayı etkileyebilen birçok konularda kendi bildiğini okumakta kararlı. Başkan Bush "şer ekseni"ne karşı sert bir tavır ortaya koydu. Washington Saddam rejimini yok etmeyi aklına koydu. Bush yönetimi terörizme karşı mücadelesini yürütürken, önüne çıkabilecek herhangi bir ülkeyi hedef almaya niyetli... Avrupalılar bu tutumu hem kendi çıkarlarına aykırı görüyorlar, hem de bunun sürekli gerginlik yaratacağından korkuyorlar...
* Avrupa, Bush yönetiminin Ortadoğu politikasından da şikayetçi. Washington'u İsrail yanlısı davranmakla ve sorunu çözmek için enerjik girişimde bulunmamakla suçluyor. Bu nedenle AB, Fransa'nın önderliğinde Ortadoğu konusunda kendi barış planını ortaya koydu. Ne var ki, AB de bu konuda ABD'nin aktif desteği olmadan fazla bir şey yapamıyor...
* Son günlerde AB'nin dış politika sorumlusu Chris Patten'den Fransız Dışişleri Bakanı Hubert Vedrine ve Alman meslektaşı Joschka Fischer'e kadar, birçok Avrupalı yetkili, ABD'nin politikalarına karşı tepkilerini (hatta öfkelerini) ifade ettiler. Fischer Avrupa'nın ABD'nin uydusu olamayacağını söylerken, Patten Bush'un tutumuna karşı sesini yükseltmeyi bir görev saydığını söyledi... Şimdi ABD yetkilileri de bu eleştirilere karşı rahatsızlıklarını ifade ediyor ve Avrupa'nın esas tehlikelerin farkında olmadığını, kendini rehavete kaptırdığını öne sürüyor...
* * *
AVRUPA ile ABD arasındaki bu sürtüşmeyi Türkiye çok yakından izlemeli. Avrupalıların ortaya koyduğu bazı argümanlar, Türkiye'nin (örneğin "şer ekseni" gibi konularda) görüşüne daha yakın. Buna karşılık Ankara'nın Washington ile çıkar ortaklığı ve işbirliği daha güçlü yeni şartlar Türk diplomasisine denge stratejisini belirlerken, daha geniş manevra kabiliyeti sağlayabilir...