Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Dışişleri Bakanı'nın Avrupa işleriyle ilgili danışmanı Ahmet Sever'in önayak olduğu bu girişim, sadece 22 Türk kökenli Avrupalı milletvekilini Türkiye'ye getirmekle kalmıyor -değişik ülkelerde yaşadıkları için- onların birbirleriyle tanışmalarını da sağlıyor.Almanya, Avusturya, Belçika, Danimarka ve İsveç'ten gelenlerin çoğu ulusal parlamentolara mensup. Bir kısmı (özellikle Almanya'dakiler) eyalet meclisi üyesi. Aralarında bakan olan dahi var (Belçika Bölge Bakanı). Çoğunluğu Sosyal Demokrat olmak üzere, çeşitli partilere de mensup...Avrupa'daki Türk kökenli siyasetçilerin Ankara'ya davet edilmesinin amacı, Türkiye ile bu parlamenterler arasında bir bağ kurmak ve onların bulundukları ülkelerde Türkiye'ye yardımcı olmalarını sağlamaktır. Diğer bir deyişle, Ankara, Avrupa'da şimdi Türk kökenlilerin oluşturmaya başladığı "siyasi güç"ten yararlanmayı umuyor. Olayın kendisi, bir "ilk" olması açısından ilginç: Çeşitli Avrupa ülkelerinin ulusal veya bölgesel parlamentolarına seçilen Türk kökenli politikacılar, Ankara'ya davet ediliyorlar. Başkentte Dışişleri Bakanı Abdullah Gül ve diğer bakanlık yetkilileriyle görüşüyorlar. Ardından İstanbul'a gelip bir grup gazeteciyle yemek yiyip sohbet ediyorlar... Konuk parlamenterlerle yaptığımız söyleşilerin özetini şu birkaç ilginç noktada toplayabiliriz. Bu milletvekillerinin çoğu, "ikinci kuşak" mensubu. Büyük kısmının ebeveyni, "konuk işçi" olarak bu ülkelere göç ettiler. Kendileri genelde o ülkelerde dünyaya geldiler, orada eğitim aldılar... İkinci kuşak mensuplarının hızla entegre olması, politikaya atılması ve seçilerek belirli mevkilere yükselmesi, gerçekten bir "başarı öyküsü"dür. Politika hayatına girenler arasında kadınların sayısı oldukça yüksek. Nitekim Almanya'da seçilen Türklerin yarısından fazlası kadın. Bu, Bundestag'daki genel oranın da üstünde... Parlamenterlerin çoğu, adaylıklarını koydukları bölgede Türk olmayan seçmenlerin oyuyla seçilmişler. Bunların arasında Türk kökenli seçmenlerin az olduğu yerlerde bile çok sayıda oy alanlar da var. Bazı milletvekilleri, çifte vatandaşlığını koruyor. (İsveç Parlamentosu'na seçilen ve çifte vatandaşlığını koruyan Mehmet Kaplan yakında Türkiye'ye gelip askerliğini yapacak!) Sadece yaşadıkları ülkenin nüfus cüzdanını taşıyan parlamenterler de, "Türk kimliği"ne bağlı. Hemen hemen hepsi yaşadıkları ülkeye "vatan", Türkiye'ye de "ikinci vatan" olarak bakıyorlar. Başarı öyküsü Peki, bu ülkelerde insanlar kendilerine nasıl bakıyorlar? Bir "yabancı" olarak mı? Yoksa "kendilerinden biri" olarak mı?Bu soruya verdikleri yanıt şöyle: Çoğunluk Türk kökenli milletvekillerine kendi öz vatandaşları olarak bakıyorlar. Aksini düşünen veya onlara hâlâ yabancı olarak bakanlar yok mu? Var. Ama az. Her şeye rağmen ırkçılar marjinal bir gruptan ibaret.Bu çok önemli bir nokta. Unutmayalım ki, bu parlamenterler göçmen ailelerinin çocukları. Yani bu Türklerin o ülkelerdeki varlığının ancak 40-50 yıllık bir geçmişi var. Buna rağmen, milletvekili, hatta bakan oluyorlar. Genç kuşak, entegre oldukça, geniş toplum da onları kucaklıyor...Bulundukları ülkelerde ticaretten akademik kariyere kadar çeşitli alanlarda yükselen diğer Türkler gibi bu parlamenterler de, gettolarda yaşayan ve köylü kültür ve yaşam tarzını koruyan Türklerin bu ülkelerde yarattığı imajın değişmesine de yardımcı oluyorlar. Bu imaj değişikliği de tabii Türkiye'nin yararına... skohen@milliyet.com.tr "Yabancı" değil...